Nasıl Bir Başkan İstiyoruz?
Yerel seçimler yaklaşıyor. Artık partilerin adayları da belli. Sahada kıran kırana bir siyaset mücadelesi yaşanacak. Sonrasında seçmenler sandıklara gidecekler, makam koltuklarına oturanlar belli olacaklar. Kimisi üzülecek kimisi sevinecek, kimisi darılacak, kimisi kırılacak. Ama neticede seçim bitince her şey normale dönecek, herkes kendi kabuğuna çekilip işine gücüne bakacak.
Peki ya sonrası? Sonrasında toplum olarak ne umuyoruz, ne bekliyoruz? Mesela bir belediye başkanında ne gibi özellikler arıyoruz? Tamam gönül verdiğimiz parti bize çok da sormadan birisini aday gösterdi, biz de birilerinin tatlı hatırına adayın çok da kim olduğuna bakmaksızın oyumuzu gönül verdiğimiz lider ya da partiye verdik. Tamam da makama gelecek kişinin hiç mi önemi yok? Mesela nereli olduğu, eğitiminin ne olduğu, hangi kökenden geldiği filan önemli de… Başka vasıfları önemli değil mi?
Mesela dürüst mü? Çalışkan mı? Merhametli mi? İşinin ehli mi? Aday olduğu görev için hazırlıklı mı? Yöneteceği kurum ve şehir hakkında ne kadar malumat sahibi? Şehrin problemlerini biliyor mu? Biliyorsa bir projesi ya da bir çözüm önerisi var mı? Bütün bu işleri çekip çevirecek ehliyette ekibi var mı? Kaynak toplarken ve dağıtırken adaleti, hakkaniyeti gözetebilecek mi? Çevreye, insana, kutsala, mahremiyete, mülkiyete saygılı mı? Bütün bunlar da önemli değil mi?
Yoksa yine alışık olduğumuz siyasetçi tipiyle yeniden yüzleşmek zorunda mı kalacağız? Mesela havayı, civayı, reklamı seven, eşini dostunu ihya etmekten başka aklı bir şeye çalışmayan, sadece oy gelen mahallelere hizmet götüren, hemşehrilerini kayıran, torpile, hatıra, gönüle değer verip, ehliyete, liyakate önem vermeyen, pahalı makam araçlarına binip etrafında korumalarla, eskortlarla gezen belediye başkanları ile yeniden ve yeniden yüzleşmek zorunda mı kalacağız?
Ya da geçmişte olduğu gibi yine şunları söylemek zorunda kalacak mıyız: “Ya bunlar en azından çalışıyorlar. Öncekiler çalışmıyorlardı, sadece yiyorlardı!” “Evet çok dürüst değiller ama mahallede asfaltlanmayan sokak kalmadı” “Başkan yardımcıları müteahhitlik yaparak zengin oldular bunun döneminde ama ne yapalım bizim hemşerileri de işe aldılar belediyede!”, “Ya hediye verdim canım ne rüşveti, rüşvet haramdır, adamın hakkı Allah için, helali hoş olsun” “Belediye tek bir müteahhitle alışmış kentsel dönüşüm için, bu adamlardan başkasıyla iş yapmayın diyorlar!” “Yav bunlar kötünün iyisi işte, ne yapalım, öbürleri gelecekti, gelememiş oldular, en azından bunlar bizimkiler!”
Benzer sözleri herkes yöresinde, şehrinde, mahallesinde illa ki birilerinden duymuştur. Bu sözlere çoğumuz aşinayız. Hadi birisi de kalksın desin ki olur mu canım öyle şey, nereden çıkarıyorsunuz bunları? İkiyüzlü olmaya gerek yok daha beter sözler de duydu bu kulaklar ama burada ifade etmeye gerek yok. Zira herkes her şeyi biliyor ve herkes her şeyin farkında. Ancak yara o kadar derin ki bugünden yarına iyileşmesi mümkün değil. Belli ki yara uzun bir süre daha kapanmayacak ve kanamaya devam edecek. Ancak sorun şurada ki seçtiğimiz adamlar yaralı parmağa dahi işemeye tenezzül etmeyen adamlar. Sıkıntı burada. Bizim yaralı parmağa işeyebilecek adamlara ihtiyacımız var! Risk alacak, dürüst, gayretli, şahsiyet sahibi, değerleriyle barışık, liyakat sahibi, partisinin değil toplumun önceliklerini düşünen adamlara ihtiyacımız var. Ama şimdilik bütün bu temenniler sadece ve sadece temenni düzeyinde beklentiler. Gerçeğe kısa zamanda dönüşmesi çok zor. Ama ümidimizi kaybetmeyeceğiz.
Beyler fazla heyecana gerek yok. Kendinizi yormayın. Her zaman nasıl olmuşsa yine aynısı olacak. Yine aynı adamlar, aynı şahsiyetler, aynı kişilikler ve aynı tipolojiler yerel düzeyde iş başı yapacaklar. Ümidinizi kaybetmeyin ama öyle büyük büyük beklentiler içine de girmeyin. Daha dün neredeyse kayyum atanacakken yine aynı şahısların aday gösterilmesi her şeyi özetler zannederim. Başka söze gerek var mı? Varsa gerisini siz tamamlayın…