NATO'nun göremediği denge
NATO’suz bir bahar yaşar mıyız, diye soranların taleplerini güçlendiren bir NATO toplantısı yaşandı.
İttifakın doğu kanadı olarak görülen Romanya, Macaristan, Polonya ve Slovakya’ya destek kararı çıkarken ittifakın gerçekten en doğusunda yer alan Türkiye için ise hiçbir destekleyici karar verilmedi.
Aksine Rusya ile ilişkileri canlı tutmasının yanında ayrıca arabuluculuk çabalarıyla olası barışın zeminini oluşturması nedeniyle NATO’nun ve Batı’nın liderliğine soyunan bir avuç devleti epey rahatsız etti.
ABD’nin aynı gün yeni yaptırım kararları almasına tepki gösteren tek ses de yine Türkiye oldu.
Rusya, haksız...
Aksini iddia edenin reel politik bakışa kendisini fazla kaptırdığı ve “güçlü olanın haklı olduğu” savını merkezi aldığı bir fırtınaya yakalandığını söylemek az bile olur.
Böyle olsa bile güçlünün haklı olmak için bahane üretmesi gereken zamanlarda yaşıyoruz artık.
Rusya’nın haklılığını tescil edecek ise hiçbir gerekçe yok.
Gürcistan’daki gibi sadece ayrılıkçı bölgelerle sınırlı bir operasyon düzenlenmiş olsaydı dünyada karşılık bulabilirdi belki ama direkt bir Ukrayna’nın egemenliğini ortadan kaldırmaya çalışması asla ama asla kabul edilebilir değil.
Aslında Rusya’da bu durumun farkında...
Ama gerçekler ile ihtiyaçlar arasındaki denge siyasilerin süslü sunumlarıyla bir anda tersine dönebiliyor.
Putin siyaseten tabanı dikkate almasa da tabanda yükselen bir dalga var.
Bu dalgayı destekleyecek yaptırımlar ve izolasyon kararları ile zenginliğin aktarıldığı oligarklar birbiri ardına sıkıştırılırken bu süreçte siyasilere dokunulması başka bir sorun oluşturabilir.
ABD’nin son yaptırım kararıyla Rusya’nın alt yasama meclisi olan Duma üyelerinden bazılarının yaptırım listesine almasından bahsediyorum.
Siyasete saldırı başladığı zaman ülke birlik olur.
Ülke içindeki muhalefeti de kaybedersiniz.
Benzer tecrübeler yakın siyasi tarihte de yaşandı.
Olabilecek en makul senaryo; ekonomik bağımsızlığa neden olmayacak kadar konforun yok edildiği yaptırımlardır.
Bu politik yaklaşım ile Rusya içindeki zenginler rahatsız edilse yeter.
Para babaları hadi cinsiyetçi olmayalım; parayı yöneten insanlar, kendilerini daralmış hissetsin, bakın o zaman hangi iktidar ayakta kalabilir.
Halk devrimlerinin kökü olan Fransız ihtilalinin arkasındaki gizli el olan burjuvanın, çıkarlarını koruma amacıyla ilk adımı Magna Carta ile 550 seneden fazla zaman önce attığını unutmayalım.
Burjuva, halk hareketleriyle hükûmetleri sıkıştırmayı iyi bilir.
Neticede Ukrayna da başka bir zenginin turuncu devrimine kurban edilmedi mi?
BİTMEYEN S400 MESELESİ
Hindistan’ın aldığı S400 konusunda ses çıkarmayan ABD’nin, Türkiye’ye CAATSA yaptırımında beis görmemesinin getirdiği ikircikliğe rağmen hâlâ ama hâlâ siyaset yapacağız diye ayak oyunlarıyla Türkiye’ye don biçmeye çalışması akıl alır gibi değil.
Türkiye için S400 meselesi kapandı.
Patriot ve F35 alımına kapalı olunmasa da esasında bu defterler de kapandı.
Zira BAYRAKTAR’ın ortaya çıkması ihtiyaçları azaltırken SSB Başkanı İsmail Demir’in füze savunması konusundaki açıklamalarıyla da HİSAR için gelecek planlaması yapıldığı ortada...
ABD’nin uydu, uzun menzil füze ve nükleer silah konusunda sunabileceği alternatifler iş birliği tekliflerine odaklanacağımız düzene giriyoruz.
Dış politikada sürdürdüğümüz cesur tutumun arkasında birçok proje ve ülkelerle yapılan çeşitli iş birlikleri var.
Ekonomi ve iç barışı da sağlayınca bir de gel o zaman gör sen bakalım Türkiye’yi...
Ey Amerika!..