Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
15 Ekim 2023

​Nefis muhasebesi- 5

Dünya ve âhiret saadeti için vazgeçilmez olan “nefis muhasebesi”nde muvaffak olmak için, şu temel ilkelere dikkat etmek çok önemlidir:

1- Daha önce yapılan hataları ve işlenen günahları hatırlamak. Kişi, geçmişte yaptığı yanlışları ve bunların neden olduğu maddî ve manevî kayıp ve zararları düşünmelidir. Yani insan, işlediği suçlar sebebiyle; “elime ne geçti ve bu sebeple neler kaybettim,” diye kendini mutlaka sorguya çekmelidir. Böyle yapan kişi, daha önce yaptığı hataları kolay kolay bir daha tekrarlamaz. İnsan, çevresine karşı günah işlediğini kabullenmek istemese bile, kendi nefsine karşı bunu kabullenmek zorundadır. Bunu yapamayan insanın, “nefis muhasebesi”nde başarılı olması çok zordur.

2- Yaptığı her işin, melekler tarafından kaydedildiğini bilmek. Devamlı olarak manevî bir kontrol ve murakabe altında bulunduğunun şuurunda olan bir mümin korkar ve mümkün mertebe hata yapmaktan ve suç işlemekten uzak durur. Çünkü o, bu günahların dünyada da âhirette de başını belaya sokabileceğini çok iyi bilir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: “Mümin günahını, üzerine yuvarlanmasından korktuğu bir dağ zanneder. Günaha dadanmış kişi ise, günahını burnunun ucuna konmuş, ona bir şey söylediğinde uçacak bir sinek gibi görür.” (Buhari)

Bu hadis-i şeriften anlıyoruz ki, insanın üzerine bir dağ yuvarlandığı takdirde nasıl büyük bir zarar görecekse, âhirette de dünyada iken işlediği günahlardan aynı şekilde mutazarrır olur. Dolayısıyla nefsini hesaba çekmeyen ve günahları için üzülmeyen kişi, günahlarını burnuna konmuş sinek gibi görür. “Nefis muhasebesi” yapan ve günahların sonucundan korkan şuurlu bir mümin ise, dünyada iken yaptığı her şeyin Mahkeme-i Kübra’da en ince ayrıntısına kadar değerlendirileceğini bilir ve bunun için günahlardan uzak durmaya gayret eder.

3- Başkalarının hatasına değil, kendi kusurlarına odaklanmak. Çünkü başkasının hata ve günahları ile uğraşan kimse, kendi kusurlarını bir nevi unuttuğu için kendisini kusursuz görmeye başlar. Bu çarpık düşünce ise, “nefis muhasebesi”nin önünde önemli bir engeldir ve mutlaka aşılması gerekir. Âyet-i kerimede buyuruldu ki:

“Göklerde ve yerde ne varsa Allah’ındır. Sonunda O, kötülük yapanlara işlediklerinin cezasını verecek; iyilik yapanları, ufak tefek kusurlar hariç, büyük günahlardan ve çirkin işlerden kaçınanları ise, daha güzeliyle ödüllendirecektir. Şüphesiz Rabbinin bağışlaması çok geniştir. Sizi topraktan yarattığı zamanki halinizi de, annelerinizin karınlarında cenin olarak bulunuşunuzu da en iyi bilen O’dur. Şu halde kendinizi temize çıkarmayın! Kimin günahtan sakındığını en iyi bilen O’dur.” (Necm 32)

Başkalarının hatalarına odaklanmak, kişinin kendi hata, kusur, günah, yanlışlık ve eksikliklerini görmesine mâni olur. Bunun için kendini unutup başkalarının kusurlarıyla ilgilenmek asla akıllıca bir iş değildir. Çünkü bu, kendi elbiseleri kirli iken başkalarının elbiselerini yıkamaya bezer. Başka bir tabirle bu, kendisi hasta iken başkalarının derdine derman ve yarasına melhem olmaya çalışmak gibidir.

4- Eldeki imkânların tamamını Allahü Teâlâ’dan bilmek. Kişinin, sahip olduğu nimetleri, kendi kabiliyeti ve gayretiyle kazandığını düşünmesi çok yanlıştır. Bu, Karunvari egoist ve nankör bir düşüncedir. Âyet-i kerimede buyuruldu ki:

“Karûn Mûsâ’nın kavmindendi. O, gücüne dayanarak onlara haksızlık etmekteydi. Biz ona öyle hazineler vermiştik ki sadece anahtarlarını güçlü kuvvetli bir ekip bile zor taşırdı. Halkı ona şöyle demişti: ‘Sakın şımarma! Bil ki Allah şımarıkları sevmez. Allah’ın sana verdiğinden âhiret yurdunu kazanmaya bak ve dünyadan nasibini unutma! Allah sana ihsan ettiği gibi, sen de insanlara ihsanda bulun. Yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya çalışma! Şüphesiz Allah bozguncuları sevmez.” (Kasas 76-77)

Böyle bir düşünceye kapılan kişi, tıpkı Karun gibi şımarmaya ve yeryüzünde fesat çıkarmaya başlar. Bu kişi, hem kendisine hem de çevresine büyük zarar verir. Elindeki nimet ve imkânları Allahü Teâlâdanbilen ise, şımarmadığı gibi âyet-i kerimede vurgulandığı üzere hayatında; mal ve imkânlarında “dünya-ahiret” dengesini kurmaya çalışır.

(Devamı haftaya…)