Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
23 Temmuz 2015

Nevzuhur Bir Dergi Adı

Yıllar önce şair-yazar dostumuz Hüseyin Akın'ın "Her dergi bir çıkar için çıkar" yazısını okumuştum. İçeriğini başlığıyla anlamlandırmaya çalışabileceğimiz bu yazıya muhalif bir dergi var şimdi elimizde. Ve onu okuyorum şimdilerde.

Nevzuhur Dergisinden bahsediyorum. Antalya merkezli çıkan bu dergi İstanbul, Ankara ve diğer kültür merkezlerine nazaran kapağıyla birlikte toplam 14 sahifeden müteşekkil. İki ayda bir çıkan bu derginin Hüseyin Akın'a inat hiçbir çıkarı yok. Edebiyat dünyasına merhum Ahmet Kabaklı hocamızın Türk Edebiyatı Ansiklopedisi penceresinden bakan ve sanırım edebiyat tarihini de bu ansiklopedide yer alan edipler üzerine okumalar yapmış. En azından çıktığı günden beri olmasa da son iki yıldır bana ulaşan bu dergiyi diğer dergiler gibi titizlikle inceliyor. Kendimce önemli bulduğum yazıların altını çizmişimdir.

Nevzuhur dergisinin kurucuları, adından haberdar olmalı ki bu ismi koymuşlar. Yeni ortaya çıkmış, yeni çıkma anlamıyla karşılanabilir Nevzuhur. Farsça "nev" yeni, Arapça "zuhur" da ortaya çıkmak anlamında. Akademik dilde de "Nev-zuhur" şeklinde kullanıyoruz.

Derginin iki yazısı dikkatimi çekti. İlk yazı "Alp olmak" diğeri de Acem Mülkü". Alp Tipi yazısı Ali Demirel imzasını taşıyor. Yazıda Alp sözcüğü yalnızca Türklere ait olduğu ve bunu destekleyen cümleler paragraflar ve hatta tanıklardan da misaller getiriyor. Bir misalinde coşkuya gelmiş olmalı ki "Avrupa'ya uygarlık yolunun açılmasında Alpler öncü yol açan güç olmuşlardır. İşte bu yüzden Avrupa'nın en uzun sıra dağlarının adı "Alpler-Alp dağlarıdır." Bu durum tabi yurdumun güzel insanının ürettiği bir efsane. Yazar da bundan etkilenmiş. Halbuki bu kelime batı dillerinde yüksek dağ anlamına gelir. Almancada İngilizcede bu isim hep yüksek dağ geçer.

Yazının devamında Alpliğin Türk töresiyle alakalı bir şey olduğunu ve Bilge Kağan zamanında belirginleştiğini ifade ediyor. Yazarın bu ifadesi her ne kadar doğru olsa da Alpliğin belirgin hali Türklerin İslamiyeti kabülüyle başlar ki yazının hiçbir yerinde İslam kelimesini bulamadım. Bu nedenle kıymetli yazarımız Ali Demirel'e itirazımın rengini netleştirmek zorundayım. Mesele merhum Edebiyat tarihçisi Prof. Dr. Mehmet Kaplan tip tahlilleri kitabında Alpliği tarif ederken şunları zikreder. "Eski çağlardan beri cihana hakim olmayı bir gaye edinen Türkler İslamiyeti iyice benimseyince İslamiyetle kendi kültürleri arasında her sahada bir sentez geliştirip yeni bir medeniyet sahasına girip bu medeniyetten neşet yeni bir kültür doğurdular. Bunlardan en önemlisi eski Türk destanlarında yüceltilen "Alp" tipinin "gazi" tipi haline geçmesidir. Gazi tipi de Alp tipi gibi dünyayı fethetmeyi gaye edinen bir kahramandır." (Mehmet Kaplan.Tip Tahlilleri s.112)

Şimdi bu mevzuyu yani Alp ile Gazi tipini birbirinden ayrı tutan yazarımız bir İslam devleti olan Osmanlı devletinin askerlerinden Sudanlı Zenci Musa'yi alplikle ve Türk töresi gereği savaşmakla izah etmeye çalışır. Trablusgarp'ta, Balkanlar'da ve Çanakkale savaşlarında savaşan bu gaziyi yine kendisi gibi Filistinli, Somalili, Kürt ve Arap ve daha nice Müslüman memleketten gelip niçin savaştığını unutuyor.

Ben burada İslamiyet ile Türklük karıştırılmış diyorum. Bu da Cumhuriyet ideolojisinin bir eğitim zayiatı olarak aydınlarımız üzerinde etkisini sürdürüyor. İsmet Özel bile "Türk demek Müslümanlık demek Müslümanlık demek Türk demek" diyorsa bu vahim bir şey. Tarih boyunca birileri tevhid dinine yani İslam dinine geçmek istediğinde onlara gerçek olan İslam'ı değil de kendi kültürümüzü öğretmeye, belletmeye çalışıyoruz nitekimu2026

Dergide bu yazıya getirdiğim bu eleştirinin yanında Mustafa Akbaba imzalı Acem Mülkü yazısına bir eleştiri getirmedim. Yazıyı sadece okudum. İran gezisini anlatan bu yazıda bizi edebi anlamda etkileyen büyük şair Şehriyar'dan bahsetmesi çok güzel. Şairin "Haydar Baba'ya selam şiirini biz de selamlıyoruz. "Heyder Baba, ıldırımlar şakanda,

Seller, sular şakkıldayıb akanda,

Kızlar ona saf bağlayıb bakanda,

Selam olsun şevkatize, elize,

Menim de bir adım gelsin dilize."

Bunun dışında dergi amatör bir çaba olsa da profesyonel bir ruh ile hazırlandığını rahatlıkla söyleyebilirim. Yine Elma şekeri yazısı okunaması gereken bir yazı. Yine Antalyayı anlatan yabancılar bölümü de çok güzeldi. Ali Akbaba ve ekibine daha güzel sayıları çıkarmaları dileğiyle. Nevzuhur'la aramıza hoş geldin diyoruz. Antalya'yı deniz ve kum kültüründen ari kılıp biraz da bu dergide yazılanlarla tanımaya çalışalım.