Neden karne verilmeli?
Uzaktan eğitim şeklinde de olsa bu seneki eğitim-öğretim yılının
ilk dönemini geride bırakacak olunması ve 22 Ocak 2021 tarihinde tamamlanarak
ilk dönemin bitip sömestrinin gelmesi nedeni ile son dönemlerde kamuoyunda “öğrencilere karne verilmeli mi,
verilmemeli mi?” tartışmaları yapılıyor.
Olağanüstü salgın döneminde olmamız nedeni ile değil, önceki
dönemlerde de her yıl karne haftası yaklaşması ile birlikte kamuoyunda karne
sosyolojisine dair tartışmalar yapılırdı. Ben de yine bu satırlardan konu ile
ilgili geçtiğimiz senelerde ‘Karne
sosyolojisi bize ne söylüyor?’ başlıklı bir yazı yazmışlığım var.
Yapılan tartışmalarda hayatın olağan dönemde olduğu, öğrencilerin
rutin olarak okula gittiği, okullarda her sene yapıldığı gibi ders programlarının
okutulduğu, etkinlik ve faaliyetlerin yapıldığı, değerlendirme ve rehberlik
faaliyetlerinin yerine getirildiği gibi olağan dönemdeymişiz gibi bir atmosferde
karne tartışmaları yapıldı. Ama oysaki ‘salgın’ nedeni ile (pandemi değil)
olağan üstü bir dönemi yaşıyoruz. Dolayısıyla öğrencilere bir karne verilecek
ise, olağanüstü döneme ait izleri
içerisinde barındıran bir karne olmalı bu. Yani, her yıl rutin verilen karneden
farklı olarak muhtevası olağanüstü döneme göre düzenlenmelidir.
Karne içeriği okul veya il/ilçe bazlı olarak değil, bir esneklik
tanınıp öğrenci veya sınıf bazlı olacak şekilde dizayn edilip düzenlenmeli.
Karnenin amacı öğrenciye veya aileye bir geribildirim,
dönüt verme amacı taşıyorsa, ki bildiğim kadarı ile bu niyetle okullarda
karne verilmekte ve bizler de küçüklüğümüzde yıllarca bu amaçla karne
almaktaydık; öyleyse bu salgın döneminde de öğrencilere verilecek karneler öğrencilerin
Uzaktan Eğitim sürecindeki tutum ve davranışlarına, yaklaşımlarına ve zamanında
derse girme, ders süresince derse aktif katılma, öğretmenin motivasyonunu
bozmama, EBA’ya girme sıklığı, EBA’dan soru çözme miktarı, aile içinde söz
dinleme ve davranış sergileme biçimi, ebeveynlerin uzaktan eğitime olan ilgisi,
çocuğun aile içi sosyalleşme çalışmaları, kitap okuma sayısı gibi daha spesifik
ölçütler belirlenip buna göre yeni bir karne şeması dizayn edilip öğrencilere
ulaştırılabilir. Bunu neden önemsediğimi yazının sonunda somutlaştıracağım.
Bu karne gerek okul tarafından basılıp aileye fotoğrafı gönderilmek
sureti ile gerekse aile tarafından çıktısının alınmaya gelinmesi suretiyle ya
da EBA ortamında bunun dijital olarak görünmesi şeklinde düzenlenebilir. Ama
karne; Matematikten 5, Fizikten 4 gibi normal döneme ait bir formatta olmamalı.
Hiç karne vermemezlik de edilmemeli. Elbette ki aşı çalışmaları ve toplumsal
kurallar neticesinde hayat normalleşmeye doğru gidiyor ve belli bir zaman sonra
artık okullar açılacak ve eski şenliğe kavuşacak. Dolayısıyla bu dönem
olağanüstü salgın dönemine ait son karne dönemi olabilir. İleride çocuğun
hayatında bir yer kaplaması ve anı olarak da yer edinmesi isteniyor ise demin
bahsini ettiğim ölçütler türünden bir karne tasarlanabilir.
Hatta aile içi davranışları, canlı ders esnasındaki saygısı gibi belli ölçütlere göre “hak eden” öğrencilere salgın döneminde uzaktan eğitimle de olsa “onur belgesi” de verilebilir. Amaç çocuktaki doğru davranışı pekiştirmek ise ailedeki büyük bireylere karşı saygısını ve kardeşlerine karşı sevgisini ihmal etmeyen, oturup kalkmasıyla, edep ve ahlakı ile örnek olmaya gayret eden öğrencilerdeki bu davranışı pekiştirmek adına neden böyle bir belge düzenlenmesin ki? Hatta adına karne, onur belgesi, takdir teşekkür belgesi demeyelim; madem EBA üzerinden canlı derslerle iletişim kuruluyor öyleyse alternatif olarak “EBA Belgesi” de denilebilir.
Yukarıda neden önemsediğimi yazının sonunda açıklayacağım demiştim. Sebebi şu; 5 kardeşli bir ailenin en küçük bireyiyim. Sağ olsun babam, benim de en büyük kardeşimin de, hepimizin karnelerini ve başarı belgelerini muhafaza etmiş vaktiyle. Üniversiteyi bitirip meslek hayatına atılınca onları arşivlik çantasından çıkarıp bizlere verdi. Hatıra olarak saklıyoruz. Baktıkça anılarımız canlanıyor. Öğretmenlerimizin bizlerle ilgili yazdığı görüşleri okuyoruz. Geçmişe gidiyoruz. Yaşantılarımız gözler önüne geliyor. Farklı duygulara bürünüyoruz. Hatta o karne sayesinde ilkokul öğretmenimin adını soyadını öğrenip kendisine ulaşmıştım. Oturup başbaşa yemek yiyip hasret gidermiştik. Günümüz öğrencilerinin benzer olaylar ya da daha ilginç güzellikleri yaşamayacakları ne malum? Öyleyse salgın döneminde de olsak kesinlikle karne verilmeli, ama zamanın ruhuna uygun haliyle…