Nefis muhasebesi- 6
“Nefis muhasebesi”nin en temel semeresi tevbeetmektir.
Dolayısıyla tevbe ile sonuçlanmayan bir “nefis muhasebesi”nin ciddi bir
faydası yoktur. Zira tevbe; yanlış bir iş yapması durumunda kulun; bu işin
yanlış olduğunun farkına varması, bu işten vazgeçmesi, bu işi yaptığına pişman
olması, bir daha asla bu işe dönmemeye karar vermesi ve eğer bir kul hakkı
sözkonusu ise; sahibiyle helalleşmesidir. Ayrıca kulun; yaptığı bu yanlıştan
dolayı cezalandırılmamak için Allahü Teâlâdan;afve mağfiretdilemesi
yani yalvarıp yakarması da, istiğfardır.
Tevbe çok çok önemlidir. Çünkü hepimiz insanız, çiğ süt
emmişiz. Dolayısıyla; nefse ve şeytana yenik düşüp günah çukuruna yuvarlanabiliriz.
Fakat günahtan sonra, derhal tevbe-istiğfar etmemiz gerekir. Çünkü bu çukurdan
çıkmak için başka bir yol yoktur. Günah çukuruna düşen kulun kalbi kirlenip
paslanır. Böyle bir kalb, ancak tevbe-istiğfar ederek ve iyi işler yaparak
temizlenebilir.
Allahü Teâlânın rahmetine güvenerek günaha devam etmek de çok
yanlış ve çok tehlikelidir. Âyet-i kerimelerde buyuruldu ki: “…Sakın şeytan,
Allâh’ın affına güvendirerek sizi aldatmasın!” (Lokmân 33) “Allah
indinde en kıymetliniz, Ondan en çok korkanınızdır.” (Hucurat 13) Tevbe
edilmeyen herhangi bir günahtan dolayı, Allahü Teâlâ bizi cezalandırabilir.
Çünkü Allahü Teâlânın gazabı günahlar içinde saklıdır ve hangi günahla gazab-ı
İlahîyi üzerimize çekeceğimiz belli değildir.
Günah işlemek; ne kadar çirkin ise, tevbe-istiğfar etmek de
o kadar güzeldir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: “Her insan günah işler,
günah işleyenlerin en hayırlısı ise, tevbe edendir!” (Tirmizi: 2499) Babamız Âdem aleyhisselam; kendisine
yasak edilen Tûbâ’dan yedikten hemen sonra, samimi bir şekilde tevbe-istiğfar
ettiğinden Allahü Teâlânın yüce affına mazhar oldu. Şeytan ise, emrolunduğu
secdeyi yapmadığı için hata etti, fakat geri adım atmadı ve tevbe-istiğfarda da
bulunmadı. Bunun için lanetlendi ve ebedî azaba düçar oldu.
Tevbe-istiğfar; biz günahkâr kullar için çok büyük bir
fırsattır. Hergün işlediğimiz bunca günahı; şayet tevbe-istiğfarla sildirip
temizletmezsek, halimiz nice olur ve kıyamet günü hangi yüzle Rabbimizin huzuruna
çıkabiliriz? Dolayısıyla bu altın fırsatı çok iyi değerlendirmeli ve hiç
üşenmeden, şartlarına uygun olarak bol bol tevbe-istiğfar etmeliyiz. Tevbe
konusu, Kuran-ı kerimde çok geniş yer alır.Âyet-i kerimelerde buyuruldu
ki:
“Şüphesiz Allah, çok tevbe edenleri ve çok temizlenenleri
sever.” (Bakara 222)
“Ey müminler! Hepiniz toptan Allah’a tevbe ediniz ki felaha
eresiniz!” (Nur 31)
“Onlar istiğfarda
bulundukları müddetçe Allah, onlara azab etmeyecektir.” (Enfal 33)
Tevbe konusu, Sünnet-i seniyyede de çok geniş yer alır.Hadis-i
şeriflerde buyuruldu ki:
“Allahü Teâlâ; (şu âyet-i kerime ile) ümmetim için
bana iki eman indirdi: “Sen aralarında olduğun müddetçe Allah onlara (umumî
bir) azap indirmeyecektir. Onlar istiğfarda bulundukları müddetçe, Allah
onlara azab etmeyecektir.” (Enfal 33) Ben aralarından ayrıldığımda (Allah’ın
azabını önleyecek ikinci eman olan) istiğfarı, kıyamete kadar ümmetimin
yanında bırakıyorum.” (Tirmizî 3082)
“Günah işleyen biri, kalkar abdest alır, sonra namaz
kılar ve günahı için istiğfar ederse, Allahü Teâlâ, o günahı elbette affeder.”
(Tirmzi 406)
Bir kimse, Hasan-ı Basri hazretlerine kıtlıktan yakındı, başka
biri fakirlikten, diğer biri de çocuğunun olmadığından şikayette bulundu.
Hepsine de istiğfar etmelerini tavsiye etti. Daha başka insanlar da çeşitli
konularda sual ettiler. Onlara da istiğfar etmelerini tavsiye etti. Sebebini
sorduklarında, şu âyet-i kerimeleri okudu:
“Dedim ki onlara: Rabbinizden af dileyiniz. Zira o
Gafûrdur. Mağfiret dileyin ki, üzerinize bol bol yağmur indirsin. Size mal ve
evlat ihsan buyursun, size bahçeler, ırmaklar, su kanalları nasib eylesin.” (Nuh
10-12)
Kuran-ı kerimde, Allahü Teâlânın tevbeleri kabul edeceği şöyle
bildiriyor: “Rabbine hamd ile tesbih et ve O’ndan af dile. Çünkü O, tevbeleri
çok kabul eder.” (Nasr 3) Dolayısıyla şartlarına uygun olarak yapılan tevbe
makbuldur…