Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
20 Temmuz 2022

Nidayi Sevim

Giderek şu kanaate varmaya başladım. Çok fazla kitap okumak yerine iyi yazarların emek mahsulü eserlerini birkaç sefer okumak çok daha doğru bir tercihtir. Kemiyet-keyfiyet meselesi işte tam da bu noktada devreye giriyor. Onun için herkes, mümtaz yazarların seçkin kitaplarıyla haşir neşir olmalı, onların eserleriyle âdeta yatıp kalkmalıdır. Zira şu fani dünya hayatında ömrümüz, bütün basılmış kitapları almaya, okumaya ve anlamaya yetmiyor.

Nidayi Sevim ismini duydunuz mu bilmiyorum? Ömrünü medeniyetimize adamış bir gönül insanıdır. Kendisini yetiştiren ve geliştiren bir kültür adamı. ‘Hüdayinabid’diye adlandırılan, kendi kendine açan çiçekler gibi bir bakıma kendi kendini sulayan ve besleyen bir araştırmacı yazar oldu. ‘Medeniyetimizin Sessiz Tanıkları’ olarak tanımladığı mezar taşlarımızdaki yazıları hakkıyla okuyabilmek için Osmanlı Türkçesini ve Arapçayı öğrenen bir azmin ve tecessüsün sahibi. İlk alakası kabir taşlarına oldu. Toplum olarak ihmal ettiğimize inandığı mezar taşlarına sahip çıkarak araştırmalarına başladı. Başta Eyüp Sultan olmak üzere diğer tarihî kabristanları, türbeleri ve hazireleri dolaştı. Ortaya kıymetli bir eser koydu: Medeniyetimizin Sessiz Tanıkları. Bu özel kitap, neşredildiğinde ilgiyle karşılandı; bu alakayı da ziyadesiyle hak ediyordu.

Sonra arkası geldi. Bu lokomotif kitabın peşine diğer eserleri de takıldı: Medeniyetimizde Toplumsal Dayanışma ve Sadaka Taşları, Osmanlı Mezar Taşlarında Manzum Metinler, Yer Gök Medeniyet, Medeniyet Söyleşileri, Şehir ve Şuur, Keşf-i İstanbul (üç cilt), Yadigâr-ı İstanbul. Ve yeni çıkan Efsunlu Güzellikler Şehri İstanbul. Şayet İstanbul’a sevginiz, mezar taşlarına muhabbetiniz, camilere aşinalığınız, medreselere ünsiyetiniz, sadaka taşlarına, hayranlığınız, sebillere sadakatiniz, hazirelere hürmetiniz varsa bunları okumak istersiniz. Akıl Fikir Yayınları tarafından neşredilen bu eserlerin bütününde bizim öz be öz kültür mayamız, irfan dünyamız ve yüksek medeniyetimiz vardır.

Sivil toplum kuruluşlarına da yakınlık duyan Nidayi Sevim birçok değerli ismi birleştiren, yüzlerce mühim faaliyete (Başta Bâbıâli Sohbetleri ve ESKADER Ödülleri) imza atan Edebiyat Sanat ve Kültür Araştırmaları Derneği’nin de kurucu üyelerindendir.

Gelelim Efsunlu Güzellikler Şehri İstanbul’a. Sanırım Nidayi dostumuz, kitabın adını Yahya Kemal’in bir şiirindeki mısraından alıp kullanmıştır. Bu da elbette hakkıdır. Zira İstanbul’a sevdalı olanların ortak kaygıları, benzer lütufkâr sözleri ve ümitleri vardır Dersaadet hakkında. Kitapta İstanbul âşığı Ahmet Hamdi Tanpınar’ın şu veciz sözü de yer alıyor: “İstanbul, büyük mimari eserlerinin olduğu kadar küçük köşelerin, sürpriz peyzajların da şehridir. Hatta iç İstanbul’u onlarda aramalıdır.”

Kitapta Mısır Çarşısı’ndan yola çıkılıyor. Arada Büyük Postane, “Eyüp Sultan’da Bir Kalendarhane” var. Sonra tekkeler, dergâhlar anlatılıyor. Bazı camiler, tarihî mezarlıklar, sadaka taşları resm-i geçitte sanki. Kitaptaki bazı bölüm adları esasen muhtevalarını da yansıtıyor. Mesela şu iki başlık gibi: “Fizikle Metafiziği Kucaklaştıran Medeniyet” ve “Dedelerimizin, Ninelerimizin Yaşanmışlıklarını Biriktirmek Gerek”.

Arada müşterek dostlarımız da var kitapta anlatılan. Olcay Yazıcı ve Asım Gültekin gibi. Genç yaşlarında ebedî âleme uğurladığımız Yazıcı ve Gültekin hakkındaki hislerini ve düşüncelerini anlatıyor Nidayi Sevim. Biri, Türk edebiyatımıza birbirinden güzel şiirler, denemeler, röportajlar ve yazılar bıraktı. Diğeri de hepimize idealizmi, mefkûreciliği, dertlerimizi ve sevdamızı emanet etti. Evet Olcay Yazıcı ve Asım Gültekin unutulmayacak müstesna değerlerimizdendir. Onları nisyana terk etmek günahtır, vebaldir. Hatıralarına, fikirlerine ve eserlerine sahip çıkılmalıdır.

İnsan bazı dostlarının saklı yönlerini hemen fark etmiyor. Doğrusu ben de Nidayi Bey kardeşimin şiir yazdığını bilmiyordum. Kitapta “Susmuşlar Diyârı” başlıklı bir şiiri var. Şiir bir bakıma Eyüp Sultan Kabristanı’nda yatan meşhurların kısaca anlatıldığı bir gönül manzumesi. “Eyüp Sultan’da, / İki dünya arası, / Susmuşlar diyarında, / Öteler ötesinden esen, / O uhrevî havaya/ Bırakalım kendimizi bir zaman…” diyor şairimiz. Bu şiirde mezarlıkta ebediyete göç etmiş büyüklerimizin hikâyesi var. Kısa, öz ve anlamlı. Şiirin son mısralarıyla feyizlenelim: “Bahariye yamacında, / Hayat ile ölüm arasında, / Vardığımız bu son durakta, / Söz, mezarı kaybolan şair, Ziya Osman Saba’da ‘Ölüler! Hepimiz için yalvarın Allah’a…’Nidayi Sevim’in eserlerinden öğreneceğimiz çok şey var. Öyleyse kitaplığımızda, bu inci-mercan değerindeki eserlere de niçin yer açmıyoruz?