Ne yaman ilişki
Herkes Rusya’nın hatta birazda İran’ın, Suriye’deki tavrını konuşuyor. Haksız da sayılmazlar. Astana ve Soçi’de “can ciğer kuzu sarması” olanlar, şimdi ne değişmişti de Türkiye aleyhinde hareket ediyordu merak konusu? İsterseniz bu soruya, cevap arayalım bugünkü yazımızda. Sonrada Corona Virüsü, Libya, Rand Corporation'ın darbe raporu, İsrail’in Sn. Fidan’ı hedef göstermesi… gibi meselelerle devam edelim. Bakalım aralarında DOLAYLI bir ilişkisi mevcut mu, beraber inceleyelim. Sakın “ne alakası var” demeyin! Keza zamanımızda birçok şeyin, imkânsız olmadığı tartışılmaz bir husus. Nasıl mı? Buyurun öyleyse…
ABD tarafından hedefe koyulan Türkiye, Rusya ve İran, defalarca Astana ve Soçi’de bir araya geldiler. Yapılan toplantılar, tüm dayatmalarına karşı, coğrafyanın sahipsiz olmadığının ispatıydı açıkça. Bir hayli de mesafe kat edildi. Ama liderlerin satır arasına sıkışan cümlelerinde, bazı sorunların varlığı da aşikârdı. Bu ise kurulan işbirliğinin, şiddetli siyasi depremlere dayanıklılığı hakkında şüphe oluşturuyordu. Her şeye rağmen Türkiye, iyi niyetli tutumundan asla ödün vermedi. Mesela S-400, Türk Akımı, Akkuyu Nükleer Tesisi icraatlarıyla bunu bariz gösterdi.
Fakat Rusya, YPG’ye terör örgütü demediği gibi ne Hafter, ne de Esed’den bir türlü vaz geçmedi maalesef. Dış siyasetini Şiilik üzerine oturtan İran ise Türkiye’nin, “Sünnî” bir büyük güç olarak oyuna girmesini hiç mi hiç hazmedemedi. Gerçi hazmetmesi de beklenemezdi. Çünkü Esad ve İran’ın tüm planlarında; Suriye’deki Sünnî çoğunluğun göçe zorlanarak, azınlığa dönüştürülmesi bulunuyordu. Özetle bizlere pek aksetmese de, masa hep karışıktı. Özellikle Rusya’nın rejimden yana tavrı, bizim tarafımızdan oldukça can sıkıcıydı. Lakin yine de ara sıra gerilen ilişkiler, liderlerin temaslarıyla bir şekilde yumuşatıldı.
Peki, geldiğimiz aşama da ne olmuştu da Rusya, rejimin İdlib’ de karşımıza dikilmesine ses çıkarmamıştı. İşte işin bam teli de, burası değil mi zaten. Evet, tamda burası… Zira İtalya'nın La Stampa gazetesinde yayınlanan; “TÜRKİYE'NİN, LİBYA'DA MEŞRU HÜKÜMETE VERDİĞİ DESTEKLE, MASADAKİ KARTLAR DEĞİŞTİ” şeklindeki makale, fazla söze hacet bırakmayan cinsten…
***
Şimdi de diğer yönden ilerleyelim
Corona Virüsü’nün, Çin'e yapılan büyük bir operasyon olduğu şüphesiz. Öyle ki virüs sonrası, Çin’de ithalat ve ihracat adeta durma noktasına ulaştı. Dolaysıyla da enerji fakiri Çin, gaz ile petrol alımını durdurmak zorunda kaldı. Bununda yansıması, 20 dolar civarında düşüş yaşayan petrol fiyatlarında hissedildi. Hatta kredi derecelendirme kuruluşu Moody's, “Coronavirüs ile petrol fiyatlarının daha da aşağıya ineceği” açıklamasıyla bunu teyit etti. Tahminler ise 40 doları bulacağı yönünde... Bu neden önemli biliyor musunuz? Hemen söyleyelim; Putin yapılan onca operasyondan, günümüze dek ARTAN PETROL FİYATLARIYLA kurtuldu da ondan. Zira petrol ihraç eden bir ülke konumundaki Rusya’nın, gelir düzeyi ve refah artınca iç operasyonlara bağışıklık kazandığı herkesin ortak kanısı.
Hülasa Coronavirüs nedeniyle, Çin’in enerji kullanımı yüzde 70 geriledi. Böylece fiyatlar düşüyor ve düşen fiyatlar DOMİNO ETKİSİYLE, Rusya’ya kaybettirdiği gibi Çin’e de petrol satamaz hale getiriyordu. Kısaca YUMUŞAK KARNINDAN YAKALANAN, bir Rusya vardı artık masada. Kötü rüyalar görmemek için, HER ŞEYİ YAPABİLECEK BİR RUSYA yani. Kim bilir Libya’da, Türkiye’yi karşısına alma pahasına, Amerika ile yürüyebilecek bir Rusya… Belki de Türkiye’yi İdlib’de oyalayarak, Libya’dan uzak tutmak isteyenlerle anlaşmak durumunda kalan bir Rusya… Yoksa iyi ilişkiler kurduğumuz Rusya’nın, biranda “rejime yürek yedirmesinin” başka nasıl bir mantıklı açıklaması olabilir ki?
Anlayacağınız Corona Virüsü ve alakasız gibi görülen İdlib hadisesi, bir biçimde aynı düzlemde buluşmuştu. Hem de her şeyin özünde, dünya hâkimiyeti ve D. Akdeniz kaynaklarının varlığını ispat edercesine… BU MİNVALDE TÜRKİYE’NİN LİBYA’DA OYUN BOZMASI VE DİYET OLARAK İDLİB’İ BAŞIMIZA SARDIKLARINI SÖYLEMEK ÇOKTA ÜTOPİK SAYILMAZ. İleriki günler nelere gebe, bilinmez ama şimdiye kadar Rusya-Amerika denkleminde dengeyi sağlayan Türkiye’nin, yine bir çıkar yol bulacağından eminim. Bunun için elimizde bir takım kartlar da yok değil. Yalnız, Türkiye’nin kararlılığı ve geri adım atayacağını ilan etmesi ile Rand Corporation Raporundaki “darbe” iması, zamanlaması açısından dikkat çekici… İsrailli bir paçavra gazetenin, Hakan Fidan aleyhindeki yazıları da bir o kadar manidar. Peki, içeride aniden başlayan diğer tartımalar mı? Yorumu artık sizlere bırakıyorum. Daha ne söyleyeyim…