Nebevi öncelik
Kuşkusuz yeryüzünün en güzel örnekliğini taşıyan Hz
Muhammed'in (sav) yaşamında öne çıkan öncelikleri bilmek mecburiyetimiz var…
O’na (sas) ümmet olma sorumluluğunu sürdürebilmek için O'nun öncelikleri ile
bizim önceliklerimizin örtüşmesi gerekiyor...
Çünkü kişinin duruşunu ve onurunu belirleyen öncelikleridir... Bu
bağlamda Allah Resulünün (sav) belirgin bazı özelliklerini paylaşmak istiyorum.
1) O’nun (sas) en
bariz önceliği davası idi. Tüm hayatını adadığı bir yüce davası, ulvi bir derdi
vardı... İlay-ı kelimetullah davası… Bu hedefinden, son nefesine kadar, zerre
kadar sapmadı, asla geri adım atmadı... Tüm zorlukları göğüsledi, ilkelerinden
hiçbir zaman taviz vermedi kimseye boyun eğmedi. Mekke'nin en zor günlerinde,
sonucu nereye varırsa varsın, davasını korkusuzca haykırdı... Allah'a yemin
ederim ki Güneşi sağ elime, Ay'ı da sol elime koyacak olsalar; ben yine de bu
davadan vazgeçmem. Ya Yüce Allah bu dini üstün kılar, yahut da ben bu yolda
ölürüm dedi. (İbni Hişam İbni Esir) Tevhid davasının tavizsiz ve kusursuz
rehberiydi O (sav).
2) O’nun (sav) son
nefesine kadar önceliği ukba yani ahiret idi… Sonlu dünya yaşamının sonuçları
ile kendini asla sınırlamadı... Sonsuzluk yurdunu sürekli önceledi. Bu bağlamda
sade yaşamından asla ödün vermedi... Bir defasında “Hazreti Ömer (ra) hasır
üzerinde tenindeki izleri görünce gözyaşlarını tutamamış, ey Allah'ın Resulü
kisralar, kayserler saraylarda yaşarken sen hasırın üzerindesin.” Efendimiz
(sav) Ömer'e cevaben; “İstemez misin ya
Ömer dünya onların ahirette bizim olsun.” (Ahmet Bin Hanbel, Müsned)
Başka bir seferinde Dünya ile benim ne alakam olabilir ki
ben bir yolcu gibiyim bir ağacın altında gölgelenen bir yolcu; sonra da orayı
terk edip yoluna devam eden… O (sav)
şunu çok iyi bilir ve uyarıyordu; “ Bu ümmetin helak ve hüsranının
dünyevileşmekten olacağını sürekli ahiret öncelikli sade bir yaşam
öneriyordu.” Hem ehl-i beytine hem
ashabına hem de ümmetine asla esneklik göstermediği özelliklerinden biri bu
idi...
3) O’nun (sav)
önceliği yüce ahlak idi… Allah (cc), O’nu (sav) bu önceliği ile tanımlıyordu. “Muhakkak ki
Sen pek yüce bir ahlak üzeresin.” (Kalem, 4) O’nun (sav) önceliği siyasi, askeri, iktisadi, içtimayı,
fiziki güç değil; ahlaki güç idi... En büyük sermayesi yüce ahlakı idi. Bu
ahlak ile yürekleri ve yurtları fethetti. “Ben ancak güzel ahlâkı tamamlamak
için gönderildim.” (Muvatta)
Dost ve düşman hiç kimse bugüne kadar onun ahlakı ile ilgili
olumsuz bir cümle kurabilmiş değildir. Çünkü Hz Aişe (r.anha) annemizin ifadesi
ile “O’nun (sav) ahlakı Kur'an'dır.”
Nasıl ki Kur'an benzersiz ise Hazreti Muhammed sallallahu aleyhi ve sellemin
ahlakı da benzersizdi. Evet O (sav) yürüyen
Kur'an'dı.
4) O’nun (sav) ahlâkı ötekilerdi… O (sav) asla kendisi için yaşamadı, kendini
öncelemedi, derdi hep ötekilerdi... İster Müslüman ister gayrı müslimler olsun
kendini şöyle ifade ediyordu; “Benim ve Sizin durumunuz ateş yakıp da ateşe
böcek ve kelebekler düşmeye başlayınca onlara engel olmaya çalışan adamın
durumuna benzer, ben sizi ateşten korumak için kuşaklarınızdan tutuyorum; siz
ise benim elimden kurtulmaya ateşe girmeye çalışıyorsunuz. (Müslim)
Rabbi de O’nun (sav)
şefkatine dikkat çekiyordu. “And
olsun size kendinizden öyle bir peygamber gelmiştir ki sizin sıkıntıya
uğramanız ona çok ağır gelir, O size çok düşkün müminlere çok şefkatli ve çok
merhametlidir.” ( Tevbe, 128)
Sadece müminlere mi
merhametli? Müşriklere de acıyordu, iman
etmediler diye aşırı üzülüyordu; neredeyse kendini tüketecek boyutlarda… Allah(cc)
ona teselli veriyordu; “Resulüm, onlar iman etmiyorlar diye neredeyse kendini
mahvedeceksin.” (Şuara, 3)
İşte Yüce Nebi’nin (sav) öncelikleri…
Biz bunun neresindeyiz?