NATO kimi koruyacak?
Çevremizde kaç dostumuz var? Yunanistan, Güney Kıbrıs, Suriye, Irak, İran… Hepsi de problemli komşular. Gürcistan ve Bulgaristan ile aramız iyi, Rusya ile ilişkilerimiz sağlıklı ilerliyor. Sınırlarımızdaki tek dost ülke Azerbaycan.
Batı’nın durumu ise tam anlamıyla içler acısı… 15 Temmuz’un ertesi günü 8 darbeci subay, Türk devletinin helikopterini çalarak Yunanistan’a kaçtı. Yunanlılar bu darbecileri yargıladı ama Türkiye’ye vermedi. İade edilen helikopterdeki dost düşman tanıma kodu cihazı ile 20 bin dolar değerindeki gece görüş dürbünü çalınmıştı.
Birinci Dünya Savaşı’nda Almanya ile müttefiktik. Türk ve Alman subayları birlikte savaştı. Almanya, 1960’lı yıllarda çalışıp sanayiini ayağa kaldıracak işçiye ihtiyaç duyduğunda Türkiye’nin kapısını çaldı, hayır demedik. Ama 15 Temmuz darbe girişimine karışan veya karışmayan FETÖ’cüler buraya kaçıp sığınma istediler. Almanya, Türkiye’de yargılanıp mahkûm olan vatan hainlerine bile kucak açıyor.
Biz yıllar yılı kendimizi bir Avrupa ülkesi olarak konumlandırdık. Yüzümüz batıya dönük. Avrupa Konseyi’nin kurucu üyesi olduk. 1952’den beri NATO üyesiyiz. Avrupa Birliği’ne girmek için 1963 yılında attığımız imzanın üzerinden yarım asır geçti. Ama Batının bize bakışı zerre kadar değişmedi. Onlar açısından biz hala Osmanlıyız.
***
Eskiden dünya iki kutupluydu. Demirperde dediğimiz, Sovyet blokuna üye ülkelerin önemli kısmı şimdi Avrupa Birliği ve NATO üyesi… AB‘deki üye devlet sayısı 28’e çıktı. Kuzey Mekadonya ile NATO üyelerinin sayısı da 30 olacak. Tamamı NATO’nun güvenlik şemsiyesi altında. Peki ya biz? NATO’nun ikinci büyük ordusuna sahip ülke olarak sadece koruyucu durumundayız ama korunan değiliz.
NATO deyince ilk sırada gelen ABD silahlı kuvvetleridir. Avrupa’yı koruyan da, dünyaya çeki düzen veren de o ordu. Ekonomik bakımdan güçlenen Avrupa ise kendi ordusunu kurmanın peşinde… ABD’nin koruma şemsiyesine karşı artık bedel ödemek istemiyorlar.
Macron’un zırvaları sonrasında başlayan NATO Zirvesi onun adeta dibe vurması ile son buldu. Fransa Cumhurbaşkanı’nın Türkiye’yi eleştirerek öne çıkma çabası işe yaramadı. Fransa’da neredeyse günlük hale gelen protestolarla zor durumda kalınca kendince bir çıkış yolu bulma çabasına karşı, önce Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan, ardından da Trump’tan fırçayı yiyip oturdu aşağıya…
Bu zirvede de görüldü ki, Trump’la Tayyip Erdoğan arasındaki dostluk ve ilişki sağlam boyutlarda. Trump, daha önce söylediklerinin ve Türkiye’nin tezlerinin arkasında durdu.
***
Türkiye açısından en önemli kazanç ise dörtlü zirvenin kurumsal hale gelmesi oldu. Yılda bir yapılacak olan dörtlü zirve, Astana sürecine Batı perspektifi de kazandıracak. Türkiye’nin, Avrupa’nın üç büyük devi, Almanya, Fransa ve İngiltere ile düzenli şekilde bir araya gelmesi hem Suriye ve mülteciler, hem Doğu Akdeniz’de petrol ve gaz aramaları, hem diğer meselelerin ele alınması açısından önemli…
Türkiye’nin Libya ile imzaladığı mutabakat anlaşması ve Barış Pınarı Harekâtından sonra yapılan NATO Zirvesi, adeta bunların tescillenmesine sahne oldu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, bıkmadan usanmadan, sabırla Barış Pınarı Harekâtını dokümanlarla anlattı. Türkiye açısından en önemli kazanç güvenli bölge ve mültecilere NATO liderlerinin dikkatini çekmekti.
NATO’nun 70. Kuruluş yılında Rusya’nın artık tehdit olmadığı tescillendi. Yeni tehdit, küçülen dünyada ekonomik ve askeri açıdan büyüyen Çin olarak belirmeye başladı. Son olaylar gösterdi ki, NATO’nun Türkiye’ye faydası yok. Türkiye ihtiyaç duydukça, kendi göbeğini kendisi kesiyor. Peki NATO kimi koruyor? Görünen o ki, NATO’ya hala en fazla ihtiyaç duyan ülkeler Avrupa Birliği üyeleri…