Dolar (USD)
35.14
Euro (EUR)
36.75
Gram Altın
2965.76
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
13 Mart 2022

Nefis tezkiyesi ve mânevî arınma-3

Nefis tezkiyesi ve manevî arınma, Allahü Teâlâ’ya inanmakla yani iman etmekle başlar. Çünkü imanla terbiye ve tezkiye edilmemiş nefis, kötülüğe ve günaha bulaşıp kirlenmekten asla sakınmaz.

Kork Allah’tan korkmayandan” sözü meşhurdur. Çünkü Allah’tan korkmayandan her türlü kötülük beklenebilir. Zira onu kötülük yapmaktan alıkoyacak bir şey yoktur. Kişinin, inanmadığı bir şeyden korkması mümkün değildir. Dolayısıyla Allah’ı en iyi tanıyan, O’ndan en çok korkandır. Allah’ı en iyi tanıyan da Peygamber efendimiz olduğuna göre, en çok korkan da O’dur. Efendimiz aleyhisselam şöyle buyuruyor: “İçinizde Allah’tan en çok korkan benim.” (Buhari) Tezkiye edilmemiş olan nefsin, hep kötülük peşinde olduğu, âyet-i kerime ile sabittir: “Gerçekten nefis, daima kötülüğü emreder.” (Yusuf 53)

Allah’a ibadet etmek için yaratılan insanın, iradesini nefsinin isteklerine teslim etmesi, çok üzücü ve çok tehlikelidir. Böyle bir insan, -maazallah-, farkına varmadan putlaştırdığı nefsinin kölesi olur. Âyet-i kerimelerde buyuruldu ki:

Gördün mü hevâsını ilah edineni? Onun üzerine sen mi vekil olacaksın?” (Furkan 43)

Hevâsını ilâh edinmiş, bilgisine rağmen (Allah’ı bırakıp da o hevâsına kul olmasından dolayı) Allah’ın da kendisini sapıklıkta bıraktığı, kulağını ve kalbini mühürleyip gözüne de bir perde çekmiş olduğu kimseyi gördün mü? Şimdi (bana söyle) artık Allah’tan başka, onu doğru yola kim getirebilir? Hâlâ düşünmeyecek misiniz?” (Casiye 23)

Hadis-i şerifte de şöyle buyurulmaktadır: “Allah’tan başka kendilerine ibadet olunan sahte ilahların, Allah yanında en kötüsü, kişinin hevâsıdır.” (Taberani)

Allah’a kul olma özelliğini kaybedip nefsine tapan insan, bütün iş ve hareketlerinin doğruluk ve meşruluk onayını Allah’ın buyruklarından değil, nefsinden ve ona hoş gelip gelmemesinden alır. Böylece o, nefsini putlaştırmış olur.

Sâdık bir mümin nasıl ki, Rabbinin emrini yerine getirmek için çırpınıyorsa, iradesini nefsine teslim eden zavallı kişi de aynı şekilde nefsinin isteklerini yerine getirmek için çırpınır. Hatta ve hatta başkalarının da böyle davranmasını telkin etmeye başlar!..

Binaenaleyh nefis tezkiyesi ve manevî arınmanın ilk şartı, kişinin yaradılış gayesini hatırlayıp elinden geldiği kadar Allah’a kul olmaya çalışmasıdır. Âyet-i kerimede buyuruldu ki: “Ben cinleri ve insanları ancak Bana (ibadet ve itaatle) kulluk etsinler diye yarattım.” (Zariyat 56) Dolayısıyla nefsinin istediğini yapan bedbaht kişi, Yaradan’a değil nefsine kulluk etmiş olur. Yüce Rabbimiz celle celalüh, peygamderi Musa aleyhisselamı; ilahlık iddiasındaki Firavun’a iman teklifini; “arınmak istiyor musun,” (Naziat 18) sorusuyla iletmesini emir buyurmuştur.

Evet, peygamberler aleyhimüsselamın, görevlerinden bir tanesi de insanları tezkiye etmek yani onları mânen arındırmaktır. Âyet-i kerimelerde buyuruldu ki:

Nitekim aranızdan size bir peygamber gönderdik: O size âyetlerimizi okuyor, sizi “tezkiye” ediyor (arıtıp temizliyor), size kitabı ve hikmeti öğretiyor; yine size daha önce bilmediklerinizi öğretiyor.” (Bakara 151)

Hakikaten Allah, müminlere büyük bir lütufta bulundu da: Kendi içlerinden, onlara âyetlerini okuyan, onları “tezkiye” eden (fena huy ve günahlardan temizleyen) ve onlara Kitab’ı ve hikmeti öğreten bir Resûl gönderdi. Hâlbuki onlar, bundan önce hiç şüphesiz açık bir sapıklık içinde idiler.” (Âl-i İmran 164)

Ümmîlere içlerinden, kendilerine (Allah’ın) âyetlerini okuyan, onları “tezkiye” eden (şirkten, kötü hareketlerden temizleyen), onlara Kitab’ı ve hikmeti öğreten bir peygamber gönderen O’dur. Hâlbuki onlar, bundan önce cidden apaçık bir sapıklık içinde idiler. (Cuma 2)

Bu âyet-i kerimelerde Peygamberlerin aleyhimüsselam görevleri, a) İnsanlara Allahü Teâlâ’nın ayetlerini okumak. b) Onları tezkiye etmek. c) Onlara Kitab’ı ve hikmeti öğretmek, diye sıralanır. Müfessirler bu sıralamaya özellikle dikkat çekmiş, tezkiyenin âyetleri tebliğden sonra zikredilmesini; “manevî arınmanın, ancak muhatap olunan vahye uymakla gerçekleşebileceği hakikatine” işaret saymışlardır. Vahyedilen âyetler, esas itibarıyla insanların günahlarla ve cehaletle kirlenen fıtratlarını, kalplerini ve zihinlerini temizlemeye yöneliktir. İnsan ancak bu şekilde ebedî saadete erebilir…

(Devamı haftaya…)