Nerede bu sivil toplum?
Türkiye'de bağımsız, özgürlükçü, insan hakları çerçevesinde sağlam bir duruş sergileyen sivil toplum anlayışının yer etmediği bir gerçektir. Bu bakımdan sivil toplum ne yazık ki ülkede barışın, huzurun, özgürlükçü düşüncenin ve insan haklarının gelişmesinde bir aktör olarak belirememiştir. Kısacası ülkede varlık bulan sivil örgütlerin düşünce, inanç ve ifade özgürlükleri bakımından karnesi hep zayıf olmuştur. Ulusalcı, milliyetçi, laik, Kemalist sivil örgütlenmeler ise bırakınız özgürlüklerin gelişmesini tam tersi engellemek için faaliyet yürütmüşlerdir. Bu ülkede 80 yıllık ırkçı bir yemin metninin kaldırılmasını protesto eden, başörtülüleri hala irticai faaliyetten sayan, kafayı İHL öğrencilerine takan, ülkesini terörist ülke olarak göstermekten çekinmeyen eski Türkiye'nin temsilcisi bir sivil(!) toplum zihniyeti ile karşı karşıyayız. Fakat bizim bugünkü meselemiz bu tür sivil örgütler değildir. AK Parti politikalarını destekleyen ve bu minvalde faaliyet yürüten sivil örgütlerin suskunluğunu yazmak istiyorum. Muhafazakar sivil toplum örgütleri eski anlayışa sahip sivil örgütlere bakınca bugün ülkenin en özgürlükçü, aklıselim, zihni duru sivil örgütleridir.
Ne var ki AK Parti politikalarını destekleyen sivil toplum kesiminde bugün ciddi sorunlar göze çarpmaktadır. Hala farklı kültür, cinsiyet, din, dil, ırk, mezhep ve inanca mensup bireylere yönelik çok kültürlü, özgürlükçü, demokrat bir bakış açısına ve zihniyetine sahip değilleru20262002'den bu güne atılan demokratikleşme adımlarında ne yazık ki bir aktör olarak boy gösterememişlerdir. Başörtüsü meselesinde başlattıkları o çok önemli kampanyayı saymazsak gözle görülür bir faaliyette bulunamamışlardır. Yani hükümetin başlattığı demokratikleşme çabalarında ileriden gidip hükümetin önünü açamamışlardır. Oysa yeni Türkiye adına atılan cesur adımlarda öncü bir rol oynamaları icap ederdi. Örneğin eğitim sahasında andımızla ilgi olarak geniş çaplı bir kampanyaya bile imza atamadılar. Daha da mühimi Davutoğlu'nun yüzyıllık büyük proje olarak nitelendirdiği çözüm sürecinin başladığı günden beri sivil toplum cesaretle elini taşın altına daha henüz koyamamıştır. Öyle ki Tayyip Erdoğan tek başına sivil toplumun da üstlenmesi gereken rolü üstlenmek durumunda kalmıştır.
Oysa çözüm süreci ifade ettiğim gibi Türkiye'nin en büyük projelerinden biridir. İlk kez yerli siyasetin üretilmeye başlandığı ülkenin ileriyle dönük büyük hedefler yaptığı mühim bir süreçtir. Türkiye'nin sadece kendi sınırları içerisinde değil gerek bölgede ve gerekse dünyada etkili bir aktör olma yolunda emin adımlarla ilerlediği bir gayretin de adıdır. Bu sebepledir ki Türkiye son yıllarda ardı ardına büyük operasyonlar geçirdi. Her seferinde direkten döndük. Bu süreçlerin hiçbirinde etkili bir sivil toplum şahlanışı göremedik. Dershane kisvesi altında Türkiye uzunca bir süre engellenmek istendi. Bu alanda faaliyet yürüten sendikalardan bir tanesi olsun kamuoyuna ikna edecek ciddi bir rapor bile yayımlayamadı. HDP, paralel yapı ve bir takım sosyalist çevreler aylardır Türkiye'yi terörist ülke ilan etme yarışına girdiler. Olayların ardı arkası kesilmiyor. Buna karşın sivil toplum sessizliğini hala muhafaza ediyor.
Türk Kürt birlikteliği Üst Akıl'ın ve içerideki taşeronlarının ırkçılığa dayalı ürettikleri algı operasyonlarıyla hiç olmadığı kadar tehdit altında ama sivil toplumun buna karşılık yapacağı bir şey yok. Eli kolu bağlı Erdoğan'ın ağzına bakıyor(!) Son 6 aydır gerek yazılarımda ve gerekse TV ekranlarında sivil topluma bir çağrıda bulunuyorum. Kapısını çalmadığım sivil toplum temsilcisi kalmadı. Gelin "silahlara veda mitingi" adı altına büyük bir miting tertipleyin önerisinde bulundum. "Yıllardır çözüm süreci diyoruz. Barışa dönük binlerce yazı kaleme alındı. Akil insanlar heyeti oluşturuldu. TV'lerde saatlerce barış, çözüm süreci ve silahların bırakılmasına dönük konuşmalar yapıldı. Ama hiçbiri Diyarbakır Belediyesi önünde toplanan bir grup ananın çocuklarına kavuşmak için başlattıkları eylem kadar tesirli olamadı" dedim.Lakin kimse böyle bir mitingin gerçekleştirilmesinde rol almak istemedi.Oysa sendikaların, sivil toplumun aktif rol oynayacağı en az 100 bin Türkün ve Kürdün bir araya gelip Silahlara Veda Mitingi düzenlemesinin ne gibi bir zararı olurdu ki! Sivil toplum bu tür kırılgan süreçlerde elini taşın altına koyamayacak da ne zaman koyacak?
Bereket versin Barış Akademisi'nden İdris Kardaş geçenlerde anlamlı bir imza kampanyasına öncülük etti. Benim de imzacısı olduğum bu anlamlı kampanya aynı zamanda PKK'nın silah bırakmasına dönük bir barış çağrısı..Umarım bundan böyle sivil toplum gereken sorumluluğu üstlenir ve ülkenin barışı, huzuru ve demokratikleşmesi için üzerine düşeni yapar..
@sivildemokrat