NEVRUZ, BAHAR VE ÇİÇEK
Nevruz, Güneşin Koç burcuna girdiği Kuzey Yarımküre'de baharın başlangıcı. Bu vakit, tabiatın diriliş zamanı ve bütün dünya mekanizmasının güncellenme vaktidir. Canlı uyanır bu vakitte. İnsanlar, kırlara ve dağlara baharı rengarenk çiçekleriyle selamlamaya çıkarlar. Orta Asya'dan İran ve Mısır'a kadar uzanan geniş sahada kutlanmakta Nevruz Bayramı. Zaman içerisinde bu bayramın bir çok tabii ve sosyal malzemesi olmuştur.
Biz Nevruz'u kırlarda kalan bölümüyle iktifa edelim. Şehrin havası su katılmamış saf bir Nevruz geleneğine gidelim.
Dağlarda karlar eriyince rengarenk çiçekler açar. Ve hikmeti kendinden menkul olması lazım ki bu vakitte açan çiçeğe Nevruz çiçeği diyoruz. Dağları ve kırları süsleyen bu güzel Nevruz çiçeğini toplamak bir gelenek haline gelmiş. Çoçuklar annelerine bu çiçekten toplarken. Genç kızlar ve erkekler de hem cinslerine yani aşık olduğu insanlar için toplar. Bu Nevruz çiçekleri ince bellerde kemer, narin başlara tac yapılırdı. Sadece bunlar mı yapılırdı Nevruz Çiçeğinden. Hayır hayır... Onları evimizde baş bir köşede vazonun içine koyar suda bekletiriz. Taki güzel kokularını evin her tarafına yayabilsinler diye. Bir süre suda bekleyecektir Nevruz Çiçeği. Bu sırada etrafa kokular yayılacaktır.
Eskiden Nevruz çiçeğini toplamaya giderken şu dörtlüğü de unutmazdık.
Nevruz der ki ben nazlıyım
Sarp kayalarda gizliyim
Mavi donlu gök gözlüyüm
Benden ala çiçek mi var.
Bir adı Baharkız diğer adı bay çiçek ya da bayşeşek de olsa Ortasaya'da artık hepimiz bu çiçeğe Nevruz Çiçeği ya da Nevruz gülü demeye alışmışız. Nevruz, dağlarda karlar eridikten sonra ortaya çıkan bir çiçek. Bu yönüyle onu kardelen çiçeğinden ayıralım. Mor renkli Nevruz çiçeğinde aşkların küllerini arayalım.
Aşkların en güzelini bize anlatan Mecnun ile Leyla destanında bir bölüm var. Hani Mecnun ile Leyla'nın ikinci buluşmaları var ya! Bu da bir Nevruz günü bir Nevruz bayramında olmuştu. Kim bilir belki Mecnun'un yani Kays'ın elinde bir demet Nevruz çiçeği de vardı. İlk buluşmayı sormayın bu aşkların. Mekteb-i aşkı geçelim şimdi Nevruz zamanı.
Evet bir Nevruz gününde Leyla ile Mecnun'un buluşması ne kadar muhteşem ise o anın minyatürlerini yapanlar kendilerince bu aşıkların buluştuğu mekanı yani Nevruz eğlencesini renkarenk bir manzarayla buluşturmaktan geri kalmamışlardır. Büyük şair Fuzu00fblu00ee de şu muhteşem beyti aşıkların o anı için söylemiştir.
Bir gün ki bahar-ı alem efruz
Vermişdi cihan'a feyzi nevru00fbz
Bir bahar günü bir tepenin üzerinde bir söğüt, söğütün dibinde çıkıp kıvrılan bir dere. Üzeri türlü çiçek ve bitkilerle kaplı bir zemin tasvir edilmişti bu minyatürde. Bitki öbekleriyle bezeli mavi tepenin arkasındaki nedimesi sağ elinde bir "gül-abdan" tutar. Ön taraftaki iki kadın da Mecnun'a doğru bakmaktadır. Mecnun, Leyla'yı gördüğü için bayılmıştır bu arada. Leyla da bayılmıştır onu görünce. Leyla'nın nedimesi hemencecik orada Leyla'nın eline gül suyu dökerek onu ayıltmaya çalışır. Fakat Mecnun ne bir nedimesi ne de bir dostu var Leyla'dan başka. O, elindeki Nevruz çiçeği demetiyle kalakalmıştır oracıkta. Onun uyanması içinse ya bir bad-ı saba rüzgarı ya da bir İbibik kuşunun sesi lazımdır.
Nevruz bayramında bir birimize Nevruz gülü hediye edelim. Neşemize neşe, canımıza can bahşedelim. Bunu ben değil Koca padişah Sultan dördüncü Murad söylüyor bir beytinde. Kulak verelim sultanımıza.
"Ey gönül, gül devridür vakt-i nev-i Nevruzdur.
Can bağışlayan uğurlu bir demdir."
Hal böyleyken Nevruz bayramımızı ve bu güzel adetlerimizi ateistlere, ateşperestlere teslim etmemek lazım gelir diyorum.