Nerede Eski Ramazanlar
Fazla değil bundan 30-40 yıl önce komşuluklar komşuluk idi, akrabalık da gerçekten akrabalıku2026 "Komşu komşunun külüne muhtaç" idi. Sevinçler de tasalar da beraberce yaşanırdı. Büyük küçük münasebetleri; İslam'ın ve insanlığın gerektirdiği gibi idi. Arkadaşlıklar, hesabi değil, tamamen hasbi, yürekten ve sırf Allah (cc) rızası içindi. Güçlü zayıfın hasmı değil, hamisi idi. Varlıklı kimselerin varında muhtaçların hakkı vardı.
Beraberlikler, ziyaretleşme ve görüşmeler o kadar yoğundu ki, hemen her gün müsait olan evler; misafir, eş, dost ve akrabalarla dolup taşardı. Aynı avluda mümkünse, aynı ailenin tüm bireyleri, beraberce yaşarlardı. Beraber güler, beraber ağlarlardı. Evlenen büyük kardeşlerden biri, ancak evlenecek olan sonraki kardeşine yer açmak için başka bir eve taşınırdı. Beraber otuma imkanı olduğu müddetçe, aynı avluda, tek evin değişik odalarında otururlardı. Aslında sadece yatışlar ayrı odalarda idi. Yeme içme, oturma kalkma vs. sosyal hayat yine beraber idi.
İşte ne oduysa, batı kültürü denilen hayatla tanıştıktan sonra oldu. Batıya yaklaştıkça, birbirimizden, akrabalarımızdan, komşularımızdan, aile bireylerimizden uzaklaştık. Şimdi o haldeyiz ki, adeta aile bireyleri bile aynı evde birer yabancı gibiyiz. İletişim ve ulaşım vasıtaları ve imkanlar, dünyayı bir köy haline getirdi ama en yakınların dahi birbirlerine yabancı oldukları bir köy. "söylediklerim ne ki, deryalardan bir damla. Ey! Söylenemeyen gerçek, bari kalplere damla.
O zamanlar Ramazan ayında her gün, diğer aylarda ise asgari her Cuma gecesi evlerden evlere tabaklar içinde yemekler taşınırdı. Yemek taşıyan çocuklar, adeta sokaklarda birbirleriyle yarışırlardı. Komşu ve akrabalar, ya birbirlerinde misafir olur beraber yer içer, ya da birbirlerine birer tabak yemek gönderirlerdi. O zamanlar bu paylaşmalar kısmen ihtiyaçtan olsa da genel olarak sevgi, muhabbet ve İslam'ın kardeşlik, birlik ve beraberlik kültüründen idi. Şimdi ise kimse kimsenin bir tabak yemeğine muhtaç değil. Ama hepimiz, ekmekten sudan daha çok, kaybettiğimiz; birlik beraberlik ruhuna, sevgi, saygı, şefkat ve merhamete muhtacız.
Unutmayalım ki bir millet parası, silahı, teknolojisi vs. maddi güçleriyle değil, iman, ahlak, fazilet ve erdem gibi manevi değerleriyle, komşuluk, sılayı rahm, karşılıklı saygı-sevgi, yardımlaşma ve dayanışmayla huzurludur, güvendedir, güçlüdür. Yine bir toplum, yeme-içme, gezip-tozma ve eğlence alanlarında kurt dökmeyle falan mutlu, huzurlu ve medeni olmaz. Huzur ve mutluluk, ancak insanların manevi dünyalarının imarıyla mümkündür. İşte tüm bu manevi değerler için ramazan büyük bir fırsattır. Bunu en güzel bir şekilde değerlendirelim.
Can çekişen ve acillik olan "huzur" ve "güvenin" ambulansı, "komşuluk" ve "sılayı rahm" dır. Huzurlu toplumunun temeli olan komşuluk ve sılayı rahmi ihya için, komşularımız ve akrabalarımızla ilgi ve alakamızı yoğunlaştıralım. Onlarla ziyaretleşelim. Karşılıklı iftar davetlerinde bulunalım. Davet edelim ve davetlere icabet edelim. Onlarla selamlaşalım. Hal hatır soralım, bir sıkıntıları olduğu zaman, imkanlarımız dahilinde halletmeye çalışalım. Kendimiz bizzat sorunlarını çözemesek de çözülmesinde yardımcı olmaya çalışalım. Hiçbir şey yapamazsak, en azından teselli etmek dahi önemlidir.
Mesela her iftar komşumuza en az bir tabak yemek gönderelim. Onlar da bize çam sakızı çoban armağanı bir hediye gönderdikleri zaman severek ve teşekkür ederek kabul edelim. Bu gün hiç kimse bir tabak yemeğe muhtaç değil elbette. İhtiyaç için değil sevgi ve muhabbetin, paylaşmanın, yardımlaşma ve dayanışmanın ihyası için...
Ramazan ayı eğlence, konser, komedi ve festival değil, ibadet ve kulluk ayıdır. Bu ayda eğlenceyi ibadet ve kulluğa tercih etmek, leş etini helalinden kuşbaşı kebaba tercihten daha çirkindir. Maalesef kimi zaman ilahi mucize olan; bıldırcın eti ve kudret helvasını beğenmeyip, soğan sarımsak isteyen İsrail oğulları durumuna düşüyoruz. Kaldı ki soğan sarımsak vs. sebzeler helal ve mubahtır. Bizim ramazanda taat ve ibadete, kulluğa tercih ettiğimiz nice eğlenceler ise düpedüz haramdır. Müslümanların oylarıyla seçilmiş kimi belediyelerin, ramazan ayını karnaval ayına çevirme girişimleri, anlaşılır gibi değil.
Bu konuda tüm yetkililer sorumludurlar. Ancak bizler de her birimiz kendi çapımızda sorumluyuz. Böylesi yanlışlara itiraz etmeliyiz. Sosyal medya denen bir imkan var. Beyaz masa, CİMER, BİMER vb. şikayetlerimizi ileteceğimiz merciler var. Boş durmayalım ve bir şeyler yapmaya çalışalım. Bu vesileyle kısık sesimizle, belediyelerden sorumlu yetkililere sesleniyoruz. Belediyenin imkanlarıyla vatandaşa şer yerine hayır işletebilecekken, neden türkülü şarkılı, danslı dümbelekli eğlenceler tercih edilsin ki? Eğer hayra vesile olmayacaksanız bari şerre de sebep olmayın. Bırakın öyle kalsınu2026 Selamu2026 Duau2026