Necip Fazıl'ın İtirazı
Cumhuriyetin
ilk yıllarında yapılan yanlış inkılapların sonucuuda koca bir medeniyet Batı
medeniyeti karşısında sus puş edilmiş, bütün değerleri al aşağı edilmiştir.
Müslümanların tatil günü Cuma gününden Pazar gününe alınmış, Şapka kanunu
çıkarılmış fes ve sarık yasaklanmış. Müslüman Türk toplumunun bin yıldır
kullanmış olduğu Arapça harfler kaldırılmış yerine Latince harfler
getirilmişti.
Bu inkılaplara
o dönem itiraz eden aydınlar ya idam edilmiş ya sürgüne gönderilmiş ya da hapis
cezasıyla sindirilmiştir. M. Akif Ersoy, sürgünde giderek idamdan kurtulmuş,
İsklipli Atıf Efendi sürgünde gidilmesine izin verilmeden idam edilmiş.
Bediüzzaman Said-i Nursi, köy köy kasaba kasaba sürgün hayatı çekmiş ve hapis
yatmıştı.
Öte yandan
Behçet Kemal Çağlar, Faruk Nafiz Çamlıbel, Yakup Kadri, Falih Rıfkı Atay ve
Halide Edip gibi aydınlar da o dönem sorgusuz sualsiz yapılan bu inkılapların
savunucularıydı.
Yakup Kadri
Cumhuriyet Türkiye’sinin inşa sürecinde pozitivist bilim anlayışına yakın bir
duruş sergilemiş ve eserlerinde hayalini kurduğu ideal toplumun resmini
çizmiştir. O ilerlemenin metafizik içermeyen, yalnızca maddi dünyanın
gerçeklerine dayanan pozitivist anlayışla gerçekleşeceğine inanmaktadır.
Kitapta
kendisini "suyu arayan adam" olarak nitelendiren Şevket Süreyya
Aydemir, Turancılık hevesinden sıyrılıp, Komünizm gibi fikirleri de reddederek,
Cumhuriyetçi ve Milliyetçi kimliğe bürünmesiyle suyu bulduğunu belirtip, doğru
yola eriştiğini ima etmişti.
Bu inkılıplara
ikinci dönemde ilk karşı çıkan Necip Fazıl olmuştu.
Necip Fazıl'ın
İslam’la ilk tanışmasının temeli babası tarafından atılmış olsa da (Lisede de
bir hocası ona bir tasavvuf kitabı verir.) Abdülhakim Arvasi sonrası Necip
Fazıl Kısakürek sanat anlayışı 'sanat için sanat' görüşünden 'Allah için sanat'
görüşüne geçiş yaşamıştır. Arayış döneminde olan şair, Arvasi sonrası kendine
ve eserlerine tasavvufi bir kapı aralamıştır.
Necip Fazıl’ın
“Benim kurtarıcım, müjdecim” dediği Abdülhakim Arvasi’nin onun hayatını olduğu
gibi edebiyat hayatının seyrini değiştirmiştir.
Tam otuz yıl
saatim işlemiş ben durmuşum?
Gökyüzünden
habersiz uçurtma uçurmuşum.
Ve şu
mısrasında da doğru yolu bulduğunu sanatı bu yolda icra edeceğini beyan eder
Necip Fazıl
Anladım işi;
San'at Allah'ı (celle celaluhu) aramakmış?
Marifet bu,
gerisi yalnız çelik çomakmış.
Burada Necip
Fazıl’ın Arvasi Hoca ile tanışması tıpkı Mevlana’nın Şemse ile tanışmasına
benzetebiliriz.
Zaman her ne
kadar asri olsa da mekân her ne kadar modern olsa da yapılan olaya aynıdır. Bir
şeyh mürid ilişkisi bütünüyle yaşanmış. Ve bundan sonra Necip Fazıl klasik
zamanların tabiriyle şeyhinden el almıştır.
Artık onun
Büyük Doğu dergisi bir dergâha dönüşür. Orada yazarlar bir aşkla, bir şuurla
yazılarını yazarlar. Necip Fazıl İdeolocya Örgüsü Eserinde Büyük Doğu’nun İdeal
bir İslamî devlet modelini ortaya koyar.
Abdülhakîm Arvâsî
Hazretleri ile tanıştıktan sonra büyük bir değişim yaşayan Kısakürek, 1943-1978
arasında 512 sayı yayımlanan Büyük Doğu dergisi yoluyla İslamcı görüşlerini
kamuoyuna duyuran ve Büyük Doğu Hareketi'ne önderlik eden bir şairdir. Dergi,
Türkiye'de Büyük Doğu Hareketi'nin ve antikomünizmin yayılmasında öncü bir rol
oynamıştır.
Bunları niye
anlatıyorum.
Necip Fazıl,
Arvasi ile yaşadığı değişim ve takamülü kendinden sonrakilere de yansıtmıştır.
Büyük Doğu etrafında bir araya gelen yazarlar, aydınlar üstada bir mürdi
edasıyla yaklaşmışlardır.
Necip Fazıl
Kısakürek’in talebelerinden olan Mustafa Yazgan, … Kısaca Yedi Güzel Adam
olarak bildiğimiz şair ve yazarlar da onun talebelerindendi. M. Önal
Mengüşoğlu, Şevket Eygi, Kadir Mısıroğlu, Nevzat Yalçıntaş, Bahri Zengin,
Muzaffer Doğan, Sabahattin Zaim gibi şahsiyetler hep Büyük Doğu ekolü ve Necip
Fazıl’ın yanında yetişmişti.
Bunlar arasında
eline pek kalemi almayan ama klasik zamanlardaki gibi Necip Fazıl ile
şeyh-mürid ilişkisi dairesinde bir ilişkisi olan zat ise Himi Oflaz’dı.