Nerede bu devlet, nerede bu millet!
Bir Cuma akşamıydı...
Hava buz kesiyordu...
Tarihler 24 Ocak’ı, saatler 20.55’i gösterirken Sivrice’de yerkürenin direği 6.8’lik sarsıntıyla kırılıyordu...
Elazığ’ın Sivrice’sinde, Malatya’nın Doğanyol’unda kıyamet yaşanıyordu...
Gecenin karanlığında yükselen feryatlar canlı canlı yıkılan binalara gömülüyordu...
Zemheri ayazında sokağa dökülen depremzedelerin “nerede bu devlet, nerede bu millet?!..” feryatları yükselmiyor, devlet ve millet el ele verip çığlıkların yükseldiği yere koşuyordu...
Yüce gönüllüler ordusu sabah ışıklarıyla birlikte nefessiz ve sessiz kalmışlara el veriyordu...
AFAD, UMKE, JAK, JÖH, AKUT, İTFAİYE, KIZILAY bir taraftan yaraları sararken, diğer taraftan iğne deliğinden gelecek bir sese, nefese can vermek için bütün imkânları kullanıyordu...
Televizyonları başında gelecek güzel bir haber bekleyenler UMKE görevlisi Emine Kuştepe’nin “Azize... Azize... Canım... Telefonu kapatma, kimseyi unutma, sizi kurtaracağız... Azize... Azize...” seslenişiyle sadece enkaz altındaki Azize ve yanındakilere değil, 80 milyona umut oluyordu...
Mustafa Paşa Mahallesi’nde yıkılan 5 katlı apartmanın enkazı altında kalan Azize Çelik ve beraberindekiler 17 saat sonra kurtuluyordu...
Ve ikindi vakti salalar verildiğinde Ayşe Civelek ile oğlu Muhammed Salih’in cenazeleri Mevlana Camii’nde yan yana diziliyordu...
Muhammed Salih’in çok sevdiği Tayyip dedesi gözyaşları içinde saf tutuyordu...
Muhammed Salih daha dünyaya doyamadan, abisini ve babasını arkada bırakarak annesiyle birlikte Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Mustafa Şentop, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum’un omuzlarında Cennete gidiyordu...
Millet “nerede bu devlet?!..” diye isyan etmiyor, metânetle “Allah devlete zevâl vermesin” duasını ediyordu...
***
Zaman her günkünden daha hızlı akıyor, umutlar azalıyordu...
Fakat can pazarının yaşandığı Mustafa Paşa’da yıkılan bir bina enkazının altından tam 24 saat sonra “kimse yok mu?..” iniltisi yükseliyordu...
“Umutların tükendiği yerde umut olan” Mehmetçik, “Duyuyor musun beni?... Kurtaracağız seni, kurtaracağız... Çocuğun yanında mı?.. Tamam geleceğiz...” haykırışıyla milyonları gözyaşına boğarken, JAK ve UMKE ekiplerini harekete geçiriyordu...
Yardım eli önce 2,5 yaşındaki Yüsra’yı, tam 4 saat sonra ise anne Ayşe Yıldız’a ulaşıyordu...
***
Ve Suriyeli bir genç... Adı Mahmud el Osman. Depremin ardından Sürsürü Mahallesi’ne koşuyor, enkazın altında kalan Dürdane ve eşi Zülküf Aydın’ı tırnaklarıyla kazarak kurtarıyordu...
Bütün Türkiye, depremzede Dürdane hanımın ağzından canımıza can katan Osman’ı “Ben ölsem o çocuğu asla unutmam...” diye gözyaşları içinde kahraman ilan ediyordu...
Bir Osman daha vardı... Uluslararası arenada göğsümüzü kabartan Cedi Osman. Dünyanın bir ucundan, Amerika’dan vefalı gönlünü bir battaniye gibi depremzedelerin üzerine örtüyordu...
Elazığ, Malatya sıfırın altında 10 derecede üşürken “İyi dost; iyi günde çağrıldığında, kötü günde çağrılmadan gelendir” düsturuna hayat verenlerle ısınıyordu...
Acun Ilıcalı, Cedi’den aldığı bayrağı arkasına taktığı iyilik ordusuyla gönüllere taht kuruyordu...
***
4 gündür aralıksız sürdürülen başarılı arama kurtarma çalışmalarına rağmen acımız büyük.
Bütün gayretlere, devlet ve milletin omuz omuza olmasına rağmen depremin bilançosu çok ağır.
Sivrice’de 37, Doğanyol’da 4 olmak üzere 41 canımızı kaybettik; mâtemdeyiz...
MİLLETÇE BAŞIMIZ SAĞOLSUN.
***
Şimdi “Yanıyorum... Yanıyorum... Oyyy gardaşım... Ben tek başıma ne yapacağım?..” diyen Basri Karaların, babasını kaybeden Yüsraların, eşini kaybeden Ayşelerin acılarını paylaşma, ağır yaralarını sarma zamanı.
Bizler ne badireler atlattık; bunu da atlatacağız...
Fakat deprem gerçeğini unutmadan.
***
41 kişi can verdi...
45 kişi hayata döndürüldü...
1607 kişi yaralandı...
72 adet bina yıkıldı...
1287 bina ağır hasar gördü...
***
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın ismiyle.
Yer o yaman sarsıntı ile sarsıldığı,
Yer, içindeki ağırlıkları çıkarıp dışarı attığı,
Ve insan: “Ona ne oluyor?” dediği zaman.
O gün yer, bütün haberlerini anlatır.
Çünkü Rabbin ona vahyetmiştir.
O gün insanlar, amellerinin karşılığı kendilerine gösterilmek üzere bölük bölük çıkacaklardır.
Her kim zerre kadar hayır işlemişse onu görecektir.
Her kim, zerre kadar şer işlemişse onu görecektir.
(Zilzal Sûresi, 99)
***
Rahmân ve Rahîm olan Allah´ın adıyla
Ey Muhammed!.. Senin göğsünü açıp genişletmedik mi?
Belini büken yükünü üzerinden kaldırmadık mı?
Senin şânını yükseltmedik mi?
Şüphesiz güçlükle beraber bir kolaylık vardır.
Gerçekten, güçlükle beraber bir kolaylık vardır.
Öyleyse, bir işi bitirince diğerine koyul.
Ancak Rabbine yönel ve yalvar.
(İnşirâh Sûresi, 94)