Necip Fazıl'ın metafizik oğlu
Necip Fazıl’ın metafizik oğlu Hilmi Oflaz ile ilgili epeyce hatıra
dinledim. Bu hatıraların çoğunu derledim. Öğrencilik yıllarımda uzaktan da olsa
sohbetini dinlemiş ve kulak misafiri olmuştum. Hilmi Oflaz’ın birinci derecede
bir müridi olamayışıma da hayıflanıyorum. Hüzün ve kırgınlık ta cabası…
Oflaz’ın resmi biyografisi şudur.
Hilmi Oflaz, aslen Trabzonlu olup 1926’da Düzce’de doğar. Ortaokul
mezunudur. Fakat tahsil görmüş koca profesörlere taş çıkartacak kadar
donanımlıdır. Müthiş bir kitap sevgisi vardır. Sadece sevgi değil, deli gibi kitap
okur aynı zamanda. 25 bine yakın kitap okuduğu anlatılır. Bitmek bilmeyen
öğrenme aşkı, kazandıklarını kitaba yatırmasına yol açacaktır. Tabi çıkan her
bir yeni dergiye onlarca farklı isimle abone olmaktan ya da gençlere yemek
ısmarlamaktan arta kalan parayla. Önceleri Çengelköy’de bir köşkte otururlar.
Durumları iyidir. Kira gelirleri ve Düzce’de tütün tarlaları vardır. Fakat
Hilmi Oflaz servetini artırmak yerine harcamayı seçer. Nihayetinde Üsküdar Kuleli’
de bir gecekonduya kadar düşer.
Hilmi Oflaz’ın ismi, gâh fakültede gâh Beyazıt Meydanında bazen de
cami çıkışında arkadaşlarımız arasında hep duyuluyordu. Niçin duyulmasın ki.
Türk edebiyatına, Türk şiirine, Türk düşüncesinin İslam’la şereflenmesine
katkıda bulunan Necip Fazıl’ın metafizik oğluydu Hilmi Oflaz.
Bu zatın ismini iki defa iki önemli şahsiyetten duymuştum. Her
duyuşum da bir milat idi benim için. İlk duyuşumu bundan sekiz yıl önce bu
köşemde duyurmuştum. Yedi Güzel Adam’dan Kudüs Şairi M. Akif İnan’ın
duyurusuydu ilk miladım.
Yıl 1998, mevsimlerden bahar aylardan mayıs idi. Edebiyat
Fakültesinde Milli Gençlik Vakfı’nın geleneksel şiir gecesi vardı. Şairler
salona çıkmış sırayla şiirlerini okuyorlardı. Kudüs şairi M. Akif İnan, daha
önce şiirini okumasına rağmen tekrar kürsüye çıkmış ve şu bilgiyi aktarmıştı.
Arkadaşlar, Üstadımız Necip Fazıl Kısakürek’in metafizik oğlu Hilmi Oflaz vefat
etti. Vefat mı etti. Vefat yıl dönümüydü, pek anlamamıştık. O gün, o gece Kudüs
şairinin heybetli duruşu karşısında salonda bir alkış duyuldu. Sonra hep
birlikte el-Fatiha demiştik.
Hilmi Oflaz’ın ismi ile ikinci karşılaşmam ise Kıymetli dostum
yazar-kütüphaneci İrfan Dağdelen’di. Biz üniversitedeyken İrfan Dağdelen, okulu
bitirmiş Atatürk Kitaplığına kütüphaneci olarak atanmıştı. Bir gün İrfan hocayı
ziyaretlerimde kendisi yeni bir kitap çalışmasından bahsetmişti. Az sonra
kitabı getirmiş, imzalamış ve bana takdim etmişti. Hilmi Oflaz’ın bu kitabı
benim için bir dönüm noktası olmuştu. Yıllarca Necip Fazıl’ı okuyor, şiirlerini
ezberlemiştik. Ama onu, şiirini ve edebi hayatını has bir müridinin
hatıratından okumak çok güzeldi.
Edebiyat fakültesinde Hilmi Oflaz’a dair sohbetlerde kıymetli
büyüklerimiz Zeki Bulduk, İlyas Dirin, Ahmet Pekşen hocaların bahsettiklerini
duyuyordum. Daha sonra onlar Bedir Acar, Bünyamin Yılmaz ile birlikte daha
Hilmi Oflaz’ın sofrasında başköşede oturmuşlardı.
Hilmi Oflaz’ın çok yakın Arkadaşlarından biri de Bahçelievler eski
belediye başkanı ve TYB İstanbul eski başkanlarından Muzaffer Doğan abimizdi.
Muzaffer Doğan, o zamanlar siyaset ve belediye işleriyle uğraş verdiğinden
Hilmi Oflaz’ın etrafı yeni kuşak gençler almıştı.
Zeki Bulduk ağabeyin hatıratında Hilmi Oflaz çok ağır basardı.
Hatırat yüklü kitabının bir yerinde şu cümleler yazılıydı.
İlesam’ da iftar vakti soframıza getirilen sımsıcak çorbadır Hilmi
Oflaz. Gurbettesin, talebesin, hayata pamuk ipliğiyle bağlı olacak kadar
güvenden azadesin. Ve dünyada Hilmi oflaz denli, poyraz fıtrat bir âdemi
tanıyorsun; dert, yalnızlık, gariplik ne gam!
Simitle orucunu açan fakülteli çocukların tuzu-biberi,
sigarası-çorbası ve en çokta Hoca Ahmed Yesevi’ nin son dervişinin masamıza
bıraktığı çiği yere damlamamış karanfil gülüşüdür.
Bir deli bir derviş gibi gelirdi. Dilini yalnız divane âşıkların
çözebileceği bir lehçede konuşurdu. Hikmet onun kardeşi, sükût rehberiydi. Her
bildiğini söyleyenden sakınmayı Ataullah İskenderî’den mi yoksa İbn-i Arabî’den
mi öğrenmişti bilmiyorum ama kelam namına üstad’ı, metafizik babası ne kadar
umman ise; o bir duru pınardı.”
Zeki Bulduk, Müstesna Deliler Albümü kitabında bu satırlarla Merhum
Hilmi Oflaz’ı anlatıyordu. Yalnız bu satırlar mı? Hayır… Hilmi Oflaz, İlesam’da
masaya üç şey bırakırdı. Kitap, çorba ve sigara… Sigaraya bulaşmayaydılar
iyiydi. Ama edebiyat; şiiri, hikâyeyi, romanı, denemeyi sigarayla yoğurmak bu dostlarımızın
işiydi.
Hilmi Oflaz, Necip Fazıl’ın metafizik oğluydu ama üstadın dava
arkadaşı Sezai Karakoç, Hilmi Oflaz ismini hatıralarında hiç anlatmaz. Bunun
sebebini, ikisinin de yakın dostu Muzaffer Doğan abimize sordum. İnşallah
cevabını gelecek yazımızda anlatırız.