Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
17 Kasım 2021

Necdet Yaşar

Bazı kimselerin sürekli olarak karamsar tablolar çizmesine aldanmayın. O kötümserlerin rağmına biz hakikaten ulu bir milletiz. Bu güzel dünyaya muhteşem bir medeniyet armağan etmişiz. Bugün insanlığın susadığı o iyilik iklimini oluşturanlar bizim iftiharla andığımız şanlı ecdadımızdır. Bu hakikati geç de olsa bugün anlayanlar var. Her sahada büyük adamlar yetiştirdik. İlim ve sanatta dehalarımızla zirveye çıktık. Onlardan biri dünya çapındaki tanbur üstadı Necdet Yaşar’dı. Bu abide sanatkârımız, Allah rahmet eylesin aynı zamanda çok erdemli ve mütevazı bir insandı. Mütebessimdi, yerli ve millîydi, çelebi adamdı.

Arada bir uğradığı Kubbealtı’nda sohbetlerini dikkatle dinlerdik. Ben de Unkapanı’ndaki matbaasında ziyaretine giderdim. Vefatından önce Şehir ve Kültür’de hakkında yazı yazmış, dergiyi ev adresine göndermiştim. Telefonla teşekkür etmişti. Bir ara Köprülü Medresesi’nde kendisiyle bir nehir söyleşi yapmaya başlamıştım, tamamlamak nasip olmadı. Keşke bitirebilseydik. Deha çapındaki bu sanatkârımız, 1930’da Nizip’te doğmuştu. 24 Ekim 2017 tarihinde ebedî âleme göç etti. Zincirlikuyu Mezarlığı’nda toprağa verilirken cenaze namazına ve defnine müstesna bir dost halkası gelmiş, onu sevgiyle uğurlamıştı.

Önümde bir eser var. Yine mümtaz bir müzisyen olan Fırat Kızıltuğ’un kaleme aldığı kıymetli hatıra kitabı: Necdet Yaşar’la 60 Yıl. Değeri, adında zahir. Bu kadar seneyi birlikte dostlukla birlikte yaşamak her kula nasip olur mu? Fırat Hoca bir vefa abidesidir. Çift kanatlıdır. Mûsiki ve edebiyatımızı iyi bilir, eserleriyle okuyucuyu hemencecik kanatlandırır. Mühim bilgileri ve hatıraları devamlı olarak kayda geçer. Bütün eserleri Akıl Fikir Yayınları tarafından neşrediliyor. Hocanın en çok sevdiği sanatkâr, diyebilirim ki Necdet Yaşar’dır. Zira beraber olduğumuz sohbetlerde mutlaka adını anar. Kitap zaten şu satırlarla başlıyor: “Bende bir baba emeği vardır. Türk Mûsikisini anlamamı, öğrenmemi sağlamıştır. Her zaman, büyük küçük herkese karşı beni korumuştur. İcrâ Heyeti’ne girmemde, tutunmamda Necdet Ağabeyimi hep yanımda hissettim. Bize en önemli insanlık dersini göstermiştir. Sadakati ondan öğrendik. Kendisi bir dünya dâhisi olduğu hâlde, durumunu hazmetmeği, tevazuu, sanata ve sanatkâra saygıyı ondan öğrendik.” Bu hüsnü şehadet tek taraflı değildir elbet. Fırat Hoca için yapılan toplantıda konuşmacı olan Necdet Yaşar da, aziz ve kadim dostu için şu sözleri sarf eder: “Fırat’la elli yıldır beraberiz. Hiç birbirimizi incitmedik.” Bu güzel tanıklık, Kızıltuğ’u duygulandırır ve şu notu düşer: “Bir dünya yıldızından bu övgüyü kazanmak, birkaç ömre değmez mi?”
Fırat Hoca hayatını, musiki dünyasını, doğduğu Bayburt’tan sonra bulunduğu Giresun’dan İstanbul’a gelişini ve sanatkârlarla tanışmasının ilgi çekici hikâyesini anlatıyor. Sıkı durun hatıratın başlangıç tarihini veriyorum: 6 Haziran 1956. Yani 65 sene öncesi… Fakir-i pür taksirin henüz hayatta olmadığı zamana gidiyoruz. Bu serencam içinde biz sadece Necdet Yaşar’ı değil, Mesut Cemil’i, Münir Nureddin’i, Niyazi Sayın’ı, Nevzat Atlığ’ı, Yorgo Bacanos’u, Rüştü Eriç’i, İhsan Özgen’i, Cinuçen Tanrıkorur’u, Alaeddin Yavaşça’yı ve mûsikimizin başka dev isimlerini de yakından tanımış oluyoruz. Aralarındaki tatlı çekişmeleri, hoş sohbetleri, dostlukları, unutulmaz hatıraları okuyoruz. Ufkumuz ve yüreğimiz genişliyor. Fırat Hoca musikimizin üstatlarındandır ama aynı zamanda usta bir şair, kıymetli bir nâsirdir. Türkçesi olağanüstüdür. Eser, hakikaten bir nehir gibi akıp gidiyor. Araya serpiştirilen nükteler, faş edilen sırlar, duymadığımız kavgalar, sert münakaşalar ve bütünüyle sanat hayatımızın perde arkası, kitabı bir çırpıda ve solukta okumamızı sağlıyor.

Fırat Hoca mühim bir meseleye temas ediyor. Batılılaşma rüzgârının sert estiği yıllara ve insanımızı özünden, sanatından ayırdığı vakitlere cesaretle kurcalıyor. Okuyalım: “Memleketimizde insafsız ve gaddarlığa varan bir tutumla Batı müziği propagandası vardı. Üstelik bu anlayış, 250 yıl ülke eğitimini esir almasına rağmen, onu da öğretememiş, müzik şevkini aşağı seviyelere düşürmüştür.” Peki müziğimizin bağımsızlık harbi nasıl kazanılmıştır? Bu zafer, yukarıda isimleri anılan sanat mücahitleriyle mümkün olmuştur. Bunu Fırat ağabey mükemmel bir tespitle bize gösteriyor ve diyor ki:

“Necdet Yaşar ve etrafındaki bir avuç serdengeçti, bir çeşit istiklâl Mücadelesi vererek, kültür tarihimizi canlı tutmuştur. Karahisarî’nin hat sanatının, Sinan’ın mimarî dehasının, Levnî’nin muhteşem minyatür sanatının, Bakî, Fuzulî veya Dertli’nin, Karacaoğlan’ın, Yûnus’un edebiyatının ses dünyasında aksinin olması gerekirdi. Batı müziğini kem küm edenlerin harcı değildi bu sanatların musikisini yapmak.” Son forması fotoğraflarla bezenmiş eseri bir akşam okumaya başladım, sabahleyin bitirdim. Bazı sayfalarda güldüm, bazılarında ise hüzünlendim. Siyasi çekişmelerin, günlük didişmelerin hepimizi yorduğu bugünlerde, kendinize bir iyilik edin ve bu eseri alıp okuyun. İnanıyorum ki çok memnun kalacaksınız.