Necip milletin Fazıl’ı (2)
Bütün mazlumlar bizdendir.
Bundan dolayı bu coğrafyada mazluma adı sorulmaz.
“ Zamanı kokutanlar mürteci diyor bana; / Yükseldik sanıyorlar, alçaldıkça tabana.”
Tarihinden, inançlarından kopartılmak istenenleri çok iyi anlarız.
ABD’de katledilen George Floyd’u en iyi biz anlarız. O ‘Pis Zenci’nin Türkiye’deki adı: Gerici, yobaz, çağdışı, örümcek kafalı, sıkmabaş’tır.
Dünyanın her yerinde Faşistlerin bombalarıyla milyonlarca insan katledildi, ediliyor; milyonlarcası topraklarından kopartılıp mülteci hale getirildi, getiriliyor.
Mültecileri ‘terörist’ olarak yaftalayan Kemalistlerin, sınır kapısında mülteci katleden Yunan’ın ABD’deki polisin zihniyeti aynı.
ABD’deki olaylardan yeni bir Gezi kalkışması hazırlığında olanların, çocukları dağa kaçıran teröristlerin ve siyasi uzantılarının arkasındaki güç, George Floyd’u katleden güçtür.
Cemal Kaşıkçı’yı katledip cesedini yok edenlerin, iş birlikçilerin ve darbecilerin ağababası bu Emperyalist Batı’dır.
Bu ülke de Floyd gibi “Nefes alamıyorum!” diyerek çırpınıyordu.
“Bir şey koptu içimden, şey, her şeyi tutan bir şey, / Benim adım Bay Necip, babamınki Fazıl Bey;” diyen Üstat, ‘beyazlaştırma’ girişiminin boyutlarını açıklıyordu.
O, maşeri vicdandır.
Dersim katliamını, Abdülhamit ve Vahdettin’in vatan haini olmadığını açıklayan ilk kişidir.
“ Cemiyet, ah cemiyet, yok edilen ruhiyle ; /Ve cemiyet, cemiyet, yok eden güruhiyle...”
İşgal güçlerine tazılık, teröre yandaşlık yapanlar, ihanette ve zillette birleşenler,
Başbakan’ı, Dışişleri Bakanı’nı ve Maliye Bakanı’nı asanlar, 15 Temmuz’da da milletin kanına ekmek bandılar.
Necip Fazıl, 27 Mayıs’ı:
“Zeybeğimi bir kaç kızan, vurdular /Çukurda üstüne taş doldurdular /Ya bir de kalkarsa diye kurdular /Kızanlar, dört yandan hep abandınız! / Zeybeğin kanına ekmek bandınız!” sözleriyle anlatıyor.
Bugün de kan istiyorlar, hiç değişmediler.
27 Mayıs cuntasının: (Millî Birlik Komitesi )
“ İktidar Partisi idarecileri tarafından Anayasa’nın çiğnenmesi, Türk Milletinin bütün fert ve insanlık hak ve hürriyetlerinin ve masuniyetlerinin ortadan kaldırılması, muhalefet murakabesi işlemez hale getirilerek tek parti diktatoryası kurulmak suretiyle Türkiye Büyük Millet Meclisi fiilen bir parti grubu durumuna düşürülmüş ve meşruluğunu kaybetmiştir” ifadesiyle başlayan bu bildirisiyle;
Yurtta Sulh Konseyi ‘nin:
“ Sistematik bir şekilde sürdürülen anayasa ve kanun ihlalleri; devletin temel nitelikleri ve hayati kurumlarının varlığı açısından önemli bir tehdit haline gelmiş, Türk Silahlı Kuvvetleri dahil olmak üzere devletin tüm kurumları ideolojik saiklerle dizayn edilmeye başlanmış ve dolayısıyla görevlerini yapamaz hale getirilmiştir.
Gaflet ve dalalet ve hatta hıyanet içerisinde olan Cumhurbaşkanı ve Hükümet yetkilileri tarafından; temel hak ve hürriyetler zedelenmiş, kuvvetler ayrılığına dayalı, laik ve demokratik hukuk düzeni fiilen ortadan kaldırılmıştır.” bildirisi aynı.
Malum zevatın ‘önerileri’ de bu bildirilerin özetidir.
Necip Fazıl, bunları ‘yıkım’, ‘kıyım ocağı’ ve ‘sam yeli’ olarak nitelendiriyor.
O, isteseydi kendisi ve çevresi bir eli yağda bir eli balda bir hayat sürebilirdi. Banka müfettişliğinden istifa etti.
1935 yılında Nakşibendi Şeyhi Abdülhakim Arvasî Hazretleri’yle tanışınca gerçek dünyasını buldu.
“ Tam otuz yıl saatim çalışmış ben durmuşum / Gökyüzünden habersiz uçurtma uçurmuşum” diyerek özetlediği hayatı terk edip ötelere yürüdü.
“İnanmıyorum bana öğretilen tarihe / Sebep ne mezardansa bu hayatı tercihe” sözleriyle yalancı tarihe, talancılara, sahte kahramanlara meydan okudu.
“Bülbüllere emir var lisan öğren vakvaktan / Bahset tarih balığın tırmandığı kavaktan…”
“Ayasofya açılacak... Hem de öylesine açılacak ki, kaybedilen bütün mânalar, zincire vurulmuş masumlar gibi onun içinden fırlayacak!.. Öylesine açılacak ki, bu millete iyilik ve kötülük etmişlerin dosyaları da onun mahzenlerinde ele geçecek”