NATO, emekli maaşı ve kültürel emperyalizm...
Salı günü gece yarısı yaşanan gelişmelerle Türkiye iki tartışmalı konuya noktayı koydu.
Birincisi;
İsveç’in NATO’ya üyeliği... Uzun süredir Türkiye’ye İsveç’in NATO üyeliği için
baskı kuran ABD, tıpkı FETÖ soruşturması kapsamında tutuklanan İzmir Diriliş
Kilisesi Rahibi Andrew Craig Brunson olayında olduğu gibi “diplomatik, ekonomik ve güvenlik suikastleri” ile sıkıntıları
zirveye çıkarmıştı...
Cumhurbaşkanı
Recep Tayyip Erdoğan'ın üyelik protokolünü imzalayıp onay için Meclis’e
göndermesinin ardından, İsveç’in NATO’ya Katılım Protokolünün Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi, TBMM’deki oturumda AK Parti, MHP, CHP ve
Gelecek Partisi tarafından oylanarak 287 kabul, 55 ret, 4 çekimser oyla
kanunlaştı.
ABD,
memnun...
İsveç,
üyeliğe bir adım daha yaklaşmaktan mutlu...
Rusya,
kaygılı...
Türkiye
ise, bir taraftan 29 Haziran 2022’deki NATO Liderler Zirvesi’nde Finlandiya ve
İsveç ile imzalanan üçlü mutabakatın gereğinin yerine getirmesini beklerken,
diğer taraftan ABD ile yaşadığı 40 F-16 ile 79 modernizasyon kitinin satışına
çıkardığı engelin kalkması konusunda ümitli...
Bekleyip,
göreceğiz...
Bu gelişmelerin güvenlik
boyutu...
***
İkincisi
ise memur emeklisine verilen yüzde 49,25 Türk Lirası zamma karşılık SSK ve
Bağ-Kurlulara uygulanan 37,57 + yüzde 5 refah payı= yüzde 42,6’lık zamla
birlikte büyük infial oluşturmuştu. Hükümetin sokağın sesine kulak verilmesiyle
memur ve işçi, esnaf, çiftçi emekli aylıklarındaki arasındaki adaletsiz zam
oranı yüzde 49,25 olarak eşitlendi.
13
milyon 500 bin SSK ve Bağ-Kur emeklisi; asgari ücretin 17 bin 2 Türk Lirası
olduğu, enflasyonun, hayat pahalılığının, geçim sıkıntısının, mutfaktaki
yangının harlandığı bir ortamda “yetmez ama
evet” diyerek derin olmasa da bir nefes aldı.
Bakalım
“Emekliler Yılı”nda yaş almışlar
daha ne sürprizlerle karşılaşacak...
Bu gelişmelerin maddi
boyutu...
***
Bunlara
ek olarak Türkiye’nin “kültürel
emperyalizm”le kuşatılma serüveni var...
Kültürel
emperyalizm çok yönlü olarak her alanda bütün imkânlarını kullanarak toplumu
ifsad etmeyi sürdürüyor.
Artık
Sorosvârî eylemlerin devri kapandı; devir “dijital
diktatörlük” devri. Dijital çağın en önemli aktörleri Google, Twitter,
Facebook, Instagram, YouTube ve TikTok gibi gibi sosyal platformlar bütün
mahrem paylaşımları kullanarak insanlığı ifsad etmenin alt yapısını
oluşturuyor. İnsanlığın hafızasını elinde tutan “dijital diktatörler” istediklerine yol veriyor, istediklerinin idam
fermanını imzalıyor. Güç kimdeyse, patron o.
Bir
taraftan siber, diğer taraftan ekran zorbalığı toplumu ifsad ediyor. Bir
taraftan uyuşturucu belası, diğer taraftan ise LGBT kuşatması aile kurumunu her
geçen gün daha fazla tehdit ederek derinden sarsıyor.
İletişim
araçları kanalıyla âdeta toplumu hipnoz eden bu âhlaksız akıma bir çâre
bulunmalı...
70’li
yılların sonunda sinema ve TV ekranlarından başlatılan kültürel emperyalizmle;
toplumu mankurtlaştırmanın tohumları Dallas
gibi dizilerle ekilirken, Aşk-ı Memnu
ve Fatmagül’ün Suçu Ne gibi
dizilerle yumuşak lokma haline getirilmiş, İnci
Taneleri ile yeni bir döneme kapı aralamıştır.
İnci
Taneleri’nin dilberinin fragmandaki dansı üzerinden öyle bir algı operasyonu
yapıldı ki daha dizi yayına girmeden talep üzerine “pavyon dansı kursu” bile açıldı. Bir moda firması ise, dilberin
giydiği elbiseyi “Dilber Dress”
adıyla pazara sürdü.
Bir
taraftan ar damarlarını çatlatan “İnci
Taneleri” bugün itibarıyla yuvaları ifsad etmek için ekranlardan dökülecek,
diğer taraftan reyting rekorları kıran dizinin senaristi, yönetmeni, yapımcı ve
oyuncuları paralarına para katacak.
Yani
birileri yiyecek-içecek, eğlenecek; hesabı yine ahlâkı dumura uğratılan
milletin evlatları ödeyecek!..
Bu da gelişmelerin ahlakî
çöküntü boyutu...
Edeb
Yâ Hû!..