'Nasıl korku verir sessizlik insana?'
Son hafta sohbet ettiğim birkaç arkadaşın konuşmaları toplumumuzda sıklığı gittikçe artan bir sorun ile karşı karşıya olduğumuzu bende biraz daha pekiştirdi. Bu sorun meşhur şairlerinde gündeminde yer almıştır:
Cahit Sıtkı Tarancı "Dostlarla
da yollar ayrıldı bir bir/Gittikçe artıyor yalnızlığımız” diyerek duygularını
ifade etmiş.
Orhan Veli ise
yalnızlığı şu sözlerle anlatmış:
"Bilmezler yalnız
yaşamayanlar
Nasıl korku verir
sessizlik insana;
İnsan nasıl konuşur
kendisiyle;
Nasıl koşar aynalara,
Bir cana hasret.
Bilmezler."
Bu korkulacak durumun
modern dünyada yaygınlaşmasını insanın serüveni takip edilirse daha kolay anlaşılabilir.
İnsanın serüveni
İnsanın serüvenine
baktığımızda avcı-toplayıcı, tarım toplumu, endüstri
ve bilgi toplumu gibi dönemlerin olduğunu görmekteyiz.
Paleolitik çağda
insanlar, yaşamlarını sürdürebilmek için bir arada olmak zorundaydılar.
Kabilede avcı erkeklerin, toplayıcı kadınların sayısı ne kadar çoksa, grup için
o kadar fazla yiyecek bulmak mümkün olurdu.
Avcı-toplayıcılıktan
tarım devrimi ile tarım toplumuna geçildiğinde kabile yapısı, yerini geniş
ailelere bıraktı. Toprağın İşlenmesi ve ürün elde etmek için geniş aile
yapısının iş gücüne gerek vardı.
Tarım toplumu dönemi endüstri
devrimi ile sona erdi. Kişiler arası ilişkiler ve aile yapısı endüstri
devrimiyle değişmeye başladı ve değişmeyi sürdürüyor. Endüstri devriminin
beraberinde getirdiği yaşam biçimi, anne, baba ve çocuktan olsan çekirdek
aileye dayanıyordu. Büyük kentlerin kurulduğu, kentlerin hızla metropollere
döndüğü endüstri devrimi, üretim biçimini değiştirmişti. Ailece toprağı işleme
ya da bir atölyede tüm aile üyelerinin hep-birlikte üretim yaptığı dönem
giderek geride kalıyordu. Büyük fabrikalarda iş gücüne gereksinim vardı.
Böylece toprak işçiliğini bırakıp fabrikaların çevresinde büyüyen kentlere
yönelmeye başladılar. Gerek yaptıkları iş, gerekse aldıkları ücret, geniş aile
yapısına olanak vermiyordu. Böylece ileri çıkan çekirdek aile yapısı günümüze kadar
geldi (bk. G. Tok,https://www.e-psikiyatri.com/asla-paylasilamayan-duygu-yalnizlik)
.
Günümüzde
internet/bilişim devrimi yeni bir iletişim şekli meydana getirdi ve insanın
birlikteliği ile ilgili yeni bir sayfa açtı.
Yeni bir dünya
Teknolojik yenilikler
ve internet kim derse desin yeni bir dünyanın kurulduğunu gösteriyor. Internet,
dünyanın her yerindeki insanlara hızla ulaşmaya imkân vermektedir. Fakat bir
yan etkisi olarak yalnızlık daha da yoğunlaşmadadır: İnsanlar bir bilgisayar
karşısında saatlerce tek başına oturup işlerini yapabilmekte veya
eğlenebilmektedir. Bu şekilde insanın çevresiyle ilişkisini kesmesi bir yalnızlıktır. Ama bu durum bazılarında
duygusal bir kırılmaya neden olmazken bazılarında olabilmektedir (yani ruh
sağlığını bozabilmektedir).
Uzmanlar öncelikle
yalnızlıkla tek başına olmanın birbirinden ayrılması gerektiğini düşünüyorlar. Yalnızlık
olarak adlandırdığımız duygu veya yalnız olduklarını düşünen kişiler, tek
başına kalmak isteyenlerin tersine ‘bir boşluk ve bırakılmışlık’ duygusu
yaşarlar. Bu gibiler belki de uzmanlardan destek almalı.
Peki bizi birbirimize
yakınlaştıran internet/cep telefonu gibi teknolojik gelişmelere karşın
yalnızlık neden artıyor?
Bu sorunun yanıtı
belki sosyolojik olarak verilebilir. Yukarıda izah ettim: Toplum/üretim
ilişkileri sürekli değişiyor.
Günümüz toplumunda
giderek artan bir olgu olarak karşımıza çıkıyor yalnızlık.
Bu konuya devam
edeceğim.
Son söz: Değişen şartlar duyguları da değiştirir.