Nesli tüketmeyen düzen
Her canlının, daha yaratılışta kodlanmış bir ahlakı, bir fıtratı vardır. Canlıların bu fıtrat ve ahlak özellikleri ve bundan dolayı yaptıkları, düşünen ve akledenler açısından makul ve iyi olandır. Kötü olması, safsata veya akıl dışı olarak kabul edilmesi düşünülemez.
Örneğin bir aslanın
fıtratı ile bir ceylanın fıtratı asla bir olmaz. Bir ceylandan aslan gibi bir
aslandan da ceylan gibi davranması beklenemez. Kartaldan sürünerek,
kertenkeleden de uçarak yaşaması beklenemez. Her canlı cinsine çeker ve onlar
için belirli olan fıtrat ve ahlaklarının gereği ne ise ona göre yaşar ve ona
göre ölürler.
İnsan da böyledir.
Bir fıtrat ve ahlak üzere yaratılmıştır. Hem kendilerinin yaptığı hem de
kendilerine yapılanları, fıtrat ve ahlaka uygun olsun isterler. Tıpkı bir
bebeğin utanarak ve gözden uzak bir yere kaçıp yapmak zorunda kaldığı şeyler
gibi. Tıpkı doğuştan var olan acıma, merhamet ve şefkat duyguları gibi. Dostluk
gibi..Vefâ gibi.. Analık gibi..babalık gibi.
İnsanların kurduğu
düzenler de aynen böyle bir fıtrat ve ahlaka göre şekillendirilmelidir. Bu
şekillendirme, insanın doğuştan gelen fıtrat ve ahlak özelliklerine uygun
olmalıdır. Bu şekillerin mutlaka ve mutlaka akla uygun ve insani olanı
makbuldür. Kurduğu yapı ve kurumlar ile can mı veriyor can mı alıyor? Hak
edenin ceplerine para mı dağıtıyor yoksa ceplerinden para mı çalıyor? İnsani
olanla mı işe başlıyor, yoksa insandan bana ne mi diyor?
Bugüne kadar dünyada
birçok düzen kurulmuş bir kısmı huzur ve mutluluk sağlayabilmiş bir kısmı
sağlayamamıştır. Bugün ise başlı başına her alanda dünyayı yönlendiren ve her
ülkeyi yöneten düzen, Kapitalizmdir. Kapitalizm
yeryüzünde kurulmuş, her ülkece yaşanan ve bilinen en büyük, en güçlü düzendir.
Kapitalizm,salt bir ekonomik düzen değildir. Aksine ekonomi üzerine
temellendirilmiş bir yaşam biçimi, bir inançtır. Ancak fıtrata uygun mu,
ahlaka uygun mu diye sorulsa “asla uygun
değildir” cevabı alınır.
Kapitalizmi şiddetle savunanlar, bu düzenin içerisinde
sessiz kalıp Kapitalizmin yaşamasına katkıda bulunanlar, belki de dünya
nüfusunun % 90’ından fazlasını oluşturmaktadır. Hâlbuki kapitalizmin, ne dünya
gelirinin yarısını alan birkaç yüz aileye ne de dünyanın geri kalanına kazandırdığı
bir huzur, bir mutluluk yoktur. İşte asıl anlatmak istediğimiz budur. İnsan
eliyle kurulmuş bir düzen,canlıya sağlık, insana mutluluk, dünyaya huzur
getirmedikçe olanların hepsi,dünyadaki insanları kandırmak ve aldatmaktan
ibaret kalacaktır.
Tüm inancı, tüm
ahlakı kazanmak/daha çok kazanmak olan bir düzen ne fıtrata uygundur ne de
ahlaka uygundur. Tüm felsefesi, çok çalıştırıp az ödemek olan bir düzen asla ve
asla insanlara huzur ve mutluluk getiremez. Tüm uyanıklığı sürekli üretmek,
zorunlu tüketim ve israf olan bir düzen, hava, su ve toprağı asla temiz
bırakmaz. Temiz kalmasını da istemez.
Fıtrat ve ahlaka ters veaklın kabul etmediği böyle düzenler,
insanlık tarihinin hiçbir dönemine huzur ve mutluluk getirmeyeceklerdir.
Getirebildikleri tek şey, mutlu azınlık üzerinden nesli tüketmektir. Hâlbuki bu
topraklarda dediği ve ettiği ile asla nesli tüketmeyen Yunus’lar, Mevlâna’lar
olmuştur. Nesli yaşatan Somuncu Babalar, Mehmet Zahit Kotkular gelip geçmiştir.
Nesli yaşatan bir düzen kuran ve nesli tüketen düzenleri zail edenSultan
Alparslan’lar, Selahaddin Eyyubi’ler, SultanFatih ’ler ve yoldaşları Ulubatlı
Hasanlar ile doludur. Bunların kurdukları düzen, insanı ve nesli yaşatmak
üzerinedir.
Denenmiş olan bir
daha denenemez. Sonucu yanlış olan denenmiş de huzur ve mutluluk sağlayamaz.
Öyleyse insana huzur ve mutluluk sağlayamayan düzen terk edilmeli, zaten var
olan Adil bir Düzene geçilmeli. Bu adil düzeni bekleyenleri bekletmemek,
öncelikle siyasetçilerin işi olmalıdır. Hem de hiç geç kalınmadan…