Nefsi ölçen Medeniyet
Medeniyet kurma namına bir tespit yapmak için şöyle bir izah mümkündür: “İnsanlar, yıllardır hatta birkaç yüz yıldır birçok medeniyet kurmalarına rağmen hak merkezli, adalet düsturlu bir medeniyeti tam manasıyla hayata geçiremiyorlar. Böyle olunca da dünyaya insanlık namına dönüşüm ve değişim yaşatamıyorlar.”
Peki, o zaman çeyrek
yüzyıl gibi kısa bir zamanda hak merkezli ve adalet düsturlu medeniyetini kuran
ve tüm dünyayı etkilemeyi başaranların sırrı neydi? İnsanı değerlendirmelerinde
ve medeniyetlerinin nefsindeki başarı neydi?
İnsanı merkeze
almayan, insanı değerlendirmeyi başaramayan ve fıtratın özelliklerini bilmeden
nizam kurmak kâinatı anlamlandıramamak demektir. İnsan, doğuştan biriciktir. Ve
bu biricik olma özelliğiyle diğer canlılardan büyük farklarla ayrılır.
O yüzden medeniyet
kurabilmek adına önce insanı değerlendirmek ile işe başlanılmalı. İnsanların
bilgi ve teknoloji özelliklerine göre değerlendirmek demek her yönü ile
değerlendirmek demek değildir. İnsanın nefs özelliklerinin de ölçülüp değerlendirilmesi
gerekir. Öğrencilerin eğitim ve öğretimini ölçme değerlendirme sistemi kurulu
olmasına rağmen insan nefsi ile alakalı böyle bir kurum ve kurul maalesef yok.
Bugün, kurumlar ve
ellerindeki bilgi geçmişe nazaran çok fazla ve çeşitte olmasına rağmen insan
kalitesi ve ahlakı yüksek olmayınca ideal bir medeniyet kurulamıyor. Çeyrek
yüzyılda medeniyeti kuranlar, saf bilgileri yüksek kalitede olmasına rağmen
kendilerinin bilgiye ulaşması hem yorucu hem de zamanlarını alıyordu. Buna
rağmen bilgi ve teknolojinin bugüne göre çok farklı olması insanı
değerlendirmelerini engellememiş aksine insan, toplum ve kurumların nefsini
neredeyse mükemmele yakın hale getirmişlerdi.
Bunu başarabilmenin
yolunda da öncüler önce kendilerini değerlendirmiş ve insan olabilmeyi
başarabilmişlerdi. Sonra diğer insanları daha sonra da toplumu
değerlendirmişlerdi. Kurumlar bugünkü gibi olmasa da değerlendirmesini
başarmışlardı. Çünkü kurdukları medeniyetin adı “ahlak medeniyeti” idi.
İnsanın ehliyet ve
liyakati başat fikir olduğu için insandan
faydalanılmıyor istifade ediliyordu. İnsanların nefsinin terbiyesi, akıl kullanılması ve bir olabilme özellikleri
bugüne nazaran belki de hayal bile edilemeyecek boyuttaydı. Bugün belki, o
günkü nefs terbiyesi ve aklı kullanmanın onda biri ancak kullanılabiliyordur.
O yüzden o gün
kurulan bu medeniyet, tarih içinde fasılalarıyla beraber yüzyıllarca
yaşamıştır. İnsanın bilgisi ve teknolojisi değerlendirildiği gibi nefsi
özellikleri de ölçülüp değerlendirilmedikçe medeniyetinizin yüzyıllar boyu
yaşaması neredeyse imkânsızdır. Bugün insan, toplum ve kurumların
değerlendirilmesinde noksan olan en büyük özellik aslında nefsin ölçülüp
değerlendirilmeyişidir.
Özellikle her insanın
nefsi, birbirine benzemekle beraber iş yapışları esnasında çok farklılıklar arz
etmektedir. Bazıları dünya hastalık ve sıkıntılarına daha fazla sabır
göstermekte, bazıları ise sabırsızlaşıp hemen virüs kapmakta ve bünyesi
dağılmaktadır.
Bu manada insan, toplum ve kurumların nefsi beraberce
değerlendirilmeyince medeniyetiniz mutlaka ve mutlaka hata veriyor. Sonrasında
kısır döngü başlamış ve insanı şikâyet, toplumu şikâyet ve kurumları şikâyet
hiç bitmiyor. Öyleyse “unuttuğunuz ya da nadasa bıraktığınız, insanın nefsini
ölçen ve değerlendiren hak merkezli ve adalet düsturlu medeniyet kurmanızın
sizi doğru yola sokacağını” hatırlama zamanıdır.