Nefes terapisi
İnsan; iman ile hayat bulur, haya ile gelişir, aile ile huzur bulur. Tekrarı olmayan hayatın gelişime açık olan bireyleri olarak bizlerin, huzura ne kadar ihtiyacımız olduğunu anlatmaya gerek var mı?
“Ne irfandır veren ahlak, ne vicdandır;
Fazilet hissi insanlara Allah korkusundandır.”
Ahlaki oluşumda belli bir kültüre ve anlayışa sahip olmamızın, bunun da yüreklerimizde yer etmesi için erdemli olmamızın ne kadar önemli olduğunu anlamak için, Mehmet Akif’e katılmamak mümkün mü?
Ayların ve yılların su gibi aktığı, zamanın ve mekanın hatta kendi azalarımızın aleyhimize şahitli olduğunu, ömrümüzü tek tek bitirdiğimizi, her geçen günü acı-tatlı gündemle arkada bıraktığımızı artık görmeyecek miyiz?
Ne atılan ok, ne yaşanan günler ne de söylenen sözler geri gelmektedir. Her yapılan eylem veya söylem, ya kar ya da zarar olarak defterlerimize kaydedilmektedir. Tükettiğimiz her nefes bizi ölüme yaklaştırırken, bazen ümitleri bazen de hayallerimizi çalmaktadır.
Hafta sonu benden 550 km. uzakta olan Stuttgart şehrinde, kendilerini ilk defa gördüğüm, belki de bir daha göremeyeceğim kardeşlerimle konuşmama bir uygulama yaparak başladım.
İsmini o anda “nefes terapisi” olarak koyduğum ve bir metaforla anlattığım uygulamanın, seminer akabinde etkisinden kurtulamadığımı da itiraf etmeliyim.
Ne bir an geri ne de ileri alına bilinen ömrün sadece bir nefes olduğunu ve aldığımız nefeslerin de sayılı olduğunu düşünmemiştim.
Öyle ya, hayat cümlesine tekrar başlamamak üzere son noktayı koyan, nefes alıp verememek ya da verip tekrar alamamak değil miydi?
Nefeslerimizin sayılı olduğunu unutmamalıyız. Bu bilgi ile nefeslerimizi saymaya başlayalım mı?
Doğuştan kolunuzda nefes sayınızın üzerinde olduğu bir saatiniz olduğunu farz edin. Ve size verilen nefes sayısının 350 milyon nefes olduğunu düşünün. Ne kadar fazla değil mi?
Bu bilgi ile okumaya ara verip, kolunuzdaki saate bakarak bir dakikada kaç nefes aldığınızı sayın. Saydığınız nefes sayısını saate, güne, aylara ve yıllara verdiğiniz de ne kadar ömrünüzün olduğunu hesap edebildiniz mi?
Hiç düşünmeden ve bir öğreti olmadan yaptığımız eylemin, hayatımızı kısaltma ya da uzatmaya sebep olduğunu hiç düşündünüz mü?
Bu deneme süresince genç bir dinleyicimin bir dakikada iki nefes alması oldukça dikkat çekiciydi. En uzun nefes alan ise on dört oldu.
Dakikada alınan sağlıklı nefes sayısının 14-16 arası olduğunu düşünerek saatte 840, günde yirmibinden den fazla nefes aldığımızı bilmeliyiz. 365 günde 70 milyondan fazla nefes ve çok gördüğümüz 350 milyon civarı nefesi hesap ettiğimizde ise yaş 50 olacaktır.
50 yaşıma ulaşmama 3 yılım varken yaptığım bu deney ile biraz daha irkildim. Ve aldığım nefeslerimi tıpkı seminerdeki genç gibi dikkatli almaya ve arkada hoş seda bırakma adına neler yapmam gerekir diye düşünmeye itti. Zira geçen ömür, arkada kalan ise bir boşluk olmamalıydı.
Yetmiş yaşına kadar yaşayacağını düşünüp 35 yaşı yolun yarısı olarak niteleyen, lakin 11 yıl sonra hayata gözlerini kapayan şairimiz Cahit Sıtkı Tarancı, kolunda nefes sayısı yazılan bir saati olsaydı, “Dante gibi ömrün ortasındayız” der miydi?
Öyleyse tekrar hayatımıza bakmalıyız. Zira hayat, dikiş makinasının iğnesinin altındaki şimdiki zaman misalidir. Dikiş dikilirken ileriye doğru dikmek tıpkı kumaşın işlenmemiş ömür misali olması gibidir.
Asıl olan işlenmemiş ömrü, ne geçmişin hüzünleri ne de geleceğin korkusu içinde bulunan ana taşımadan dante misali tek tek işlemektir.
Aksi takdirde bizleri geçmişin acıları zehirleyecek, geleceğin korkusu da anın güzelliklerine kör ve sağır yapacaktır.
Öyle ise, kolundaki saate bakmayı ve aldığın nefeslerin hesabını yapmayı unutmamalısın.
Ves-Selam