Dolar (USD)
34.62
Euro (EUR)
36.35
Gram Altın
2971.09
BIST 100
9632.53
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
14 Ekim 2019

Neden?

Neden Fırat’ın doğusundayız? Neden bu bölge bu kadar önemli? Kısaca inceleyelim...


Yazıya; bilmeyenler, hatırlamak isteyenler için bir bilgilendirme ile başlayalım;


Malum bölge; ismi daha sonra SDG (Suriye Demokratik Güçleri) olarak değiştirilen ancak %85’ini PKK/YPG güçlerinin oluşturduğu, geri kalanı ise lejyoner unsurlardan müteşekkil, terör örgütünün sözde “Özerk Yönetimi” altındaydı. PKK’nın Suriye’deki ismi olan YPG’nin birde sözde siyasi kanadı bulunmaktadır. PYD ismi ile anılan bu yapılanma ile birlikte Suriye’deki mevcut terör yapısını; meşrulaştırmak için uydurulmuş SDG başlığı altında PKK/YPG/PYD olarak tanımlamak mümkündür.


Söz konusu bölgenin büyük kısmı 2011 yılında başlayan Suriye iç savaşının devamında önce DAEŞ tarafından işgal edilen bölgelerdi. Devam eden süreçte ise ABD tarafından kurgulanan süreç ile sözde PKK/YPG-DEAŞ mücadelesi ile DAEŞ’in elinden PKK/YPG’ye geçti. Kısaca ABD kendi kurduğu, desteklediği iki terör örgütü eliyle, uluslararası kamuoyuna “bölgeyi radikal İslamcı bir terör örgütünden kurtarıp desteklediğimiz özgürlük savaşçılarına teslim ediyorum” algısını pompalıyordu. Aslında bu algıda çok başarılı da oldu. Eş zamanlı olarak ABD ve AB medyasında “dünyayı aşırılıktan kurtaran grup, PKK/YPG” güzellemeleri haber olmaya başladı. Bu algıya destek olan “içimizdekilerle” birlikte uluslararası kamuoyunda önemli bir merhale kat edildi.


Kısaca ABD dahili ve ABD üstü “Karar Alıcılar” gayrimeşru çocukları eliyle bölgede bir dizayn yapıyorlardı. Bu dizayn “Büyük Ortadoğu Projesi”ne giden yola döşenen taşlar, “Büyük İsrail Projesi”ne kapı aralayan adımlar ve/veya ezoterizmi çok önemseyen söz konusu odakların diğer planları için süre giden bir planlamalardı.


Temel plan öncelikle “Kuzey Koridoru” idi. Ancak beklemedikleri şekilde bizi içimizdeki hainler ile vurmaya çalıştıkları 15 Temmuz’dan kısa süre sonra hayata geçirdiğimiz “Fırat Kalkanı” ve 2018 yılında ki “Zeytin Dalı Harekâtı” ile tüm planlara “çomak sokuluyordu”.

Ve tüm “oyalama süreçlerine” rağmen devlet aklı bir kez daha devreye girdi. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan ve Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin ortaya koyduğu irade ile “Barış Pınarı Harekâtı” başladı.


Daha önceki yazılarımda da vurguladığım üzere, şu bilinmelidir ki; söz konusu operasyon sadece yıllardır başımıza bela edilen ve etnik köken ayrımcılığı ile beslenen, beslenmeye çalışılan bir terör örgütünü bitirmek hedefi ile sınırlı değildir. Söz konusu operasyonumuz fiili sonuçları ve anlamı kadar birçok farklı sonuç ve anlam içermektedir. Türkiye şu anda 1897 yılında yapılan ilk “Siyonizm Kongresi”nin planlamalarına, bölgeden başlayarak kurulmak istenilen “Yeni Dünya Düzeni”ne, başta Türk Milleti olmak üzere bölge halklarını etnik, ideolojik, siyasal, mezhepsel farklılıklar yoluyla parçalamak isteyenlere karşı bir operasyon başlatmıştır. Bu noktada tüm farklılıklarımızı ortak değerler potasında eriterek bir ve beraber olmak hepimizin asli görevidir.


Neden Fırat’ın doğusundayız? Neden bu bölge bu kadar önemli? El-cevap; zira ne Ortadoğu sadece Ortadoğu, ne Türkiye sadece Türkiye, ne Anadolu sadece Anadolu ne de bu bölgede yaşananlar sadece öznel başlığı ile müsemmadır. “Coğrafya kaderdir” sözü üzere bir cümle ile bitirelim...


“Bu millet kendisine biçilmek istenilen kalıpları yıkmak, kendisine biçilen kalıplara sığmayacağını yine/yeniden göstermek üzere bir sefere çıkmıştır.”

Ve bu seferi artık hiçbir tehdit, hiçbir yapı, hiçbir yapılanma, ülke, koalisyon engelleyemez.