Dolar (USD)
34.54
Euro (EUR)
36.15
Gram Altın
2964.24
BIST 100
9367.77
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

​Necip Fazıl Müzesi

Kütüphaneler ve müzeler bir halkın millet olduğunu gösteren en büyük işaret taşlarıdır. Kütüphaneleriniz yaygınsa, müzeleriniz mükemmelse medeniyetiniz irtifa kazanmış demektir. Türkiye’de son yıllarda kütüphanecilik alanında ilerleme görüldü. Belediyelerin sahiplenmesiyle modern, donanımlı, düzenli hizmet veren iyi kütüphanelere sahibiz artık. Takdir edilmesi gereken bir gelişme. Ya müzeler? Yazık ki müzelere henüz toplum olarak alışamadık, gerekli olduklarına ikna olamadık. Bu vadideki ilerleme karınca yürüyüşünde.

Yıllar önceydi Türkiye Yazarlar Birliği İstanbul Şubesi’nde bir zat ile tanışmıştım. Av. Muhammed Emin Özkan’ın, Sultanü’şşuara Necip Fazıl’ın avukatlığını yaptığını öğrendiğimde heyecanlanmıştım. Bilindiği gibi mütefekkir şairimiz, ahir ömründe hasta yatarken bir kitabından dolayı 19 ay hapis cezasına çarptırılmıştı. Özkan bu cezayı dört ay tehir ettirmişti. Süre dolunca, ikinci defa dört aylık bir erteleme kararı daha alınmıştı. Bu süre içinde emr-i Hak vaki olmuştu. Ve ölüm üzerine en güzel şiirleri yazan Şairler Sultanı, ebedî âleme doğru yola çıkmıştı. Birçok fikir, ilim ve inanç büyüğümüz gibi Necip Fazıl da haksız yere suçlanmış, gözaltına alınmış, zindanlarda yatmıştı. Ama bir davanız varsa ve ona inanmışsanız bunun bedelini ödersiniz. Bunu ödemekten asla çekinmedi, bir fazilet ve ahlak adamı, bir iman ve şuur öncüsü olarak gönüllerde taht kurdu. Özkan, üstadın yedi yıl avukatlığını yapmıştı. Kim bilir birikmiş ne hatıraları vardı. Bunu kendisine hatırlatıp “Üstadla Yedi Yıl” adında bir hatıra kitabı yazmasının çok iyi olacağını söylemiştim. Kitapta açılan davalardan ve mahkeme salonlarındaki duruşmalardan bahsedilir, bu arada yaşanan ilgi çekici hadiselerden söz edilirdi. İnşallah bu eser yazılır ve kültür hayatımıza kazandırılır. Cumhuriyet devrinin en büyük şairinin hukuk serencamı, hâkimler ve savcılarla yaşadığı söz düellosu, avukatıyla yaptığı hususi sohbetler, hayranlarının alakasını çekecektir.

Bir gün Kızlarağası Medresesi’ne gittiğimde Muhammed Emin Bey’i yine gördüm. Üzüntülü bir hâli vardı. Merak edip sebebini sordum. “Üstadın evi yıkıldı.” dedi. Büyük edibimizin birçok şiirini yazdığı, eserini kaleme aldığı, Başbakanları, bakanları ağırladığı, pek çok yazar ve sanatkârın hatıralarında derin izler bırakan Erenköy’deki kiralık köşk, artık yoktu. Ethem Efendi Caddesi üzerindeki iki katlı taş yapının sahibi, aynı yere devasa bir apartman dikmişti. Konu daha sonra basına intikal etmişti ama “Ba’de harabi’l Basra.”

Birkaç gün önce aziz dost Mustafa Ruhi Şirin’den bana bir mektup geldi. “Hikâyemiz” başlıklı metin, Necip Fazıl Kısakürek Kültür ve Araştırma Vakfı’ndan gönderilmişti. Üstadın “Tohum saç, bitmezse toprak utansın!/Hedefe varmayan mızrak utansın!” mısralarıyla başlayan hüzünlü mektup, şöyle devam ediyordu:

“2015 yılında başımızda Mehmed Kısakürek ile bu yola başlarken, dedik ki: Necip Fazıl sevenleri, gönüldaşları, akademisyenler, gençler, çocuklar; Üstad’a hiçbir aracı olmadan ulaşabilsin. Onu anlamak isteyenler yine ona gelsin. El yazılarını büyük bir umutla derledik, taradık. 22.000 sayfalık orijinal belgeyi katalogladık. Üzerinde kokusu olan eşyaları sizler için evlerimizden getirdik. Kim ne dediyse, kim ne yazdıysa hepsini büyük bir heyecanla topladık, arşivledik. 400’e yakın Üstad hakkında yazılmış kitap, yüzlerce dergi, binlerce gazete haberlerini derledik. Ne için ararsanız arayın seferber olduk. Bu bazen bir ortaokul sergisi oldu, bazen bir doktora tezi. Bu yolda yürürken senelerce büyüklerimizden destek bekledik. 2019’da fark ettik ki, bütün bu hizmet yine Üstad’ın emeğiyle, her bir cümlesiyle vücuda geldi. Üstad’ın kitaplarının geliriyle bu yolu bize açan yine Büyük Doğu Yayınları oldu. Ancak şu an itibariyle Büyük Doğu Yayınları’nın da, Vakfımızın da içinde bulunduğu ekonomik şartlar sebebiyle tüm bu uğraşlarımız sonucunda vücuda getirdiğimiz Kalıcı Hatıra Odamızı, Arşiv ve Araştırma Merkezimizi kapatıyoruz. 9 senedir içinde bulunduğumuz ekonomik şartları zorlamaktan hiç yorulmadık, gocunmadık. Ülkemizde hali hazırda mevcut ekonomik zorluklar, ne kitabın kıymetini bıraktı, ne araştırmanın önemini. Bu sebeple kırgınız. Büyük hayallerle çıktığımız bu yolu artık sonlandırma kararı aldık. 2015’te başlayan bu yolculukla birlikte; 2019 Mayıs ayında dualarla açtığımız müzemizi ve araştırma merkezimizi 2024 Mayıs ayı itibariyle kapatıyoruz. Bizler yine eşyalarımızı evlerimize götürecek, kitaplarımızı kütüphanelerimize yerleştireceğiz. Senaryolar, tiyatrolar, konferanslar, seminerler, sohbetler… Ne yapıldıysa Üstad için koştuk. Samimiyetle yalnız ve yalnız Üstad için yapılanlara koşturduk gönülden. Sergiler yaptık, yine onun sanat anlayışına, zerafetine uygun. Üstadın dediği gibi sadece onu koklatabilmek için. Onu tanımayan yüzlerce insanı onunla buluşturduk. Binlerce ücretsiz kitap dağıttık. Hayallerimizden biri Büyük Doğu Dergilerinin basımıydı. Şükür gerçekleşti. Daha çok hayalimiz vardı sizlerin Üstadla buluşabilmesi için yarım kalan… 26 Mayıs 2019’da dualarla açtığımız merkezimizi, 26 Mayıs 2024’te kapatıyoruz. Kapanmadan görmek isteyenlere duyurulur!”

Necip Fazıl Müzesi ve Merkezi kapanmamalı, Cağaloğlu’nda Büyük Doğu Müzesi kurulmalıdır. Rabbimden bunu diliyor, yetkili ve ilgililere de görevlerini hatırlatıyorum. İleride mahcubiyet duymamak için 26 Mayıs’ta bu dirilişe, uyanışa hepimizin, herkesin ihtiyacı var.