Dolar (USD)
34.49
Euro (EUR)
36.25
Gram Altın
2960.00
BIST 100
9367.77
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
17 Eylül 2023

Nerde kaldı postacı

En son ne zaman mektup yazdınız? Ya da böyle bir şeyle hiç karşılaştınız mı? Artık mektup yazmak veya almak sıra dışı bir şey oldu. Oysa ne güzel bir duygudur mektup almak. Ne hoş bir duygudur mektup yazmak. Mektup alan herkesin günü bir parça aydınlanır. Mektup yazanın da umutları yeşerir. Umutları güneşte saklı da olsa bin bir ayaklı da olsa kalplerinde yeşermiştir artık. Çünkü umut yazanın hakkıdır.

Şahsen mektup yazmaya ilkokul birinci sınıfta başladım. Daha doğrusu okulun ilk döneminde mektup yazmaya başlamıştım. Öğretmenimizin vermiş olduğu bir vazife değildi ilk mektup yazmaklığım. Bizim mahalleden beş altı komşumuz askere gitmişti ve hepsi de evliydi. Onların hanımları annemden rica etmiş. Annem de mektupları yazmamı istemişti. Asker hanımlarının okuma yazmaları yoktu. Mahalleden tahsilli başkaları da vardı. Belki de hanım ablalar, onların yanında söyleyemediği sözleri ya da mahremiyet duygusu nedeniyle onlara müracaat etmemişlerdi. İşin ilginç yanı mektup örneği de yoktu yanımda. Asker eşleri imece usulüyle mektup hitaplarını bana söylerlerdi. Önce Ayşa Abla, sonra Emine ablanın mektubu yazılırdı.

Yazar Muzaffer İzgü’nün küçürek bir hikâyesini okumuştum. Hikâyenin adı “Postacı” idi. Bu hikâyeyi okuyunca gözümde canlanmıştı bu o eski hatıram...

Yazar, postacıya bana mektup var mı diye soran Münevver Teyze’yi anlatıyor hikâyesinde. Postacı sokağa her girdiğinde Münevver teyze, bana mektup var mı diye soruyor. Ama her seferinde hayır sana mektup yok, demişti postacı. Bazen de ses tonunu yükselterek artık bana sorma kabilinden. Olsa şayet ben sana getiririm…

Bu manzaraya şahit olan komşunun oğlu yani yazar Muzaffer İzgü, annesine diyor ki anne ben büyüyünce postacı olacağım. Münevver teyzeye mektubu ben getireceğim. Varsın postacı mektup getirmesin. Annesi de oğlum niye postacı olacaksın, doktor ol, mühendis ol, demişti. Hayır, anne ben postacı olacağım, demişti hikâyenin kahramanı. Ve hikâye böylece bitmişti.

Daha sonra Muzaffer İzgü’nün yazmış olduğu bu hikâyeyi merak ettim, araştırdım. Yazar, Muhsin Kızılkaya bir yazısında Muzaffer İzgü’ye dair hatıratını anlatırken bu hikâyeye de değinmişti. Merak edenler için hikâyenin devamı şöyleydi. Muzaffer İzgü’nün yaşlı bir komşuları vardı, ismi Münevver Abla’ydı. Yazarın ilk yazısı bir mektuptu. Kimi kimsesi olmayan, tek başına yaşayan yaşlı Münevver Abla’ya yazdığı mektuptu. Birinci sınıftaydı, okuma yazma bilmiyordu daha. Münevver Abla bitişikteki gecekondu gibi bir yerde oturuyordu. Postacı ne zaman gelse dışarı çıkar, ‘Postacı evladım, bana mektup var mı?’ diye sorar, postacı da sana mektup yok deyip homurdanır, giderdi. Münevver Abla her gün sorardı böyle.

Küçük Muzaffer de annesine, ‘anne Münevver Abla’ya niye mektup gelmiyor?’ diye sorardı. ‘Onun kimi kimsesi yok’ dedi annesi. O da bir üzüldü ki... Kafasına koydu, okuma yazmayı öğrenince bu Münevver Abla’ya bir mektup yazacaktı. Erken öğrendi okuma-yazmayı da. Bir beyaz kâğıt, bir de beyaz zarf aldı ve bir mektup yazdı. Küçük Muzaffer’in yazdıkları ölünceye kadar aklından çıkmadı: “Münevver Hanım, bahar geldi, papatyalar açtı, gelincikler çıktı, köpekler havlıyor, kuşlar ötüyor, kediler miyavlıyor, eşekler anırıyor, hepsi ellerinden öpüyor.” Mektup biter bitmez postaneye gitmişti. Pulunu almış mektuba yapıştırmış ve postaneye vermişti. Sormuştu da “ne zaman alır mektubu? Yarın öğleden sonra cevabını almıştı.

Küçük Muzaffer, öbür gün pencerenin önünde postacıyı bekledi. Münevver teyze de bekliyordu. Biraz sonra postacı görünmüştü, yüreği güm güm attı, sanki yerinden çıkacaktı. Münevver Abla yine çıktı, “Postacı evladım bana mektup var mı?” diye sordu. Postacı önce mektupları arasında onun mektubunu görmüştü. Mahcub bir şekilde mektubu uzattı, Münevver Abla şaştı kaldı. Hemen arkasından bağıra bağıra onu çağırdı, “Muzaffeeer koş, bana mektup geldi!” diye. Münevver teyze okuma yazma da bilmiyordu. Küçük yazar koştu, okudu mektubu. Münevver Abla ona sarıldı, bir onu öptü, bir mektubu… Sonra mektubu koynuna koydu. İnanır mısınız Münevver abla üç ay sonra öldü. Annesi de gitti cenazeyi yıkamaya. Gelince “Oğlum” dedi “Münevver Abla’nın koynundan bir mektup çıktı, senin yazıya benziyor” dedi.

Annesi tanımış oğlunun yazısını, çünkü bu onun ilk yazısıdır. Kim bilir çocukça değil belki çocuksu davranışlar-güzel işler- kurtaracak dünyayı.