Neden hedefiz
Türkiye uzun zamandır çok boyutlu bir saldırının hedefi durumunda. Papaz Brunson bahaneli olarak başlayan süreç aslında uzun zamandır devam eden bir sürecin gelinen son aşaması. "Arap Baharı" başladığı günden itibaren Türkiye, farklı alanlarda birçok saldırı ile karşı karşıya kaldı. Bunun en temel nedeni Türkiye'nin kendilerini "karar alıcı" olarak nitelendirenlerin hedefleri doğrultusunda değil de, kendi menfaatleri doğrultusunda hareket ediyor olmasıdır. Filistin meselesi, Suriye'deki planlama, Kıbrıs sorununun çözümü, Akdeniz'de bulunan doğalgaz rezervlerinin paylaşımı, S-400 alımı gibi birçok başlıkta Türkiye'nin kendine ait bağımsız kararlar alması, bağımsız politikalar yürütmesidir. Daha da önemlisi, Türkiye'nin liderliğinde yeni bir blok oluşması ihtimali emperyalist güçlerin korkusu haline gelmiştir. Zira Türkiye'nin gerek Ortadoğu'daki Müslüman ülkeleri gerekse gelişmekte olan diğer ülkeleri birleştirecek tarihi bir mirasa ve vizyona sahip olduğunun da farkındalar.
ABD ve genel hatlarıyla Batı Dünyası Türkiye'ye karşı ciddi şekilde gizli/açık düşmanlık besliyorlar. Çünkü Türkiye özellikle son dönemde net olarak onların bölgesel tasarımlarının bir parçası olmayı reddediyor. Bunun sonucu olarak Türkiye, mevcut yönetimi ile artık ABD'nin bölgedeki emperyalist ajandasında bir "ortak" olarak yer almıyor. Bu durum Türkiye'nin ABD emperyalizminin yeni ortakları olan Suudi Arabistan, BAE, Mısır gibi ülkelerinde hedefi haline gelmesine sebebiyet veriyor.
Türkiye dünyada ABD'den sonra en çok yardım yapan ülke konumunda. Şayet gayri safi milli hasılaya oranlarsak dünyada birinci konumdayız. 4 milyona yakın mülteciye kucak açmakla kalmadık, Pakistan'dan, Afganistan'a, Myanmar'dan Somali'ye, Afrika'nın çeşitli ülkelerine kadar dünyanın birçok noktasına yardım ulaştırıyoruz. Aynı zamanda dünyanın birçok noktasında özel sektör eliyle iş yapıyor, Afrika başta olmak üzere dünyanın her yerinde elçilik sayılarımızı arttırıyoruz. Yani küresel çapta bir etki alanı oluşturuyoruz. Yakın zamana kadar "kendine yetmekten aciz" durumda olan bir ülke şimdi dünya meselelerinde kendine yer edinmeye başlayan önemli bir güç konumuna evriliyor. Ve bu değişim/gelişim emperyal hedefleri olan güçlerde önemli derecede rahatsızlıklar oluşturuyor. Dünyadaki düzeni kendi oluşturdukları parametrelerle ve kendi koydukları kuralsızlıklarla yönetmek isteyen müesses nizamın aktörlerini rahatsız ediyor.
Türkiye, "karar alıcılar" tarafından şiddetli şekilde aşağıya doğru çekilmek isteniyor çünkü ortaya çıkmakta olan yeni küresel düzende yüzyıldır hegemonyalarını kuran bu güçler, Türkiye'nin kendisine ait bir eksen kurmasından korkuyorlar. Yeni kuracakları düzende yeni kuracakları hegemonyaya meydan okumasından çekiniyorlar.
Bir notla bitirelim;
Emperyal güçlerin hedef tahtasına konulmuş bir Türkiye olduğu aşikar iken, Türkiye'yi yönetmeye talip olan birilerinin çıkıp mevcut yönetimi emperyalizmle bağdaştırma çabası ancak akıl ve izandan yoksunluktur. Emperyalizmin "çizgisinden çıktığı için" darağacına gönderilen Rahmetli Menderes'i de kastederek 1950'li yıllardan bu yana siz ve ağababalarınız emperyalizme hizmet etmiştir demek en hafif ifade ile bir körlüğün ya da sarhoşluğun sonucu olabilir.