Dolar (USD)
35.22
Euro (EUR)
36.76
Gram Altın
2964.61
BIST 100
9654.08
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
14 Aralık 2020

Negro


CHP Mersin Milletvikili Ali Mahir Başarır’ın densizliği ile başlayan ‘satılmış’ hakaret mi, değil mi tartışmasına UEFA son noktayı koydu. PSG-Başakşehir şampiyonlar ligi maçının 17. Dakikasında Başakşehir Antrenör yardımcısı Pier Webo’ya kırmızı kart göterirken ‘Negro’ (satılmış) diye hakaret eden Romen 4. Hakem Sebastian Coltescu takımların protestoları sonrasında maçtan alındı. Olay sonrası özür dileyen Irkçı hakem hakkında soruşturma başlatıldı.

Negro (satılmış) batı ırkçılığının sembol kelimelerinden biri. Kölelik döneminde Afrika’dan topladıkları köleleri para ile sattıkları için köle pazarında satılan anlamına Negro denilmiş. Latince Niger (siyah) kelimesine de yakın olan bu kelime yerine daha sonra zenci, siyahi anlamına da kullanılmış. Olayın, Irkçılık ve Türk- İslam düşmanlığının tavan yaptığı Macron’un Fransa’sında meydana gelmesi ayrı bir konu.

ABD’de Biden’in başkanlığa seçilmesi, George Floyd’un boğularak öldürülmesiyle görünür hale gelen siyahilere ve Müslümanlara karşı ırkçılığın bitmesi anlamına gelmiyor. Pandemiyle törpülenen derin Irkçılık dalgası bugün olmasa da yarın, ABD’de ve AB’de dengeleri alt üst edecektir.

Stad’da ırkçılık tartışılırken, Elysee Sarayı’nda kırmızı halılarda karşılanan Mısır cunta lideri Abdülfettah es-Sisi’ye Fransa’nın en yüksek dereceli sivil nişanı kabul edilen Legion d’Honneur şeref nişanı takdim ediliyordu. Demokratik değerleri çıkarları için kullanan sadece Macron değil. ABD’sinden, Almanya’sına kadar demokrasi ve insan hakları üzerinden insanlığa ayar vermeye çalışanların asıl amaçları, Negro (kölelik) düzenini devam ettirmektir. Trump’ın, sözde 11 Eylül’ün failleri ve Kaşıkçı’nın katillerine yaptırımı aklından bile geçirmezken S-400 bahanesi ile Türkiye yaptırımları yenilir yutulur bir lokma mı? Macron, 60 bin kişiyi gerekçesiz hapse tıkan, yüzlercesini idam eden Sisi’yi ağırlarken, hükümeti de boş durmadı. Radikal İslamcılıkla mücadele adı altında, ülkede yaşayan Müslümanları potansiyel suçlu kabul ederek fişleyecek bir yasa tasarısını kabul etti.

Akdeniz’de istediğini alamayan (Türkiye’nin hakkını gasp edemeyen) AB ise, Küresel İnsan Hakları Yaptırım Rejimi’ni kabul etti. Liderler zirvesinde Türkiye’nin hidro karbon aramasından dolayı suçlayacak argüman bulamayan Avrupalıların, Mart ayına kadar demokrasi, hukukun üstünlüğü ve insan hakları gibi soyut kavramlar üzerinden yaptırım baskılarına haklı gerekçe üretmeyi umut ediyorlar. Irak’ta, İngiltere’nin işlediği insanlığa karşı savaş suçları geçtiğimiz hafta güya zaman aşımına uğradı. Kimse bu suçlardan dolayı sorgulanmayacak. ABD’nin Afganistan, Irak, Suriye….. gibi ülkelerde işlediği insanlık suçlarını da kimse sorgulamıyor. İsrail’in işlediği insanlık suçları da BM kararlarına rağmen sorgu sualden münezzeh. AB’nin Türkiye’yi suçlamak için gündeme aldığı Küresel İnsan Hakları Yaptırım Rejimi’nin Suriye’de, Lübnan, Libya, Karabağ’da insanlık suçu işleyen veya bu suça yardım edenlerin ayağına dolanmayacağını kim iddia edebilir.

Yıllarca, Kıbrıs Türküne karşı izolasyon uygulayarak, insanlık suçu işleyen AB’nin, Rum tarafı AB üyesi, bu yüzden de Kıbrıs’ın tamamı Rumların deme cüretini göstermeleri sorunu kalıcı hale getirmekten başka bir işe yarar mı? Buzdolabına sokarak kalıcı hale getirdikleri Karabağ sorunu bir şekilde nasıl çözüldü ise isteseler de istemeseler de Akdeniz’in kilit taşı Kıbrıs sorunu da çözülecektir. Bu sorunun çözümünü kilitlemek amacıyla, yaptırım gibi Türkiye’den önce kendilerini vuracak bir silahı kullanmaya teşebbüs etmeleri halinde AB kendi varlık sebebi olan sözde değerlerini Akdeniz’in derin sularına gömecektir. İdeali ve değeri olmayan bir AB ise Nazi, Köleci, Irkçı iç çatışmalarıyla boğuşan birer kabile devleti olmaktan ileri gidemez. Mazlum coğrafyayı ayağa kaldıracak yegane güç Türkiye, AB’nin de değerlerini yitirmemesi için emniyet sibobudur. AB, Türkiye ile uğraşacağına, İngiltere’den 32 trilyon sterlin almayı planladıkları Brexit görüşmelerinden avucunu yalayarak çıkacaktır. İngiltere’nin beş kuruş vermeden çıkacağı bir AB’de parçalanma hızlanacak, Akdeniz’de uğruna Türkiye ile çatışmayı göze aldıkları 458 milyar dolar borçlu Yunanistan bile borçlarından kurtulmak için AB’yi sırtından hançerleyecektir. Pandemi ve Irkçılığın yanına bir de ABD ile hesaplaşmak durumunda kalacakları, güvenlik, göç, göçmen, enerji sorunlarını da üstüne koyarsanız, AB Türkiye’ye değil Türkiye AB’ye yaptırımları düşünür hale gelir. Sıkıysa gümrük birliğini bitirsinler de görelim kabadayılıklarını.

Girit’teki S-300’ü görmeyen ABD’nin S-400 bahanesi ile uygulayacağı yaptırımların Türkiye’yi köşeye sıkıştıracağını düşünenlerin yine yanıldıklarını göreceksiniz. Türkiye’nin asıl dikkat etmesi gereken konu, S-400 yaptırımları yemi değil, Denizaşırı Muhtemel Operasyon Fonu’na ayrılan meblağdır. Türkiye’nin 2021 Milli Savunma Bütçesi 17.2 milyar dolar iken, ABD’nin bütçesi tam 740 milyar dolar. Sadece Hibrit savaşlar için ayırdığı bütçe bile Türkiye’nin tüm bütçesinden fazla. ABD amaçlarına ulaşmak için hedef ülkelerde terör, kargaşa, sabotaj, saldırı gibi faaliyetlerde bulunacak satılmışlar ‘Negro’ için de bütçe ayırdı. Özellikle hedef ülkelerde kargaşa ve kaos çıkarmak için sözde insan hakları örgütü, siyasi parti temsilcileri veya STK’ları fonlayarak kendisi hesabına çalışacak dostlar bulacaktır. İsrail, Tayvan, Baltık ülkeleri, Hindistan, Vietnam ve Japonya ABD’den askeri yardım alacak ülkeler. Güney Asya’da özellikle Arakan, Keşmir sorunlarını kaşıyarak Hindistan lehine provakatif eylemlerin finansı yine ABD bütçesi içinde yer alıyor.

ABD’de bugün 40 milyon kişi kiralarını ödeyemediği için hacizle evlerinden atılmakla yüz yüze. Irkçılık, göçmen karşıtlığı, Negro anlayışı Biden-Harris ikilisinin kafalarını kaldırıp dünyaya bakışlarını bile karartır. Sorun olarak sıraladıkları, Çin, Rusya, İran, Suriye, Yemen, Libya, Kırım, enerji, terör, Akdeniz, hatta hatta Doğu Türkistan, Keşmir, Arakan, Afrika hiçbiri Türkiyesiz çözülemez. Amerika’ya gönderilecek birkaç coni tabutu bunların akıllarını başlarına getirir. Suriye’de terör örgütüne karşı yapılacak yeni bir harekat hem bunların maskelerini düşürür, hem de itibar zemin yapar. Türkiye ABD senatosunu rağmen S-400’ü kurmakla kalmaz yeni bataryaları da sipariş eder, istediği anda ise F-35’in üretiminden çekilir. Satılmışlara bizim değil ABD’nin ihtiyacı var. ABD’nin de Fransa’nın da eğittiği teröristler artık kendilerini vuruyor. Bundan sonrasını biz değil onlar düşünsün…. Vesselam….