Nefessiz matem...
SABRİ GÜLTEKİN
Uzunca bir süredir hiç bu kadar "nefessiz matem" tutmamıştık.
Geçtiğimiz Salı gününden beri "kömür koru"na düşen yüreklerimiz yanıyor.
Soma sanki mahşeri yaşıyor.
"Kör kuyu"lara atılan Yusuflar bir mucize umuyorlardı.
Olmadı.
Çığlıklarına ses, karalara bulanmış bedenlerini umuda taşıyacak bir el bekliyorlardı.
Gelemedi.
Anaların, babaların, kardeşlerin, yarların, evlatların gözlerine tıpkı Yakub gibi ak perdeler indi.
Yine de umutlar kesilmedi.
Gündüzü olmayan geceler boyunca hep, "Ben üzüntü ve tasamı yalnız Allah'a açarım" (Yu00fbsuf, 86) duası arşa yükseldi.
Bu bir imtihandı.
Ve hiç şüphesiz "Allah sabredenlerle beraberdi". (Bakara, 153)
Yusufların simsiyah gömleklere sarılı "kömür tozuyla alınmış abdestli bedenleri" kara dipli kuyulardan birer birer çıkmaya başladı.
Ateş düştüğü yeri yaktı.
"Bir avuç kömür için ömrünü veren"kara bahtlı Yusufların her gün sevdikleriyle vedalaşarak "ölüm kuyuları"na iniş hikayeleri dilden dile dolaşmaya başladı.
Feryatlar, gözyaşlarına karıştı.
Metanetle "kader"e boyun eğildi.
İsyan edilmedi.
Yaradana kafa tutulmadı.
Fakat "isyan" için fırsat kollayanlar, hiçe saydı babasız kalan çocukların matemlerini.
Kustular kinlerini...
Nefretlerini...
***
"İsyanımı bağışla Tanrım, tevekkül gelmiyor içimden... Taş üstünde taş bırakmayan gazabın enkaza çevirdi yurdumu... Hiddetine amenna, lakin nerde merhametin?.. Hadi biz tövbekar olmadık, diklendik adaletine, sual ettik hükmünden, küfre ve günaha bulandık; ya ömrünü sana tapınmaya vakfetmiş kullarından ne istedin?.. Merhametin bu kadarsa, al senin olsun!.." isyanıyla 17 Ağustos 1999'da meydana gelen büyük depremden sonra "Allah'a hesap sorma" cüretini göstermişti Can Dündar.
Önceki gün de, "Bu ölen çocuklar Tayyip Erdoğan'ın mitingine otobüslerle taşınan işçiler. İlçe mitinglerinde, Manisa mitinginde, Akhisar mitinginde hatta en son otobüslerle insan taşıdıkları İzmir mitingine de bu çocukları getirmişlerdi. Bu olan biten normaldir, hatta müstehaktır denilebilir. Türkiye Tayyip Erdoğan'la layığını bulmuştur..."
ifadeleriyle Soma'daki faciayı "oh olsun"a bağlayan Hürriyet gazetesi yazarı Yılmaz Özdil, içinde biriktirdiği kinini kustu.
Özdil'in bu nefret söyleminin hemen ardından Posta gazetesi yazarı Yazgülü Aldoğan da, "Pazar sabahı günümüz aydın olamıyor: şimdi de bir şehit lafı icat ettiler ki isyan edilmesin. Onlar ne şehit ne gazi. Kar yoluna gitti Niyazi" tweetiyle Soma'da şehit olanlarla dalgasını geçerek, "dünyanın yüz karası" olduğunu herkese ispat ediyordu.
Milletin bunların gözündeki kıymeti bu kadar işte!..
***
"Kör kuyu"nun derinliklerinde "Allah'ın Cennet karşılığı satın aldığı canlar" (Tevbe, 111) safına katılan Yusuflar nasibi olanlara ölümleriyle ders verdi.
Türkiye kömür tozuyla kınalanmış "301 Yusuf"un "ölüm uykusu"na dalışlarıyla, bir kez daha tek yürek oldu.
Dualar sağanak olup yağdı.
"Ölü evinde ağlamayı, düğün evinde gülmeyi"unutmaya başlayanlar, "sonsuzluğa yürüyenler"in yerine kendisini koyarak bundan ders çıkartmak için bir fırsat yakaladı.
Hala nefes alıp verebilen zifiri karanlığa bürünmüş vicdanlara yeniden "beyaz bir sayfa" açabilme imkanı doğdu.
***
Gidenlere rahmet, kalanlara sabr-ı cemil niyazıyla...
"İnna lillahi ve inna ileyhi raciu00fbn" (Bakara, 156)
"Biz hiç şüphesiz (her şeyimizle) Allah'a aidiz ve O'na döneceğiz."