NATO'nun geleceği
NATO içinde temel stratejik konularda artan farklılıklar üye devletlerin yeni arayışlara girmesine neden olmaktadır. Bu anlamda NATO yeni bir Avrupa gerçeğinin şekillenmesiyle karşı karşıyadır. Yeni Avrupa’nın şekillenme süreci, NATO’nun geleceğini nasıl etkileyecek? Sorusunu ister istemez akıllara getirmektedir.
Bu
bağlamda 2022’de gerçekleşmesi beklenen iki önemli diplomatik görüşme
belirleyici olacaktır. Birincisi, Mart
ayında ‘’Avrupa güvenliği’’ hakkında
ortak bir görüş oluşturmaya hazırlanmaktadır. Bazı Avrupalı liderlerden sıkça
duyduğumuz ‘’Avrupa’nın stratejik özerkliği’’ kavramına bir açıklık
getireceklerini bekliyoruz.
İkincisi, Haziran ayında
Madrid’de NATO Zirvesi gerçekleştirilecektir. Değişen güvenlik ortamında
riskler ve fırsatlar dikkate alınarak ittifakın stratejisi açıklanacaktır.
Bu
her iki görüşmede de ortaya çıkacak sonuç belgesi, NATO’nun üyeleriyle nasıl
bir bağa sahip olduğunu göreceğiz. Ancak söz konusu belgelerin sonucu kadar, o
süreçte izlenecek yol ve yöntem de bir o kadar önemli olacaktır.
Özellikle
Soğuk Savaşın sona ermesinden sonra Batı dünyası doğuya doğru genişlemek
istemişti. Küreselleşme rüzgârları estirilmeye çalışıldı. Liberal kapitalist
sistem öyle bir şişirilmeye çalışıldı ki ‘’Tarihin
sonu ‘’ denildi.
Ancak
2008’deki ekonomik kriz, küreselleşmenin zayıflıklarını ortaya çıkarınca, ‘’Liberalizmin sonu mu?’’ diye
sorulmaya başlandı. Çin ve Rusya birer küresel güç olarak, Hindistan, Türkiye,
Güney Afrika ve Brezilya bölgesel güç olarak ortaya çıktı. Bu yeni duruma ne AB,
ne de NATO uyum sağlayabildi. Hâl böyle olunca NATO üyelerinin güvenlik algıları farklılaşmaya başlandı.
Avrupa
NATO’nun
önemli bir parçası olan Avrupa’ya baktığımızda, üye devletlerin çatışan
çıkarları arasında fikir birliği sağlamaya çalıştıklarını görürüz. Karmaşık bir
süreç yaşadıkları aşikârdır. Tehdit ve savunma algıları Doğu-Batı, Kuzey-Güney Avrupa
olarak farklılaştı.
Rusya’nın
yeni bir güç olarak tarih sahnesine çıkması Doğu Avrupa için güvenlik meselesi
hâline geldi. Batı Avrupa için ise, Ortadoğu ve Afrika ülkelerinde göç akışları
güvenlik meselesi olarak algılanmaktadır. Ayrıca Kuzey ve Güney arasındaki
ekonomik tartışmalar güvenliği de etkilemektedir.
ABD
Çin
ve Rusya’nın küresel birer güç haline gelmesi ABD’yi hem Pasifikte hem de
Kuzey’de endişelendirmektedir. Bu nedenle İngiltere ve Avusturalya ile birlikte
‘’AUKUS’’ diye yeni bir güvenlik paktı kurdular. Diğer taraftan Macron’un 9
Aralık’ta ‘’Avrupa güvenlik konusunda ortak duruş geliştirmeli’’ açıklaması ABD’de
rahatsızlığa neden oldu.
Türkiye
Türkiye,
NATO üyesi önemli bir ülkedir. Ancak hem PKK terör örgütü konusunda hem de Doğu
Akdeniz’de Türkiye’ye tehdit NATO içinden gelmektedir. ABD, PKK’nın Suriye
koluna saldırı silahı verirken, Türkiye’nin Rusya’dan savunma silahı almasını
kabul etmemektedir.
Sonuç
Bütün
bu gelişmeler NATO’nun geleceğinin nasıl olacağıyla ilgili soru işaretleri
oluşturmaktadır. ABD ve Avrupa’nın karşı karşıya olduğu mevcut ekonomik, sosyal
ve siyasal sorunlar dikkate alındığında, NATO’nun geleceğini daha da belirsiz
bir hâle getirmektedir.
Türkiye
açısından, NATO’nun geçmişi karanlık, şimdiki hâli kafası karışık, geleceğinin
belirsiz olduğunu düşünüyorum.
[email protected]
Twitter:@MehmetB78849685