Nasıl bir Anayasa?
Yeni Anayasa konusu gündemin yaprakları arasında kaybolup gidiyor. Bu konu ortaya atıldıysa yarım bırakmamak gerekir. Yeni Anayasa konusu hangi nedenle gündeme geldiğine bakılmaksızın muhalefeti ve iktidarı ile ciddiye alınmak zorundadır.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin gündeme geldiği günlerde öğrendiğim bazı gerçekler vardı. Mesela 1980 Darbe yönetiminin MGK alt birimlerine kendi yönetimlerinin devamını sağlayacak Latin Amerika Tipi Başkanlık Sistemi hazırlıkları için komiteler kurduğunu çok kimse bilmez.
Aslında Rahmetli Turgut Özal’ın Amerikan tipi Başkanlık Sistemini gündeme getirmesinin nedeninin 1980 Darbe Yönetiminin söz konusu Latin Amerika Başkanlık Sistemini dayatmasına karşılık gündeme getirdiği de çok bilinmez.
Hatta 1980 Darbe Yönetiminin MKG bünyesinde oluşturduğu Başkanlık Sistemi Hazırlık Komitesi’nde görev yapan Hukukçulardan bazılarının Latin Amerika Başkanlık Sistemi taleplerine karşı sert itirazları üzerine bulundukları önemli görev ve yetkilerinin ellerinden alınarak düz hâkim ve savcılığa sürülmeleri de pek bilinmez.
Türkiye’nin 1921, 1924, 1960 ve 1980 Anayasalarının hazırlanmasındaki perde arkaları ve bu Anayasaların oluşturulmasında ki etkenler çok iyi bilinmek zorundadır. Bu konuda Yeni Anayasa taslak çalışmalarını yürütecek ister muhalefet ister iktidar kanadı temsilcilerinin çok çalışması gerekecektir.
Yeni Anayasa çalışmalarında bütün dünyadaki örnekler çok iyi analiz edilmeli fakat dünyanın zinde güçlerinin etkisinden arındırılmış bir strateji izlenmelidir. Geçtiğimiz yazılarda vurgulamaya çalıştığım gibi Türkiye’nin daha da bağımsız statüsünü destekleyecek bölgesindeki ve dünyadaki bütün ülkelerin gıptayla bakabileceği yeni bir Anayasa olmalıdır. Öyle ki yasaklar üzerine şüpheci bir yaklaşımla değil daha özgürlükçü bir vesika olmalıdır.
Yeni Anayasa Türkiye’yi oluşturan her türlü etnik, dini, mezhebi unsurun kendini rahatlıkla bulabileceği kimsenin kimseye üstünlük taslamasına müsaade etmeyeceği bir belge olmalıdır. Tıpkı Hz. Muhammet’in Yesrip’e hicret ettiğinde burada yaşayan bütün kesimlerle oturup üzerinde anlaştığı adına bugün ‘Medine Vesikası’ denilen belge gibi. Ki bu anlaşma Yesrip’i medeniyetin beşiği manasında Medine’ye döndürmüştür.
Şunu unutmayınız. Anadolu Türk’e müjdesini gerçekleştirdiği için Peygamberin hediyesidir. Değil mi ki İstanbul’u fetheden komutan, fetheden asker o milletindir. Kıyamete kadar üzerinde yaşadığımız bu topraklar Türk yurdudur.
Yine unutmayınız ki Türkiye Medine Devletinin devamıdır. O zaman bu toprakların tekrar medeniyetin beşiği haline getirecek yeni bir Anayasa inşa etmek zorundayız.
Rahmetli Özal’ın 25 maddeden oluşan kısa ve öz bir Anayasa taslağı hazırlattığını biliyoruz. Bu konudan Ahmet Özal bir gün bahsetmişti. Anayasa tartışmalarının yaşandığı bir dönem de bu taslak metnin peşine düşmüştüm. Ahmet Özal’dan taslağı istemiştim. O da taslağın Annesinde emanet olduğunu söyleyerek aracı olmuştu. Fakat Semra Hanım mesaj göndererek “Türkiye zaten karışık. Daha da karışmasına vesile olmak istemiyorum” diyerek o dönem bu taslağı vermek istememişti.
Türkiye 2023’e yaklaşıyor. 1960-1980 darbe Anayasalarının kalıntıları ile yeni bir medeniyet inşa etme imkânımız yoktur. Bu nedenle kısa, öz, yasakları çerçeveleyen değil özgürlüklerin teminatı bir Yeni Anayasa zamanıdır. Bunun için tarihten ders almak ve yararlanmak gerekir.
Cuma’nın hayrı üzerinize olsun…