Dolar (USD)
34.60
Euro (EUR)
36.30
Gram Altın
2933.28
BIST 100
9659.96
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
06 Aralık 2019

NATO Zirvesi’nden elimizde kalan…

Sabah Başyazarı Mehmet Barlas, NATO Zirvesi’ni, “NATO Zırvası” olarak nitelendiriyor.

Yazıda “sonuçsuzluk” vurgusu var.

Sayın Barlas, meseleleri “iyimser” açıdan ele alan bir yazar olduğu halde, haklı olarak memnuniyetsizliğini ifade ediyor.

İttifak’ın bizim için en ‘hassas’ mesele olan “PKK/YPG’yi terör örgütü olarak kabul etmeyi” kabullenmemekte ne kadar ısrarlı ve kararlı olduğunu gördük.

NATO Genel Sekreteri Stoltenberg, “YPG’nin nasıl tanımlanması gerektiği konusunda müttefikler arasında görüş ayrılığı var!” diyerek durdukları noktayı vurgulamış oldu.

Müttefikler arasında görüş ayrılığından ziyade, varlığı hedef alınan Türkiye’nin yalnız bırakılması, NATO’nun ‘kurumsal olarak’ PKK/YPG Terör Örgütü’nün arkasında durması durumu var.

Onbinlerce evlâdımızı katletmiş ve trilyonlarca dolarlık zarar vererek ekonomimizi ele güne muhtaç hale getirmiş PKK/YPG’yi “Terör Örgütü” olarak görmek bir yana, onlara “her türlü desteği” sundukları da biliniyor.

Evlâtlarımızın ciğerlerine saplanan kurşunlar onların kurşunları, “müttefik”lerimizin yani!..

Olan şu:

NATO Genel Sekreteri, ABD ve Fransa’nın Başkanları, Almanya Başbakanı hep birlikte PKK/YPG Terör Örgütü’ne olabilecek en “açık” dille destek vermiş bulunuyorlar.

Zirve’den çıkan “Beşinci Madde”ye atıf, yüksek malûmlarınız olduğu üzere “Üye ülkelerden herhangi birine tehdidin tüm ittifak üyelerini kapsamasına” dair.

Türkiye’ye yönelik tehdit söz konusu olduğunda, bu tehdit İttifak’ın bütün üyelerine yapılmış sayılacak…

Mış!..

Daha ne tehdidi olsun;

DEAŞ Terörü ile mücadelesinden ve “göçenleri Batı’ya salmamasından” dolayı sürekli olarak övülen Türkiye’mizin varlığına, bütünlüğüne, canına, malına kast etmiş Terör Örgütü’nü “Orta büyüklükteki bir ülkenin ordusuna” denk gelecek biçimde silahlandırmış ABD ve öteki “müttefik”lerimiz…

Bizim devletimiz, canımız ciğerimiz KKTC’yi bizden başka tanıyan kaç ülke var ve PKK/YPG’ye bizden başka terör örgütü diyen kaç ülke?

Bu ne rezil bir düzendir, Türkiye’nin dostuna sonuna kadar düşman ve her düşmanına sonuna kadar dost!..

Şimdi…

NATO Zirvesi’nde ne oldu?

Türkiye, “kararlılık” gösterisiyle “terörün her türlüsünün” tüm ittifak üyeleri için tehdit olduğunun altını çizdirdi.

Terörün her türlüsünden kasıt nedir; “PKK/YPG Terörü” bu ‘her türlü’nün içinde midir?”

NATO Genel Sekreteri, soruya karşılık olarak, “YPG’nin nasıl tanımlanması hususunda müttefikler arasında görüş ayrılıkları var!” dedi.

Daha ne desin!..

Fransa Devlet Başkanı Macron’un, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Almanya, İngiltere başbakanları ile gerçekleşen Dörtlü Zirve’nin ardından yaptığı açıklamada altı çizilmesi gereken tek cümle ise aynen şöyle:

“YPG’yi tamamen terörist olarak kabul edemeyiz!”

Zirve’den istediği sonuçları elde eden tek ülke ABD; NATO’yu tam mânâsıyla Çin’in karşısında konumlandırdı.

“Patron”luğunun altını iyice çizdi.

Türkiye ise…

NATO için en büyük “fedakârlık”larda bulunmuş…

Nice “kahramanlıklar” yapmış bir ülke olarak…

DEAŞ Terör Örgütü ile gerçekten mücadele etmiş ve etmekte olan tek ülke olarak…

NATO’nun “5. Madde Vurgusu” ile yetinmek mecburiyetinde.

Türkiye’ye bir tehdit olduğunda bunu bütün üyelere yapılmış tehdit sayacaklar…

Mış!..

PKK/YPG’nin terör örgütü olarak görülmemesiyle DEAŞ’ın terör örgütü olarak görülmemesi arasında fark var mı?..

Yok elbet.

Tabii bu bizim iddiamızdır ve “Batı” böyle düşünmemektedir.

Aslında çok daha önemlisi İsrail böyle düşünmemektedir!..

Batı, İsrail’in güvenliği, daha da ilerisi, “açılımı” için PKK/YPG’yi himaye etmektedir.

Bizim yapabildiğimiz, başarıyla yapabildiğimiz en önemli icraat, “İkinci İsrail”i sınırlarımızın bir miktar uzağına püskürtmektir.

İsrail’in ‘Büyük Plânı”ndaki aksamaların müsebbibi Türkiye’dir.

Görünen o ki, üzerimizdeki baskılar önümüzdeki yıllarda, hatta aylarda iyiden iyiye artacaktır.

Bu süreçte “siyasi hevesleri” bir kenara bırakıp “birlik ve beraberlik alanını mümkün olduğunca genişletmek” gibi bir tavsiyemiz olursa da bu tavsiyemize pek kulak asan olmayacaktır.

Zira, bu memleketteki nice partinin “goygoycuları”, “menfaatçileri” mesajların sağlıklı bir şekilde ulaşmasını engellemektedir.

Birçok partinin mühim bölgelerine “yanıltıcı” ve “yanlışa yönlendirici” unsurların yerleştirilmiş olduğu görülmektedir.

“Sağduyu” çağrısında bulunan “pazarlıksız” insanların mesajları “büyük plân”a uygun düşmemektedir.

Kimi hep alkışlayarak, kimi de hep yuhalayarak “bitirmek” niyetindedir!

Yüce Allah milletimizin yardımcısı olsun.