Negro
CHP Mersin Milletvikili Ali Mahir Başarır’ın densizliği ile
başlayan ‘satılmış’ hakaret mi, değil mi tartışmasına UEFA son noktayı koydu. PSG-Başakşehir
şampiyonlar ligi maçının 17. Dakikasında Başakşehir Antrenör yardımcısı Pier
Webo’ya kırmızı kart göterirken ‘Negro’ (satılmış) diye hakaret eden Romen 4.
Hakem Sebastian Coltescu takımların protestoları sonrasında maçtan alındı. Olay
sonrası özür dileyen Irkçı hakem hakkında soruşturma başlatıldı.
Negro (satılmış) batı ırkçılığının sembol kelimelerinden
biri. Kölelik döneminde Afrika’dan topladıkları köleleri para ile sattıkları
için köle pazarında satılan anlamına Negro denilmiş. Latince Niger (siyah)
kelimesine de yakın olan bu kelime yerine daha sonra zenci, siyahi anlamına da
kullanılmış. Olayın, Irkçılık ve Türk- İslam düşmanlığının tavan yaptığı Macron’un
Fransa’sında meydana gelmesi ayrı bir konu.
ABD’de Biden’in başkanlığa seçilmesi, George Floyd’un
boğularak öldürülmesiyle görünür hale gelen siyahilere ve Müslümanlara karşı
ırkçılığın bitmesi anlamına gelmiyor. Pandemiyle törpülenen derin Irkçılık
dalgası bugün olmasa da yarın, ABD’de ve AB’de dengeleri alt üst edecektir.
Stad’da ırkçılık tartışılırken, Elysee Sarayı’nda kırmızı
halılarda karşılanan Mısır cunta lideri Abdülfettah es-Sisi’ye Fransa’nın en
yüksek dereceli sivil nişanı kabul edilen Legion d’Honneur şeref nişanı takdim
ediliyordu. Demokratik değerleri çıkarları için kullanan sadece Macron değil.
ABD’sinden, Almanya’sına kadar demokrasi ve insan hakları üzerinden insanlığa
ayar vermeye çalışanların asıl amaçları, Negro (kölelik) düzenini devam
ettirmektir. Trump’ın, sözde 11 Eylül’ün failleri ve Kaşıkçı’nın katillerine
yaptırımı aklından bile geçirmezken S-400 bahanesi ile Türkiye yaptırımları
yenilir yutulur bir lokma mı? Macron, 60 bin kişiyi gerekçesiz hapse tıkan,
yüzlercesini idam eden Sisi’yi ağırlarken, hükümeti de boş durmadı. Radikal
İslamcılıkla mücadele adı altında, ülkede yaşayan Müslümanları potansiyel suçlu kabul ederek fişleyecek bir yasa
tasarısını kabul etti.
Akdeniz’de istediğini alamayan (Türkiye’nin hakkını gasp
edemeyen) AB ise, Küresel İnsan Hakları Yaptırım Rejimi’ni kabul etti. Liderler
zirvesinde Türkiye’nin hidro karbon aramasından dolayı suçlayacak argüman
bulamayan Avrupalıların, Mart ayına kadar demokrasi, hukukun üstünlüğü ve insan
hakları gibi soyut kavramlar üzerinden yaptırım baskılarına haklı gerekçe
üretmeyi umut ediyorlar. Irak’ta, İngiltere’nin işlediği insanlığa karşı savaş
suçları geçtiğimiz hafta güya zaman aşımına uğradı. Kimse bu suçlardan dolayı
sorgulanmayacak. ABD’nin Afganistan, Irak, Suriye….. gibi ülkelerde işlediği
insanlık suçlarını da kimse sorgulamıyor. İsrail’in işlediği insanlık suçları
da BM kararlarına rağmen sorgu sualden münezzeh. AB’nin Türkiye’yi suçlamak
için gündeme aldığı Küresel İnsan Hakları Yaptırım Rejimi’nin Suriye’de,
Lübnan, Libya, Karabağ’da insanlık suçu işleyen veya bu suça yardım edenlerin
ayağına dolanmayacağını kim iddia edebilir.
Yıllarca, Kıbrıs Türküne karşı izolasyon uygulayarak,
insanlık suçu işleyen AB’nin, Rum tarafı AB üyesi, bu yüzden de Kıbrıs’ın
tamamı Rumların deme cüretini göstermeleri sorunu kalıcı hale getirmekten başka
bir işe yarar mı? Buzdolabına sokarak kalıcı hale getirdikleri Karabağ sorunu
bir şekilde nasıl çözüldü ise isteseler de istemeseler de Akdeniz’in kilit taşı
Kıbrıs sorunu da çözülecektir. Bu sorunun çözümünü kilitlemek amacıyla,
yaptırım gibi Türkiye’den önce kendilerini vuracak bir silahı kullanmaya
teşebbüs etmeleri halinde AB kendi varlık sebebi olan sözde değerlerini
Akdeniz’in derin sularına gömecektir. İdeali ve değeri olmayan bir AB ise Nazi,
Köleci, Irkçı iç çatışmalarıyla boğuşan birer kabile devleti olmaktan ileri
gidemez. Mazlum coğrafyayı ayağa kaldıracak yegane güç Türkiye, AB’nin de
değerlerini yitirmemesi için emniyet sibobudur. AB, Türkiye ile uğraşacağına,
İngiltere’den 32 trilyon sterlin almayı
planladıkları Brexit görüşmelerinden avucunu yalayarak çıkacaktır.
İngiltere’nin beş kuruş vermeden çıkacağı bir AB’de parçalanma hızlanacak,
Akdeniz’de uğruna Türkiye ile çatışmayı göze aldıkları 458 milyar dolar borçlu
Yunanistan bile borçlarından kurtulmak için AB’yi sırtından hançerleyecektir. Pandemi
ve Irkçılığın yanına bir de ABD ile hesaplaşmak durumunda kalacakları,
güvenlik, göç, göçmen, enerji sorunlarını da üstüne koyarsanız, AB Türkiye’ye değil Türkiye AB’ye yaptırımları
düşünür hale gelir. Sıkıysa gümrük
birliğini bitirsinler de görelim kabadayılıklarını.
Girit’teki S-300’ü görmeyen ABD’nin S-400 bahanesi ile
uygulayacağı yaptırımların Türkiye’yi köşeye sıkıştıracağını düşünenlerin yine
yanıldıklarını göreceksiniz. Türkiye’nin asıl dikkat etmesi gereken konu, S-400
yaptırımları yemi değil, Denizaşırı Muhtemel Operasyon Fonu’na ayrılan meblağdır.
Türkiye’nin 2021 Milli Savunma Bütçesi 17.2 milyar dolar iken, ABD’nin bütçesi tam
740 milyar dolar. Sadece Hibrit savaşlar için ayırdığı bütçe bile Türkiye’nin
tüm bütçesinden fazla. ABD amaçlarına ulaşmak için hedef ülkelerde terör,
kargaşa, sabotaj, saldırı gibi faaliyetlerde bulunacak satılmışlar ‘Negro’ için
de bütçe ayırdı. Özellikle hedef ülkelerde kargaşa ve kaos çıkarmak için sözde
insan hakları örgütü, siyasi parti temsilcileri veya STK’ları fonlayarak
kendisi hesabına çalışacak dostlar bulacaktır. İsrail, Tayvan, Baltık ülkeleri,
Hindistan, Vietnam ve Japonya ABD’den askeri yardım alacak ülkeler. Güney
Asya’da özellikle Arakan, Keşmir sorunlarını kaşıyarak Hindistan lehine
provakatif eylemlerin finansı yine ABD bütçesi içinde yer alıyor.
ABD’de bugün 40 milyon kişi kiralarını ödeyemediği için
hacizle evlerinden atılmakla yüz yüze. Irkçılık, göçmen karşıtlığı, Negro
anlayışı Biden-Harris ikilisinin kafalarını kaldırıp dünyaya bakışlarını bile
karartır. Sorun olarak sıraladıkları, Çin, Rusya, İran, Suriye, Yemen, Libya,
Kırım, enerji, terör, Akdeniz, hatta hatta Doğu Türkistan, Keşmir, Arakan,
Afrika hiçbiri Türkiyesiz çözülemez. Amerika’ya gönderilecek birkaç coni tabutu
bunların akıllarını başlarına getirir. Suriye’de terör örgütüne karşı yapılacak
yeni bir harekat hem bunların maskelerini düşürür, hem de itibar zemin
yapar. Türkiye ABD senatosunu rağmen
S-400’ü kurmakla kalmaz yeni bataryaları da sipariş eder, istediği anda ise
F-35’in üretiminden çekilir. Satılmışlara bizim değil ABD’nin ihtiyacı var. ABD’nin
de Fransa’nın da eğittiği teröristler artık kendilerini vuruyor. Bundan
sonrasını biz değil onlar düşünsün…. Vesselam….