Ne zaman düzeliriz!
Adalet her yere hakim olunca.
Peki o ne zaman olur?
Adil mahkemeler her yerde olunca.
O ne zaman olur?
Adaletli hakim ve savcılar oralarda olunca.
O ne zaman olur?
Adil bir hukuk sistemi kurulunca.
O ne zaman olur?
Hukuk fakülteleri bu şuurda olunca.
O ne zaman olur?
Hukuk fakültelerini gerçek hukukçular tercih edince.
O ne zaman olur?
Liselere gereken ehemmiyeti verince.
O ne zaman olur?
Ortaokullara gereken ehemmiyeti verince.
O ne zaman olur?
İlkokullara gereken önemi verince.
O ne zaman olur?
Anaokullarından itibaren değer merkeze alınınca.
Emin misin?
Değilim.
O zaman bu iş olmayacak!
Hayır olacak.
Peki ne zaman?
Evi sürekli okul bildiğimiz zaman.
Başka!
İşi ehline verdiğimiz zaman.
Başka!
Adaletin hukukçulara bırakılmayacak kadar değerli
olduğunu anladığımız zaman.
Sen yine bu iş olmaz diyorsun yani!
Olur olur, hem de bal gibi olur.
Peki ne zaman!
Herkes haddini bildiği zaman beyim, haddini bildiği
zaman.
Yok yok efendi.
Biz düzelmeyiz.
Neden öyle düşünüyorsun?
Sen de benim gibi düşünüyorsun Beyim.
Nereden çıkardın bunu?
E sen de inanmıyorsun söylediklerine!
Olur mu öyle şey! Ben inanmadığım şeyi söylemem.
Bak sana yedisinden yetmişine yaşlısından gencine
köylüsünden kentlisine aliminden cahiline zengininden fakirine kısacası bu
toplumun bir ağzı iki kulağı olan her ferdi olarak en çok yaptığımız şey değil
mi haddimizi bilmemek ve işi ehline bırakmamak.
O kadar da ümitsiz olma canım.
Sebep.
Bak artık herkes işine bakıyor.
Nerede?
Her yerde.
Kafa bulma benimle.
İnan ki öyle.
Artık seninle konuşmayacağım. Adalet dedin tamam dedik.
Adaleti getirip eğitime bağladın ona da tamam dedik. Eğitimi aileye bağladın
ona da tamam dedik. Lakin çözülen ve dağılan aileyi hiçbir şeye bağlamadan bu
işler düzelecek diyorsun.
Ama sen sabırsız davranıyorsun. Yıkmak kolay yapmak
zordur. Yüzyılların yıkımı öyle kolay mı tamir edilir?
Ama bizim vaktimiz kalmadı.
Onu başkaları düşünsün. Gel biz haddimizi bilelim ve
üzerimize düşen vazifeyi yerine getirelim. Onu başkaları düşünsün.
Peki senin dediğin olsun. Ama bilesin ki fazla sabrım
kalmadığı gibi dünyanın da ömrü fazla kalmadı.
Bak yine haddini aşıyorsun.
Özür dilerim efendim özür.
Ah ne efsunkâr bir şeysin sen, ey haddini bilmek!