Ne Olacak Değil Ne Yapmalıyız?
Bilindiği gibi ‘’ABD’nin hasımlarına Yaptırımlarla karşı koyma’’ anlamına gelen kısa adı CAATSA’’ olan yasal düzenleme 2017 yılında kongreden geçmişti. Düşman olarak tanımladıkları ülkeler; İran, Rusya, Çin ve Kuzey Kore idi. Ocak ayında yönetimi bırakacak olan Trump yönetimi giderayak ‘’düşmanlar’’ listesine Türkiye’yi de ekledi.
Türkiye’nin ABD’ye düşmanlık yaptığına dair somut bir örnek olmamasına
rağmen, ABD’nin terör örgütüne silah verdiği, FETO elebaşını koruduğu bilinmektedir.
ABD, Türkiye’yi yaptırım uygulanan ülkeler listesine dâhil etmekle malum olan hasımlığını ilan etmiş oldu.
Gelişmeleri Dost-Düşman-Doğu-Batı türünde kategoriler oluşturmak yerine analitik
bakıp olayların perde gerisinde nelerin olabileceğini anlamaya çalışmak
gerekir. Bu önemli hususun altını çizdikten sonra bana göre ABD kararının perde
arkasında beş neden bulunmaktadır.
Bir, bu karar ABD’yi
çelişkiden kurtarmayı amaçlamaktadır. Çünkü ABD bir taraftan müttefik
görünürken, diğer taraftan Türkiye’nin bütünlüğüne yönelmiş terör örgütüne
silah vermesi büyük bir çelişki yaratıyordu.
İki, Türkiye’ye karşı hasımlığının bir bahaneye dayanması gerekirdi
ve Rusya’dan alınan S-400’ler bahane olarak gösterildi.
Üç, insanlığın
temel çıkarlarını savunan Türkiye’nin siyasetiyle ABD’nin bencil politikaları
çatışmaktadır. Cumhurbaşkanı Erdoğan uluslararası toplantılarda sözleriyle, yardım
kuruluşları eylemleriyle bu gerçeği ortaya koymaktadır ve ABD bundan rahatsız
olmaktadır.
Dört, Türkiye’nin
barış ve adalet temelli dış siyaseti ile ABD’deki silah lobisinin dünyada kargaşa çıkartma dış politikası çatışmaktadır.
Beş, Türkiye’nin
savunma sanayisine yapmış olduğu yatırımlarla bağımsızlığını güçlendirme
siyaseti ile ABD’nin ülkeleri kendisine bağımlı kılma politikası çatışmaktadır.
Yunanistan aynı Hava Savunma Sistemi almasına rağmen, ABD sorun
çıkartmazken Türkiye’ye karşı bu haksız tavrı üzerinde düşündüğümüzde sorunun
S-400’leri aşan bir boyuta olduğu anlaşılmaktadır.
Ancak önemli gördüğüm bir hususun
altını çizmek isterim; ABD’nin Türkiye’ye karşı yaptırım kararından sonra
zihinlerde oluşan ‘’ne olacak?’’ yerine
‘’ne yapmalıyız?’’ Sorusunun daha doğru
olacağını düşünüyorum. Çünkü birinci soru, olaylar karşısında biraz endişe ve
edilgenliği ifade ederken, ikinci soru, kararlı ve etkin olduğumuzu ifade eder.
Peki,
Türkiye ne yapmalıdır?
Bir, Türkiye ekonomiyi
güçlendirmek amacıyla işletme ve iktisat fakülteleriyle küçük ve orta ölçekli
firmalar arasında koordinasyon sağlayacak bir sistem kurmalıdır. Böylece teori
ile pratiği birleştirmelidir.
İki, savunma sanayisinde millileşme hamlesi kararlılıkla devam
ettirilmeli ve bu konuda muhalefet partileri daha yapıcı bir tutum
takınmalıdır.
Üç, dış
politika konuları her türlü siyasi çıkarın üzerinde tutulmalı ortak bir ses tek
bir yumruk olunmalıdır. Siyasi partilerimiz birbirlerinin açıklarını ortaya
çıkartmak maksadıyla yarışacağına Türkiye için daha iyi proje üretmek için
yarışmalıdır.
Ben üç unsur saydım siz bunu çoğaltabilirsiniz. Türkiye çok merkezli dünya
güçleri arasındaki dengelerde etkili rol oynayabilecek bir coğrafyaya sahiptir.
Doğru stratejiler üretildiğinde tarih Türkiye’ye yaptırım kararı alan ülkelerin
yıprandığına şahit olacaktır.
‘’Ne
yapmalıyız?’’ Sorusunun bendeki cevabı; Türkiye’nin gücü, sınırlarıyla
sınırlı olmadığını göstermek için gece gündüz çalışmalıyız. Sizdeki cevap
nedir?
Not: eleştiri, önerileriyle katkı sağlamak isteyen dostlarımız: [email protected] adresine yazabilirler.