Nasıl Daha Güçlü Oluruz?
Öyle bir coğrafyada yaşıyoruz ki işimiz hiç kolay değil.
Türkiye’nin jeopolitik, jeoekonomik, jeostratejik, jeokültürel konumu küresel güçlerin iştahını kabartıyor.
Kıtaları birbirine bağlayan, devasa doğal kaynaklara sahip olmasa da hemen yanı başında olan, ticaret ve enerji geçiş rotalarının ortasında bulunan bir coğrafyada yer almamız, hem büyük bir avantaj sağlarken hem de büyük sıkıntıları da beraberinde getiriyor.
Ne dışarıdan saldıranlarımız eksik, ne de içeride ihanet edenler…
Tüm bunlara rağmen yılmadan çalışmak zorundayız.
Bir yandan akıllı ve feraset sahibi olup olanları anlamaya çalışacağız, diğer yandan sorunların üstesinden gelerek ülkemizi daha ileri taşımak için gereken ne varsa yapacağız.
Yoksa sadece önümüze çıkan engeller ile uğraşırsak çok zaman kaybederiz.
Yıllarca bu yüzden çok zaman kaybettik zaten.
***
Bir süredir sıkıntılı günler yaşıyoruz. Ama bu sıkıntılar, gelecek güzel günlerin doğum sancısı.
Evet, ülkemiz çok yönlü saldırı altında. Bu sebeple ekonomik problemler yaşıyoruz.
Peki, bizim hiç mi yaptığımız yanlışlar yok?
Evet, bizim de yanlışlarımız var. Ama biz bu yanlışlarımızı hamaset ile değil güzel bir üslup ile dile getirmeliyiz. Bizim derdimiz üzüm yemek, bağcıyı dövmek değil.
Biz de eleştireceğiz ama sadece eleştirmekle kalmayacağız. Çözüm önerilerimizi de sunacağız.
Eleştirmediğimiz takdirde ülkemize en büyük ihaneti yapmış oluruz. Gördüğümüz eksiklikler varsa söylemeli, haber vermeli ve çözüm üretmeliyiz.
Ülkemizi daha ileri taşıyacak çözüm önerilerimizi sunalım. Sunalım ki; mazlum coğrafyalara daha fazla destek olabilelim.
***
Türkiye son yıllarda büyük projelere imza attı.
İnşaat alanında büyük yatırımlar yapıldı. Gerek bugünümüzün ihtiyaçları giderilirken gerekse geleceğe yönelik kritik adımlar atıldı.
Ancak millet olarak bunların büyük ölçüde düşük katma değerli kısmını gerçekleştirdik.
Bilgi gerektiren kısımları ithal ettik.
Örneğin; Yavuz Sultan Selim Köprüsü’nün mimarı Michel Virlogeux, Osman Gazi Köprüsü’nün mimarı Yoshinori Moriwaki…
Mimarlarımız bu konuda yetersiz kaldı. Hâlbuki bizim geçmişimizde Mimar Sinan gibi tarih boyunca bir benzerinin dahi görülmediği şahsiyetlerimiz var.
Ama bugünümüze baktığımız zaman bina inşaatlarını bile kopyala yapıştır ile yapıyoruz.
Bu bir sorun olarak önümüzde duruyor. Bizim millet olarak işin akıl ve bilgi gerektiren kısımlarını gerçekleştirmemiz gerekiyor. Ancak biz bu konuda eksiğiz...
Bunun en temel sebebi de bilimsel çalışmalardan uzak kalmamız.
Akademik dünyada yapılan çalışmaların araştırma ve geliştirmeden çok araştırma-çalma yoluyla yapılıyor olması.
Bunun yanında da akademik dünyada yapılan çalışmaların hayata geçirilmesi için kamu-üniversite-iş dünyası ortak çalışmalarında da çok zayıfız.
Birlikte iş yapmayı başaramıyoruz. Hâlbuki atasözlerimiz birlikten kuvvet doğar diye bizlere öğütler veriyor.
***
Bilgiye yatırım yaparak kendimizi geliştireceğiz. İlim neredeyse gidip onu alacağız ve insanlığa faydası olan işler yapacağız.
İnancımızın bize emrettiği gibi bir işimizi bitirdikten sonra diğerine başlayacağız. Tembellik yapmayacağız.
Okuyacağız… Çalışacağız... Üreteceğiz...
***
Bilgi, bir toplumun en büyük gücüdür. Daha çok bilgi sahibi olmalıyız ki yeni bilgiler üretebilelim.
Bilgi, sadece okullarda olan, okullarda öğretilen bir olgu da değildir.
Hayat boyu öğrenme süreci devam eder.
Tembellik sürecini atlatıp öğrenme ve çalışma sürecine geçmemiz gerekiyor. En büyük problemimiz tembellik…
Tembel olursak, çalışmazsak, üretmezsek sürekli ithal ederiz.
İthalat ederek daha çok bağımlı hale geliriz.
Bizim çalışmamız, üretmemiz ve üretirken de emek yoğun kısımlarından çok bilgi yoğun kısımlarını gerçekleştirmeliyiz.
Edilgen değil etken olmalıyız.
Bu vatan bizim. Bu millet bizim. Bu devlet bizim. Bu bayrak bizim.
Biz çalışırsak, üretirsek güçlü oluruz. Biz güçlü olursak kimse bize saldırmaya cesaret edemez. Biz güçlü olursak dünyanın neresinde olursa olsun mazlumlara destek olabiliriz.
Güçlü olmak için tembellikten kurtulup, okuyup, öğrenip, çalışıp, üreteceğiz…