Nereye bu gidiş
Zaman bizi haklı çıkarıyor. Coronovirüs’ün biyolojik bir silah olduğuna, artık komplo teorisi diyemezler. Nitekim Nobel Ödüllü Fransız Tıp Doktor Luc Montagnier, bu kapsamda bir referans noktası oluşturdu. Covid-19'u “TAM BİR PROFESYONEL İŞİ” olarak niteleyen Fransız doktorun, içerisinde HIV virüsünden serpintiler bulunduğunu belirtmesi de, insanın kanını dondurur cinsten. Hal böyleyken akla gelen ilk sorunun, “KİM YAPTI” temelinde yükselmesi gayet doğal karşılanmalı. Elbette bunun cevabı önemlidir şüphesiz. Ama Küresel Sermaye güruhunun, Ulus Devletleri hedefe koyduğu bir demde, SÜRECİN NEREYE EVİRİLEBİLECEĞİNİ KESTİRMEK KANAATİMCE DAHA DA ÖNEMLİ… Zira tarihte ilk kez ülke ayırımı yapmayan, yaşam tarzına bakmayan, zengin-fakir farkını gözetmeyen, küresel bir salgınla karşı karşıyayız. Bunun ZATEN değişmekte olan dünya, çöküşe geçmiş küresel sistem ve emperyalizmin sonu tartışmalarının sürdüğü bir döneme denk gelmesi ise FERASETLİ BİR HAZIRLIK SÜRECİNİ GEREKTİRMEKTE.
Bu açıdan Covit-19’un tetiklediği ekonomik pandeminin, IMF’ye doğru esen bir rüzgâra dönüşme eğilimi oldukça tehlikeli seyrediyor. Keza 96 ülkenin, şimdiden IMF’nin kapısında beklediği düşünülürse, Küreselcilerin IMF aracılığıyla, ülkelere boyun eğecek şartlar dayatacağını tahmin etmek hiçte güç sayılmayacaktır. Bunun yanı sıra bazı Amerikan eyaletlerinden gelen ayaklanma sinyalleri ve AB’nin makus sonu da, söz konusu serüvende göz ardı edilmez etkenler arasında. Tabi Petrol-Dolar evliliğinin, çeke çeke birbirinden uzaklaştırılmasını da unutmamak elzem. Fakat yine de hiç birinin, en kritik hususun “TAZMİNAT DAVALARI” olduğu gerçeğini değiştiremeyeceği malumunuz. Zira asıl hengâme de orada kopacaktır. Belki de beklenen 3. Dünya Savaşının, yıkıcı etkisine giden yolu dizayn edecek, kim bilir? YOKSA ÇİN’İN ALEYHİNDE AÇILAN VE 20-25 TRİLYON DOLAR TAZMİNATLA SONUÇLANACAK DAVALARIN, DÜNYAYI SAVURACAĞI İSTİKAMET PEKTE HAYRA ALAMET GÖRÜLMÜYOR.
***
Türkiye’nin büyük yükselişi;
Bu ahval ve şeait içerisinde, Türkiye hakkındaki fikirlerimi de muhakkak merak ediyorsunuzdur. İlk önce Cumhurbaşkanımızın BİYOGÜVENLİK, SİBER GÜVENLİK ve GIDA GÜVENLİĞİ alanlarına eğilmesini, takdirle karşıladığımı belirtmek isterim. Çünkü bu üç kritik alanda yerli yatırımların hızlandırılması, ilerisi adına hayati ve bir o kadar da stratejik hamle tabirini kesinlikle hak etmektedir. Diğer taraftan ise Türkiye’nin Covit-19 ile mücadelesi, DÜNYAYA TAM BİR ÖRNEK VESİKASI sunmakta. Yönetimdeki şeffaflık, sağlık alt yapısının sağlamlığı, sağlık çalışanlarının özverisi, pandemiye karşı alınan erken önlemler, ilaçların temini, ücretsiz tedavi imkânı… vb. hususlar, tüm dünyanın takdirini toplamış durumda. Peki, bu kadar mı? Tüm bunlarla beraber 2 milyon 300 bin haneye verilen yardım, çalışanlara kısa çalışma ödeneği, emekli maaşlarındaki iyileştirmeler... Devletimizin, GÜCÜ YETTİĞİNCE kimseyi mağdur etmediğinin ispatı konumunda… Hatta “Avrupa ülkeleri bile, Devletimizin bu ulvi duruşundan nasiplendiler” dersek abartmamış oluruz. Öyle ki İtalya, İngiltere, İspanya vatandaşlarının, sosyal medyadan yolladıkları teşekkür videoları fazla söze hacet bırakmıyor.
Bunları neden mi yazdım. Yazdım, çünkü evlerimizde olup bitenleri izlerken, bir takım çevrelerin ne kadar şükürsüz, kıymet bilmez, çıkarcı davrandıklarına bir kez daha şahitlik ettik maalesef. Biri çıkar IMF’yi güzeller, biri çıkar yolunu yap/a/madığı hastanenin açılışını kutlar, biri çıkar GÖNÜLLÜLÜK esasına dayalı “BİZ BİZE YETERİZ” kampanyasını, mal bulmuş mağribi misali eleştirir... Hiçbir şey bulamadığından, “vaka sayıları kamuoyundan gizleniyor” diye SALLAYANLARI da henüz saymıyorum bile. Şaka gibi değil mi? Hadi hepsini geçtik. Bizim mahallenin, paçalarından sözüm ona “ilke ve doğruluk” akan tiplerinin, sırf muhaliflik olsun diye düştükleri duruma ne demeli sizce? Ne derseniz deyin! Ama hiçbir şey Dünyanın merkez coğrafyasında, “İNSANLIĞIN ANAVATANI OLAN TÜRKİYE’NİN” büyük yükselişini engelleyemeyecektir inşallah. Bu gerçeği küçümseyen, kibirle bakan ve alaya alanlar ise kim olursa olsun kaybetmeye mahkûmdur.