Neden özellikle bazı yazarlar hedefte!
Bugün ülkemizde ne yazık ki sayıları gittikçe azalan ve kasıtlı olarak yalnızlaştırılan az sayıda ehl-i vicdan sahibi kaliteli mütefekkir yazarımız kaldı. Ve ne yazık ki yükü omuzlayan bu cesur insanların kıymeti bilinmiyor.
Ömrünü davasına adayan, bu uğurda taviz vermeden, eğilip bükülmeden mücadele etmiş olan mütefekkir yazarlarımızdan Salih Tuna, geçenlerde Yeni Şafak'tan ayrıldı. Buna ayrılmak zorunda kaldı dersek sanırım daha doğru bir ifade olur. Bakınız bu kıymetli insanlar bilhassa son iki yıldır sırf Erdoğan'ın mücadelesinde aktif rol oynadıkları gerekçesiyle sistematik olarak linç operasyonlarına tabi tutuluyor.
Benzer şekilde Hilal Kaplan ve Haşmet Babaoğlu gibi dik duran, kaliteli yazarlarımız da hemen her gün çeşitli bahanelerle bu yıldırma operasyonuna maruz bırakılıyor. Peki, neden? Neden özellikle bu isimler?
Fitilini FETÖ'nün ateşlediği Etyen Mahçupyangillerin sürdürdüğü, CHP'nin doğrudan destek verdiği ve maalesef içeriden de karşılık bulan(sessiz kalmak da onaylamaktır) bu kampanyaların yegane nedeni Erdoğan'ı savunan kaliteli insanların direncini kırarak doğrudan Erdoğan'ı yalnızlaştırmak ve elini zayıflatmak idi.
Bu engeli ortadan kaldırdıklarında planlarının başarılı olacağına inanıyorlar. Ne var ki bu bir avuç yazar her türlü riski alarak tüm tuzaklarını deşifre etti. Dolayısıyla bu yazarların, terör örgütüne destek veren akademisyenler ve yazarlar kadar rağbet görmemesinin bir nedeni de budur.
Malumunuz Yeni Dünya Düzeni'nin aktörleri güçlü ve bağımsız bir Türkiye istemiyor. Bu yüzdendir ki hem içeride hem de dışarıda FETÖ, PKK, CHP, HDP ve irili ufaklı sol-sosyalist gruplar ittifak halinde epeydir Erdoğan'ı ve onu destekleyen insanların mücadele azmini kırmak istiyor. Öyle ki son zamanlarda 15 Temmuz'u unutturup, kontrollü darbe saçmalıklarıyla mevzuyu başka bir yöne çekmek istiyorlar.
7 Haziran'dan beri "AK Parti yüzde 40'ın üzerinde oy alırsa demokrasi dışı yollara başvurabilir" diyen Ömer Laçiner ve ısrarla iç savaş kışkırtıcılığı yapan Altan kardeşler ve yine darbe çağrıları yapan Murat Belge, Cengiz Çandar ve FETÖ taifesi makbul gazeteci statüsünde CHP marifetiyle desteklendi.
Bugünlerde kontrollü darbe çıkışıyla darbenin siyasi ayağının AK Parti/Erdoğan olduğunu ima eden Kılıçdaroğlu'nun gaflarıyla köşe dolduran gazetecilerimiz ise söz konusu bu kirli ittifakı sahici anlamda deşifre eden cesur yazarlarımıza maalesef doğrudan sahip çıkamadılar.
Eski Suriye stratejisinde(derin olanı) yapılan yanlışları yazmayan, bölgede doğrudan ABD politikalarını uygulamak isteyen siyasileri eleştirmeyen ve giderek kurulmak istenen bir PYD devletçiğine ses çıkarmayan hatta destekleyen yazarlar isteniyordu. Yani küresel sistemin kuklaları!
15 Temmuz öncesi, Erdoğan'ın konakladığı yerin Başyaver Yazıcı'dan bile saklandığı, neredeyse tüm istihbarat birimlerinin dahi bilmediği bir bilgiyi ele geçiren Sözcü Gazetesi'nin attığı manşeti sorgulamayacak, üzerine gitmeyecek derecede omurgasız zayıf bünyeli yazarlar haliyle onlar için en ideal olanıydı.
Ama onlar öylece durmadı. Önemli kırılma anlarında ne pahasına olursa olsun ülkenin bekası uğruna Erdoğan'ın yanında yer almaktan vaz geçmediler.
Eğer bu yazarlar doğrudan CHP ile koalisyonu, PKK ile kurulacak masayı, FETÖ ile uzlaşmayı kısacası ülkenin iplerini küresel çeteye vermeyi savunsalardı ya da sessiz kalarak bir denge tutturmuş olsalardı bugün hem fırıldak, lüpçü AKP'liler hem de CHP tarafından linç operasyonlarına maruz kalmayacaktı!
"Kontrollü darbe" saçmalıklarıyla AK Partiye işaret eden Kılıçdaroğlu'na "Hayır, darbenin siyasi ayağı bizzat CHP'dir" diyerek ezber bozan cesur yazarların varlığı kuşkusuz onlarda rahatsızlık uyandırıyor.
Oysa 3-4 Aralık 2013 tarihinde apar topar ABD'ye giden ve orada Alan Mokovsky ile birlikte Amerikan Yahudi Komitesi(AJC) Yahudi Enstitüsü (JINSA) ve küresel çetenin kirli illegal işlerini yürüten ADL gibi yapıların temsilcileriyle yemek yiyen sonra da FETÖ'ün ABD'deki çatı örgütlerinden biri olan Türk Amerikan Birliği(TAA) temsilcileriyle de bir görüşme yapan hatta plaket alan Kılıçadaroğlu'nun yurda dönmesinin ardından gerçekleşen 17-25 Aralık darbe teşebbüsünde ve sonrasında oynadığı rol ortada değil mi?
Başından beri FETÖ'nün çizdiği yol haritasını harfiyen uygulayan CHP, darbenin siyasi ayağını oluşturmuyorsa kim oluşturuyor?