Nerdeee o eski muhalefet?..
Meclis’teki bütçe görüşmelerini göz ucuyla da olsa takip edebildiniz mi?..
Ben, “işim gereği” takip ettim; ne kadar “yavan” geçti anlatamam!..
Aaah, ah…
Bir vakitler, nasıl olurdu bu işler…
Yaşı yetenler hatırlar; yetmeyenler, sosyal medyadaki “bütçe görüşme videoları”nı izleyerek anlar.
O günlerde ne muhalefet vardı, maziye bir bakıver neleeer neler kaybettik!..
Hele Rahmetli Necmettin Erbakan Hoca’nın o etkili, derinlikli, rakam ve projelerle destekli, nezih, zarif, esprili muhalefeti…
Bir “Osmanlı Beyefendisi”ydi…
“İlk Meclis”in mütefekkir mebuslarının muazzez ruhlarını hitap ettiği ortama taşıyan bir “edep abidesi”ydi Rahmetli Erbakan Hoca.
Her bir “ince” esprisi iktidar için “demir leblebi”ydi, her konuşmasında ders verirdi ve dersini alan da “şaşkın şaşkın sırıtmaktan” ötesine geçemezdi, izleyin sosyal medyadan göreceksiniz.
İktidar mensuplarını “ilmi”yle ezerken, “kibir”den iz bırakmayan bir Büyük Dâvâ Adamı.
İnce ince doğrardı, hakaret etmeden yerin dibine sokardı; bağırmadan, çağırmadan, gayet sakin bir edayla…
Bir büyük “sâkin güç”tü Merhum!..
Öyle muhalefet yapardı Rahmetli Erbakan Hoca.
Dedim ya, gençlerimiz günümüzün imkânlarıyla birçok konuşmasına ulaşabilir ve bugünkü muhalefetin sözde liderleriyle Rahmetli Erbakan Hoca arasındaki farkın büyüklüğünü görebilir.
Aslında bu, bir çok alanda böyle…
Misal:
Bir vakitlerin şarkıları neydi; 40, 50 yıl öncesinin nice eserleri, birer “klâsik” olarak, “hodbinlerin dünyası”nda bile ruhumuzu titretmiyor mu?..
O “temiz aşk”ları anlatan şarkılar kaldı mı, ya da o şarkıları “yazdıran” tertemiz âşıklar?..
Bir elli sene sonra, bugünün “kıymetsiz” ortamında üretilenlerden kaçı hatırlanacak?..
Bütçe görüşmelerini izlerken, zihnimizde dolanan kıyaslamalar, Rahmetli Erbakan Hoca’nın ruhunu günümüze taşıyacak bir muhalefet partisine ne denli ihtiyaç duyduğumuzu da “hatırlattı” bize.
Sadece bizler değil…
Hemen herkes hissediyor bu eksikliği.
Geçtiğimiz günlerde, Akit TV canlı yayınında bir araya geldiğimiz koyu muhalif Sözcü’nün yazarı Deniz Zeyrek de özlüyor olmalı ki o günleri…
Özetle şöyle dedi:
“Sayın Recep Tayyip Erdoğan yerel seçimlere bunca vakit varken, kaç yere gitti şimdiden… Ya Sayın Kemal Kılıçdaroğlu?.. Adeta meydanda yok… Ana Muhalefet tabanı böyle bir tabloyu arzu etmiyor!”
Evet, CHP’liler memnun değil, diğer muhalif partilerin tabanları da memnun değil kendilerini “temsil” eder pozisyondaki bu zatlardan!..
Bütçe görüşmelerine döneyim yine…
Bir parti için “kendisini ifade”nin en önemli vasıtalarından birini teşkil eden bütçe görüşmelerinin kapanış konuşmasını yapma görevi, bu alandaki en etkili kişiye verilmeliydi…
Öyle değil mi?..
Atatürk’ün Partisi CHP’yi bu alanda temsil görevi,
AK Parti’nin eskilerinden Abdüllatif Şener’e verilmişse…
Koca CHP’de başkası bulunamamışsa…
Bunun üzerine ne söylenebilir ki?..
Abdüllatif Şener’in, “CHP’yi temsilen” çıktığı Meclis Kürsüsü’nden birçok güzelliğin kaynağı olarak kendisini işaret edişini “hüzün” ve “kızgınlıkla” izledi CHP’liler.
Bir vakitler “şarabın tadından başka her şeyini bilmekle” övünen Abdüllatif Şener…
Bugün de, “Ben olmasaydım ben var ya, ben var ya, ben” yollu lâflarla CHP’lileri “hasta” etmekte!..
Konuştuğum hangi CHP’li varsa, “Ya arkadaş, bizim teşkilattan yetişmiş biri yok muydu?” diyerek kızgınlık izhar ediyor.
AK Parti yöneticileriyse ziyadesiyle memnun bu durumdan:
Grup Başkanvekili Bülent Turan’a bakın…
Nasıl da dalgasını geçiyor:
“CHP’nin bütçe kapanış konuşmasını içlerinde o kadar ekonomist olmasına rağmen Abdüllatif Şener’e bırakması ve O’nun da AK Partili yıllardaki ‘başarısını’ (!) anlatması, CHP’nin sittin sene iktidar olamayacağının da itirafı aslında!”
AK Parti yöneticileri, böyle muhalefet partilerine, hele de böyle bir Ana Muhalefet Partisi’ne “sahip” oldukları için seviniyor, rahatlıyor olabilirler…
Ben, bunu hiç de iyi bir durum olarak görmüyorum!..
Siyasi iktidar, mutlaka ve mutlaka sıkı muhalefet partilerine ihtiyaç duyar.
“Medyanız”dakilerin kahir ekseriyeti, “goygoyculuk yapmanın” ötesine geçmiyor…
Niceleri, siyasi iktidarın sırtından geçinmeyi, “yalakalık” üreterek “kariyer geliştirmeyi” tek çıkar yol olarak görüyor…
İşleri “en cıvık tarafından goygoyculuk” boyutlarına taşıyorsa…
“Uyarmayı vazife bilen” gerçek dostlarınızın sayısını gittikçe azalıyor ve muhaliflerinizin seviyesi de gittikçe düşüyorsa…
Bu durum sizi ciddi olarak endişelendirmelidir!..
“Yalakalar” günü geldiğinde “karşı tarafa” geçecek ve sizi sırtınızdan vuracaklardır.
Siz ise, “muhalefetsiz ortamda” kazanılmış “seçim zaferleri”nin verdiği öz güvenle, biraz da “gurur”la hareket ederken…
Zemininizin nasıl kaydığının farkında olamayacaksınızdır.
Ne güzel olurdu, şöyle çalışkan, dinamik, etkili bir muhalefet partisi olsaydı…
Kavgayı, çatışmayı, kutuplaştırmayı, onun bunun verdiği çakma malzemelerle saldırmayı, hakaretler yağdırmayı değil de…
“Hakk’a davet etme”yi esas alan…
Milletin karşısına da “muazzam projelerle” çıkan bir muhalefet partisi olsaydı…
İktidar ümidi olan bir muhalefet partisi, iktidara da yarar!..
Ha…
Bir de…
Muhalefetin iyice bittiği noktada, muhalefet görevini “başka güçler” üstlenir…
Dikkat edelim!..