Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
11 Mart 2021

Nerede hata yapıyoruz?

Bundan birkaç yıl önceydi.

Ege bölgemizin önemli turistik yerlerinden biri olan Şirince Köyü’ne bir grup arkadaşla geziye gitmiştim. Şarabıyla meşhur bir yer olması nedeni ile oldukça fazla turist gezmeye gelmişti. Belki yeri değil ama merak edenler için belirteyim: Şarabın tadına hiç bakmadık, sadece gezdik. Muhafazakâr demokrat kimliğe sahip Müslümanlar olarak dini değerlerimize sahip çıkmaya çalıştık.
Adı Şirince Köyü ama bakmayın köy dendiğine; devasa bir yer. Şarap içmeyen, hatta şaraba karşı olup şarap kültürünün din ile bütünleşmediğini, birbirine zıt olduğunu düşünen Müslüman bireyler de dahil olmak üzere herkese Şirince Köyü’ne gitmelerini tavsiye ederim. Yalnız bir şart ile; nefsinize hakim olacak ve şarabın tadına bakmayacak iseniz…

Şirince’de dolaşırken dış kıyafetinden yabancı olduğu belli olan bir tezgahtarın göz nuru el işlemelerini sattığını görünce durdum. Tezgahında duran işlemeler ilgimi çekmişti; memlekettekilere hediye olarak alıp götürmek fikri vardı aklımda. İletişim kurabilecek kadar İngilizcem olduğundan tezgahın önünde duran kadınla yabancı dil ile iletişime geçip el işlemesi örgülerin fiyatını sordum. Dış görünüşümden veya şivemden belli olmuş olacak ki kadının bana “Abi, Türk değil misin sen? Neden İngilizce konuşuyorsun benimle?” dediğinde şaşkınlıkla kadının yüzüne baktım. Sonrasında koyu bir muhabbet sardı bizi.

Kadın Bulgar göçmeni. Polonya’da, Almanya’da ve farklı ülkelerde yaşamış, yetişmiş. Tahsilini ise liseye kadar sürdürmüş. Üniversite filan okumamış ama birkaç yabancı dil bildiğinden bahsedince şaşkınlığımı gizlemeyip sordum; “Bu kadar dili nerede öğrendiniz? İngilizceniz de akıcı ve iyi derecede konuşuyorsunuz. Türkçe de biliyorsunuz, başka diller de… Bunu nasıl başardınız? Özel eğitim mi aldınız?” diye.

Kadın bana “Hayır, ben lise mezunuyum. Bulgaristan’da okudum. Bizde Lise mezunu olan neredeyse herkes çok iyi derecede olmazsa da iyiye yakın bir şekilde İngilizce konuşur. Türkiye’deki gibi değil; burada okula başlamadan (anaokulunu kast ediyor) liseye, hatta yüksek tahsile kadar (Üniversiteyi kast ederek), İngilizce görür ama iki cümleyi bir araya getiremez. Konuşamaz. İletişim kuramaz. Bizim orada öyle değil. Ben İngilizceyi ve Almancayı okulda öğrendim…” dediğinde kadının söyledikleri beni derinden üzse, yaralasa da çok haklıydı.

Nitekim okullarda yıllarca yabancı dil gösterilir ama gençlerimiz bir makaleyi tercüme edemeyecek düzeyde mezun olur. Bir turist ile karşılaşınca kendilerini ifade edemezler, iletişim kuramazlar. Yıllarda Matematik öğrenirler ama gerek ulusal, gerek ise uluslararası sınavlarda ortalamamız çok çok düşüktür. Yıllarca Tarih dersi öğretilir ama yakın tarihimizi bile bilmeyen bir nesil yetişir. Yıllarca Coğrafya öğrettik ama hangi ilin hangi coğrafi bölgede olduğunu bile bilmeyen nice gencimiz var. Müzik öğrettik, bir enstrüman çalamayan çocuklarımız; beden eğitimi öğrettik, sporda gelişemeyen gençlerimiz; Türkçe ve Edebiyat öğrettik, okumayan kendini ifade edemeyen evlatlarımız var.

İster istemez insanın sorası geliyor; Biz, nerede hata yapıyoruz? Neden eğitim girdisi olarak giren çocuklarımıza, öğrencilerimize, mezun olduklarında eğitimin çıktısı olarak istenilen bilgi-beceri veya davranışı kazandıramıyoruz?

Belki burada Bakanlığı sorumlu tutanlarınız olacaktır ama ben sorunun Bakanlıktan kaynaklanmadığını ve sorunun Bakanlıkla çözülmeyeceğini düşünüyorum. Bakanlık, üzerine düşeni yapıp ders müfredatını belirliyor mu, o derse ait bir eğitimciyi görevlendiriyor mu, materyal desteği sağlıyor mu, evet tüm bunları yapıyor. Öyleyse sorunun çözümünü başka noktalarda aramak lazım. Acaba öğretmen yetkinliğinde mi, aile tutumunda mı, okulların fiziki yapısından mı, ülke kültüründen mi, neyden kaynaklı ise bir an evvel bunu bulmalı ve çözüm adına gerekeni yapmalıyız!

Yeni nesil gençlerin ilgi alanlarına mı hitap etmiyoruz? Güncel yaşamda kullanacakları ortamları mı sağlamıyoruz? Velilerde farkındalık mı oluşturmuyoruz? Acaba yapmadığımız ya da eksik bıraktığımız ne var ki okulda öğrendiğini mezun olduktan sonra kullan(a)mayan, yetersiz bireylerle karşılaşıyoruz? Sahi neden acaba? Bu konuda, akademisyenlerimiz bilimsel araştırma yapıp bir faaliyet raporu oluşturamazlar mı?

Sadece eğitimciler değil; bütün bir toplum olarak hepimiz kendimize “Nerede hata yapıyoruz?” sorusunu sormalı ve ne gerekiyorsa gereğini yapmalıyız!