Nefis muhasebesi- 2
Hesap görme, hesaplaşma, kendi kendini sorgulama ve
otokontrol diyebileceğimiz nefis muhasebesi; kişinin her zaman iyi kötü, güzel
çirkin, doğru yanlış, sevab günah bütün işlerini gözden geçirmesi; yaptığı hayır
ve güzellikleri şükürle karşılaması; işlediği hata, kusur ve günahları da hayır
yaparak, tevbe ve istiğfar ederek affettirmeye âzami gayret etmesidir.
Nefis muhasebesi, müminin iç dünyasında aydınlatıcı bir
kandil, vicdanında da faydalı bir vâiz ve nasihatçıdır. Mümin onunla hayrı şerri,
güzeli çirkini, sevabı günahı birbirinden ayırır, onun rehberliğinde en aşılmaz
gibi görünen engelleri biiznillah aşar ve inşallah sâlimen hedefine ulaşır.
Nefis muhasebesi; ubudiyet ve ebedî saadet gibi konularda
tamamen İlâhî inayet ve rahmet eksenlidir ve ümitsizliğin düşmanıdır. Ancak
yine o, huzur ve sükunet sebebi olmanın yanında; korku, kaygı ve endişenin de
kaynağıdır. Zaten müminin hayatı, Cennet ümidi ve Cehennem korkusu arasında seyreder.
Hasan Basri rahmetullahi aleyh buyurdu: “Mümin,
nefsine hâkim olup onu Allah adına hesaba çekendir. Dünyada nefsini hesaba
çekenlerin hesabı kolay geçer. Nefis muhasebesi yapmadan yaşayanların ise, kıyamet
günü hesabı çetin olur.”
Nefis muhasebesi yaparken ölümü ve yeniden dirilerek
herşeyin hesabının görüleceği kıyamet gününü gözümüzün önüne getirmeliyiz.
Nefsimizi hesaba çekerken gerek kendimiz, aile fertlerimiz, akraba ve komşularımız
için, gerekse içinde yaşadığımız toplum için ne gibi güzel işler yapıyoruz; yahutta
kendimiz ve toplumumuz aleyhine olan ne gibi zararlı fiillerimiz var? İşte bu
konuda derin derin düşünmemiz ve iyiliklerin çoğalması, yanlışların düzeltilmesi
için hem dua etmeli hem de büyük gayret sarfetmeliyiz. Çünkü yapmamız gerekip de
yapmadığımız ve uzak durmamız gerektiği halde işlediğimiz her şeyin hesabını
vereceğiz. Âyet-i kerimelerde buyuruldu ki:
“Kıyamet günü için adalet terazileri kurarız. O
zaman hiçbir kimse hiçbir haksızlığa uğratılmaz. Yapılan her işi, bir hardal
tanesi kadar da olsa, adalet terazisine getiririz. Herkesin hesabını görmeye
yeteriz.” (Enbiya 47)
“Ne zaman sen bir faaliyet göstersen, Kuran’dan
bir bölüm okusan ve siz ne zaman bir iş yapsanız, o işe koyulduğunuzda muhakkak
ki biz üzerinizde gözetleyici oluruz. Ne yerde ne de gökte, zerre miktarı bir
şey bile Rabbinin bilgisi dışında kalmaz; bundan daha küçük veya daha büyük ne
varsa istisnasız apaçık bir kitapta yazılıdır.” (Yunus 61)
Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: “Kıyamet günü,
dört şeyden sual edilmedikçe, kulun ayakları (Rabbinin huzurundan) ayrılamaz:
a) Ömrünü nerede harcadığından. b)İlmiyle ne gibi işler yaptığından. c)
Malını nereden kazanıp nereye harcadığından. e) Vücudunu nerede yıpratıp
eskittiğinden.” (Tirmizi)
“Âdemoğlu kıyamette getirilir ve mizanın kefeleri
önünde durdurulur. Ona bir melek tayin edilir. Eğer mizanı (sevap kefesi) ağır gelirse, vazifeli melek; ‘filan
kimse bundan sonra ebedî olarak kurtulmuştur,’ der. Mizanı (sevap kefesi)
hafif gelirse melek; ‘falan kimse de kaybetmiştir,’ der.” (Ebu Nuaym)
Kafamızı
iki elimizin arasına alıp düşünelim: Şu
anda vâdemiz dolsa, emr-i hak vâki olup ölsek;
amellerimiz, ibadet ve taatimiz, hayır ve hasenatımız yüzümüzü ak çıkarmaya
yeter mi, yoka kötü yaşantımız; günah ve kusurlarımız yüzümüzü kapkara mı
çıkaracak? Nefis muhasebesi yapmayanlar, bu mühim sorunun cevabını asla veremezler.
İşte akıllı ve tedbirli mümin, bu “herşeyin hesabını vermek zorunda olduğumuz” hakikatini
göz önünde bulundurarak hayatına ve davranışlarına yön verir.
Hadis-i şerifte buyuruldu ki: “Akıllı kişi, nefsine hâkim olan ve ölüm sonrası için
çalışandır. Âciz kişi ise, nefsini duygularına tâbi kılan ve Allah’tan
dileklerde bulunup durandır (bunu yeterli görendir.)”
(İbni Mâce)
Nefis muhasebesi yapmak, âhiretimiz gibi dünya
hayatımız için de önemlidir. Zira günahlar dünyada kişinin müsibetlere uğramasına yol
açabilmektedir. Âyet-i kerimede buyuruldu ki: “Başınıza gelen her musibet,
kendi yapıp ettikleriniz yüzündendir; kaldı ki Allah birçoğunu da bağışlar.” (Şûrâ
30)
(Devamı haftaya…)