Ne durumdayız
Müslüman, inancının hak oluşuna, davasının büyüklüğüne göre yaşayan biridir. Böyle yaşarsa büyür, saygı görür, çevresini de yaşadığı şekilde etkiler.
Yok, eğer inancın büyük olduğu halde küçük yaşamayı seçersen küçülürsün.
Müslüman küçük değil büyük insandır. Tabi ki günahlarımız olacaktır, tövbe ile
gelen temizlenmenin ardından, bir iç huzur var ki sormayın, kuş gibi hafif
olursun. Hiç bir günah Allah’ın rahmetinden büyük değildir. O affeder,
affetmeyi sever.
Namaz mesela… Sadece Allah’a baş eğersin yükselirsin. Secde hali,
karmaşık ve derin düşüncelerde boğulmama hali, gönül ferahlığıyla nefes
alırsın.
İslam, doğru ve dürüstlüğün adıdır. Öyle de olmayı emrediyor. Ayrıca doğru ve
dosdoğru olmayı da. Tartıda ve ticarette ölçülü, hüküm vermede adalet, velev ki
en yakınımızın aleyhine dahi olsa adaleti emrediyor, doğru şahitlik iyi
mümin olmanın şartlarındandır.
Bir Hadisi Şerif’te, ‘mü’minin güven yurdu’ ve ‘mümin mü’minin
kardeşi’ olduğunu söyler. Şu güvensiz ve tehlikeli dünyada ancak
böyle güvende kalabiliriz. Mümin merhametin, adaletin ve umudun
adamıdır.
Evet, Müslüman İslam’ın neye karşılık geldiğini bilir. Sadece kendini kurtaran,
kendi gemisini yürüten değildir. Türkiye, bizim için büyük bir gemi,
mübarek bir emanettir. Bu gemide bizden olmayanların ve farklılıkları
yaşadığını biliyoruz. İslam onları bize emanet etmiştir.
Türkiye umut, güvenle sığınacağın liman, güven yurdudur. Dün, İspanya’da zulme
uğrayan Yahudilere kucak açmış bir milletiz, bugün de Suriyeliler başta olmak
üzere mazlumlara kucak açıyoruz. “Biz iktidar gelince Suriyelileri geri
göndereceğiz” diyen biri bu ülkenin neye karşılık geldiğini bilmiyorlar.
Aramızda ‘Devir değişti’ havasında olanlar var. İyi de İslam
değişmedi ki aynı. Bir de ‘merhametli ve iyi niyetli olursan ezilirsin’ deniyor
ya, densin biz mesuliyetimizin ve neye karşılık geldiğimizin
farkındayız. Bizlere düşen ateş yakmak değil yakana engel olmaktır.
Kötülük, fitne ve fesat ateştir yakar, kötülüğün sesi çok çıkar.
Müslüman dünyaya karşı arzu ve isteklerini tutkuya dönüştürmeyen insandır.
Böyle bir kimliğin hem insanlara hem de dünyaya karşı sorun ve şikâyeti azdır.
Düşüp kalksa da o hale şükür diyebilendir. Yaptığı iyilik için karşılık
bekleyen değildir. Çünkü iyiliği Allah emrettiği için yapar.
“Çok zengin ancak hiçbir akrabası olmayan yaşlı bir Ermeni kadıncağız, babama
kendisine bakılması karşılığında tüm mallarını vermeyi teklif etmişti. Babamın
teklife çok sinirlendiğini hatırlıyorum. Mealen 'Bir ihtiyacın olursa biz zaten
yanındayız. Böyle bir şeye gerek yok' demişti. Kadın gönül koydu, başkasıyla
anlaştı. Kısa bir süre sonra da vefat etti.” (Bu olayı rahmetli
Markar Esayan anlatmıştı)
İyilik, iyi insanın amellerindendir; bunun için karşılık beklemez. Bilir ki iyilik
yapmak kendine iyilik yapmaktır aslında.
Mazlumun duası Allah’a tez ulaşır çünkü dua ile Allah arasında perde yoktur. İyilik
dua almaktır. Garip gurabanın rızasını almayı Hakkın rızasını almak olarak
görüyoruz.
Çok günah işlemiş de
olsak hiç bir günah Allah’ın Rahmetinden büyük değildir. Bu yılı fırsat bilerek
Allah’ın rahmetine sığınmaya ne dersiniz?