Ne Özgür, ne Özel!
CHP’de
Kemal Kılıçdaroğlu genel başkanlığa geldikten sonra, toplumda yükselen değişim
talebini karşılamaya yönelik bir siyasi strateji arayışına girerek Parti
Meclisini yenilemişti. Aynısını Özgür Özel de yapmaya çalıştı. Hatta parti
meclisinden önce açıklanan anahtar listede Tahsin
Tarhan, Sezgin Tanrıkulu, Selin Sayek Böke, Ali Haydar Fırat gibi isimler yer
aldı. İster istemez aklımda su soru
yanıt bulmaya çalıştı: Hani değişim???
Partinin
tıpkı Kılıçdaroğlu’nun değişim yaklaşımı gibi laiklik temelli siyasi gerilim
üreten yapıdan uzaklaştırmak, toplumsal ve ekonomik projelere ağırlık vermek,
bunların yanında toplumda var olan değişim isteğine uyacak siyasi bir söylem
ortaya koymak olmuştu. Kılıçdaroğlu kendi genel başkanlığı döneminde kendisini
hep sağlama almaya çalıştı. İzlediği stratejide, seçim sonrasında parti içi
iktidar mücadelesinin ortaya çıkmamasını sağlamak adına Deniz Baykal ve Önder
Sav ekibinden kişilere, aday listelerinde yer vermemişti. Bu doğrultuda,
CHP’nin mevcut grubundan çoğu isim, listelerde kendine yer bulamamıştı. Ayrıca Baykal siyasetinin tabandaki
yansımasından zarar görmemek için hem aday seçiminde hem de söylemlerde,
statüko ve değişim taraftarlarını birlikte memnun edecek bir strateji
izlenmişti. Bu durumun örneği olarak “Eski CHP” ile özdeşleşen Mustafa Balbay,
Mehmet Haberal ve İlhan Cihaner gibi isimlerin adaylığının yanında, “Yeni
CHP”nin değişim yanını gösteren Sezgin Tanrıkulu, Muhammet Çakmak gibi isimlere
de adaylık verilmişti. İzlenen bu denge siyaseti, parti içinde farklı iki
kesime de hitap etmeye çalışılırken partinin istikrarlı bir siyasi çizgi
belirlemesini engellemişti.
Peki
şimdi Özgür Özel değişimi ile neler oldu?
Evettt.. Kişisel olarak en beklemediğim oldu ve Özgür
Özel CHP’nin genel başkanı oldu. Kendisi siyasi atmosfere hiçbir heyecan
katmadığı gibi deyim yerindeyse yaprak kıpırdatmadı. İsminin zikredildiği günden beri ben kişisel olarak bunu ya
“danışıklı dövüş” olarak ya da “emanetçi” olarak yorumladım.
Bir siyasi liderin meşruiyeti
için yönetimdeki ağırlığını koruyup arttıracak önlemler alması, hedef
kitlesiyle sürekli iletişim halinde bulunması zorunludur. Kitle iletişim
araçları bu amaçla ülke ve dünyanın gündemi üzerine bilgiler vererek
izleyicilerinin beklentilerini etkilemektedir.
Sorarım
sizlere;
Özgür Özel genel
başkanlık koltuğuna oturduğu günden bugüne sözünü ettiğimiz o ağırlığı
koyabildi mi?
Çıktığı her kürsüde sözlerine Demirtaş’a selam göndererek başlaması
seçmende nasıl bir lider algısı yaratır?
4 Kasım’da “önseçim”
deyip 11 Kasım’da “her yerde önseçim olmaz” diyen bir liderin sözüne güvenilir
mi?
Tanju Özcan’ın partiye
geri dönebilmesi için eski genel başkandan icazet alması gereken liderin
değişim retoriğine ne kadar güvenilir?