Nevruz'un kahramanı Erdoğan!
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Kiev dönüşünde uçakta, bu fakirin de aralarında yer aldığı gazetecilere yaptığı açıklamalar sonrasındaki tartışmalar herkesin malumu. Erdoğan'ın "Dolmabahçe Toplantısı ve İzleme Heyeti'ni doğru bulmuyorum" açıklamaları üzerine Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç'ın, "Ben de Cumhurbaşkanımızın doğru bulmamasını doğru bulmuyorum" şeklindeki sözleri, Cumhurbaşkanı-Hükümet arasında çatışma çıkartmak isteyenlerin ekmeğine yağ sürmüş gibi görünüyor.
Ancak işin iç yüzü hiç de öyle değil!
Erdoğan'ın açıklamaları öncesindeki son birkaç aya şöyle bir bakalım. Çözüm Süreci çerçevesinde gerçekleştirilen görüşmeler sonrasında HDP heyeti, İzleme Kurulu başta olmak üzere hemen toplantı sonrasında açıklama yapıyor, Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan da yalanlama yapmak zorunda kalıyordu. Görüşmeler ve Çözüm Süreci tartışmaları son birkaç ayda neredeyse tamamen medya önünde gerçekleştiriliyordu. Bu da adeta, HDP görüşmelerde bir adım öndeymiş havası oluşturuyor, oluşan algı da AK Parti'nin Yozgat'tan Batı'ya doğru gidildiğinde bütün seçmenlerini rahatsız ediyordu. Hükümet cephesi ve Cumhurbaşkanı, Cumhuriyet Dönemi'nin en önemli milli projesi olan Çözüm Süreci'nin her ne pahasına olursa olsun akamete uğramaması için kan kusuyor, 'kızılcık şerbeti içtik' diyordu. Ancak Nevruz öncesinde Erdoğan olaya el koydu.
El koydu da ne mi oldu?
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, İzleme Komitesi ve Dolmabahçe Toplantısını doğru bulmadığını söylemeseydi, 21 Mart sonrasındaki gazete manşetleri ve televizyonlardaki tartışma programlarının ana aktörü Abdullah Öcalan olacaktı. Öcalan'ın Nevruz açıklamaları manşetleri süsleyecek, HDP'liler de Öcalan'ı "Savaşı bitiren kahraman" edasıyla Mandela yapma çalışmaları içerisine girecekti. Yani Nevruz'un ve barışın kahramanı Abdullah Öcalan olacaktı.
Erdoğan'ın ayar vermesiyle roller değişti ve Nevruz'un Kahramanı yine Cumhurbaşkanı Erdoğan oldu. Erdoğan'ın çıkışının en önemli kazanımı da bu olsa gerek.
Erdoğan "doğru bulmuyorum" sözleriyle kanaatimce şu mesajları veriyor:
1: Çözüm Süreci; PKK, Kandil, HDP ve Abdullah Öcalan'ın değil benim projem!
2: Ben "analar ağlamasın" diyerek barıştan bahsetmeseydim, bugün barış yanlısı gibi görünenler silahların gölgesinde siyaset yapmaya devam edeceklerdi.
3: Akil İnsanlar Heyeti'ni oluşturduğumda İzleme Komitesi'ni gündeme getirdiniz ama ben kabul etmedim. Şimdi bu talepleri tekrar ısıtarak işi oldu bittiye getirmeye çalışıyorsunuz. Her ne kadar sorumluluk hükümette olsa da bu sürecin asli unsuru ve belirleyeni hala benim.
4: Yozgat'tan batıya doğru olan seçmene: Siz Milliyetçilerin dediklerine bakmayın, ben siyasette olduğum sürece sizin haklarınızı ve hassasiyetlerinizi kimseye çiğnetmem.
5: AK Parti tabanına: Köşke çıkmam, kurucusu olduğum partimi ve hükümeti yalnız bıraktığım anlamına gelmesin. Bakmayın siz dışarıdan "hükümete ayar veriyor" söylemlerine, başları her sıkıştığında ben buradayım.
Peki bu noktada Bülent Arınç'ın açıklamalarını nereye koyacağız?
Hükümet Sözcüsü Arınç yaptığı açıklamayla, tam da sorumluluğunu yerine getiriyor ve hükümetin konumunun altını çizerek "sorumluluk bizde" diyor. Peki bu açıklama Erdoğan'a karşı mı, hayır. Çünkü Erdoğan Kiev dönüşünde karşı olduğu hususları söylerken sorumluluğun hükümette olduğunu şu cümlelerle izah ediyordu: u2026Kendi tasarruflarını kullanmışlar. "Hayırlı olsun" demek düşer bana. Ama ben de, bu durumdan rahatsız olduğumu söyleme hakkına sahibim.
Yani herkes görevini yaparak, Türkiye gündemini PKK ve Abdullah Öcalan'a kaptırmadı. Meselesinin tam manasıyla iç yüzü budur.
Peki muhalefet ve varlığını "Erdoğan düşmanlığı" üzerine kurgulayanlar kendi üzerlerine düşen sorumluluğu yerine getirebildi mi? Kocaman bir HAYIR! Bu grup yine işin kolayına kaçarak, "hükümetle Erdoğan arasında çatışma var" söylemi üzerinden siyaset yapmaya devam ediyor. Halbuki işin kolayına kaçmak yerine, "Erdoğan yine gündemi belirledi. Ne yapalım da ülke gündemini biz belirleyelim" noktasında kafa yorsalar amaçlarına bir adım daha yaklaşırlar. Ama Nerdeeeu2026
SÖZCÜ BÖYLE BUYURDU!
Beştepe Sarayını yaptıran Erdoğan'a "kendi nefsi için saray yaptırıyor" diyerek söylemediğini bırakmayan Sözcü gazetesinin dünkü sayısından bir haber başlığı: "Ata'nın makamına bakanlar kondu!.." Haberinfotoğraf altında da"Atatürk ülkeyi buradan yönetmişti" ibaresi yer alıyor.
Ey Sözcü; bakanlar orada ne yapacak, ülkeyi yönetmeyip konken partisi mi düzenleyecek? Atatürk Çankaya Köşkü'nü şahsına yaptırtmadığına göre, bu mekan Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin malı değil mi? Dün oradan ülkeyi Atatürk yönetti, bugün Ahmet Davutoğlu ve ekibi. Yarın ise bir başkası yönetmeyecek mi?