Nefret Ateşi
‘Adriyatik’ten Çin seddine’ Türk coğrafyası kelimesi bizim duygularımızı okşasa da Müslüman deyince akıllarına Türk’ten başka bir şey gelmeyen haçlı kafanın nefret ateşini harlıyor. Müslüman ve Türk halklarının haklarını gasp etmek için akla ziyan projeler üretiyorlar.
İslam Coğrafyasının kalbine, İsrail işgal devletini oturtan
sinsi aklın, Ermenistan ve Yunanistan gibi Türkiye’den toprak talep eden işgal
devletlerinin arkasında kayıtsız şartsız durmasının sebebi de, PKK-FETÖ terör
örgütlerine destek de Müslüman Türk’e karşı duyulan nefretin ürünüdür. Sykes-Pikot
sinsi planından, Papa’nın pul üzerindeki gayrı meşru haritasına, kimsenin
sahiplenemediği Doğu Akdeniz Sevilla haritasına kadar batının Türk’e ve
Türkiye’ye yaklaşımının somut delilleri.
Ukrayna Krizi bizi ne kadar ilgilendiriyorsa, AB’nin siyasi,
ABD-İsrail’in askeri desteğiyle Ege ve Akdeniz’de karşımıza çıkartılan
Yunanistan saldırganlığı da, Azerbaycan’ın huzuru da, Libya, Mısır, Körfez’deki
gelişmeler de, Pakistan-Hindistan çekişmesi de Uygurlar, Tatarlar,
Afganistanlılar, Suriyeliler de bizi o kadar ilgilendiriyor.
Dünya gözünü Ukrayna-Karadeniz üzerinde Rus-ABD gerilimine
dikmişken, Putin’in kalkıp da Ukrayna’nın Donbas-Rusya sınırını kapatması
durumunda Srebrenitsa katliamının tekrarlanacağı uyarısı boşuna değil.
Slovenya Başbakanı, Janes Jansa’nın AB yetkililerine
gönderdiği yazıcısı ve kaynağı belli olmayan yeni bir plana göre, Balkanlar’da
Türkiye ile yakın ilişki kurduğu gerekçesiyle Bosna-Hersek’in cezalandırılma
sürecine girildiği görülüyor. AB’nin karanlık mahfillerinde üretilen yeni plana
göre, Bosna toprakları Sırp-Arnavut ve Hırvatlara peşkeş çekilerek geriye kalan
bir avuç Boşnak, Türkiye ile AB arasında tercih yapmaya zorlanmak isteniyor.
Bu yazıya göre, Kosova Arnavutluk’a bağlanacak, Bosna Hersek
içindeki Sırp Cumhuriyeti Sırbistan’a ilhak edilecek, Hırvatların yaşadığı
bölgeler ise Hırvatistan’a verilecek. Türkiye ile münasebetleri iyi olanlar ise
radikal İslamcı olarak nitelendirilerek dışlanacak. Adriyatik’ten Çin seddine
algısını yıkmak için Hırvatlar çoktan harekete geçti. Finansı Çin’den, siyasi
desteği ise AB’den gelen bir köprü yapımı planı ile Bosna Hersek’in deniz
bağlantıları kesiliyor. Türk aleyhtarlığında Çin’in, AB’den, Rusya’nın ABD’den
farklarının olmadığı bilinciyle politikalarımızı üretmemiz gerekiyor.
Tıpkı, Ruslar’ın Kırım’ı ilhak etmesinden sonra Kerc
boğazına yaptıkları köprü ile Azak Denizi’nde Ukrayna’yı hapsetmesi gibi. Muhtemel
bir Ukrayna-Rus çatışması, Türkiye-Rus çatışmasına kapı aralar. Çünkü
Ukrayna’dan kopartılan bölgeler Türk bölgeleridir. Kırım, Tatarların merkezi
olduğu gibi Donbass bölgesi de Kazakların merkezi idi. Yıllar yılı
Ruslaştırılmak istenen bu bölge Ukrayna ekonomisinin kalbi olarak görüldüğü
için ne Ruslar ne de Ukraynalılar tarafından bırakılabilir. Yapılacak en akıllı
iş ise, Türkiye’nin arabuluculuğunda barışın sağlanarak, ABD’nin bu bölgeye
sokulmaması olacaktır.
Karadeniz’e gemi göndereceğini açıkladıktan sonra karşısına
dikilecek Rus donanması karşısında tırsan bir ABD’nin bölgede kargaşa
çıkartarak dengeleri sarsmaktan başka bir derdi olmasa gerek. Ruslara gemi
gönderemedim yaptırımlardan al söylemi de ABD politikasının çürüklüğünden başka
bir şeyi göstermiyor.
Siyasi desteği AB’den askeri desteği de ABD-İsrail
ekseninden aldığını inkar etmeyen Yunanistan Dışişleri Bakanı Dendias’ın
Sevilla haritası üzerinden Ankara’da yaptığı terbiyesizliğin, Yunanistan
çıkarlarıyla hiçbir ilgisi yok. Bütün limanlarını ve askeri üsslerini,
ABD-Çin-Rusya ile paylaşan ekonomide Almanya’ya mahkum, silah alımlarıyla
Fransa’nın kucağına oturmuş bir Yunanistan’ın bağımsız hareket etme şansı
sıfırdır. Yunanistan’da toplumsal baskılanma siyasi bölünmeyi doğuracaktır. O
yüzden Makedonya ve Batı Trakya üzerinde zulümlerini artırıyorlar.
Şeytani aklın geçtiğimiz hafta dile getirdiği bir başka
korku da güya Türkiye-Pakistan ile işbirliği yaparak nükleer güç haline gelecek
yalanının pompalanması. Bilindiği gibi nükleer başlıkların yüzde 93’ü ABD ve
Rusya’da bulunuyor. Geriye kalan yüzde 7’si ise, İngiltere, Fransa, Çin,
İsrail, Pakistan, Kuzey Kore’de bulunuyor. İngiltere’nin mevcut 180 nükleer
başlığını 260’a çıkarmasını açıklamasından rahatsız olmayanların, İran’ın
uranyumu %60 zenginleştirmesine tepki göstermesi de (Nükleer silah için en az
%90 üzeri zenginleştirilmesi gerekiyor) Türkiye’yi nükleer tehdit olarak
göstermeye çalışmasındaki amaç da Türk-İslam nefretinden başka bir şey değil.
ABD’nin İran’a nükleer yaklaşımını yumuşatmasının ardından Suudi Arabistan ile
İran’ın Irak’ta el altından görüşmeleri ortaya çıktı.
Fransa önderliğinde AB ülkelerinde, Müslümanlara ve camilere
yapılan sözde hukuki saldırıların geri planında da Kıbrıs’ta kapatılmak istenen
hafızlık kurslarının arkasında da batının korkularından körüklenen Türk’e karşı
nefret ateşinin yakılması vardır. Gavur gavurluğunu yapacaktır, bizim endişemiz
içerde gavurun kılıcını kuşananların Laiklik gibi muallak kavramlar üzerinden
Milli değerlere saldırılarıyla kaos ortamı oluşturmalarıdır. Türkiye’de
oluşturulacak kaos ortamı, Fas’tan-Çin’e, Adriyatik’ten Çin seddine kadar
yürüttüğümüz mücadelenin sekteye uğraması anlamına gelir. Bu yüzden İslam
dünyasının umudu Türkiye’de, Erdoğan’dadır. Batının nefret ateşini Türkiye
söndürerek, insanlık için dünyayı bir gül bahçesine çevirebilir.
Vesselam….