Nasihatnameler öksüz kaldı…
Gece yarısı bir telefon, arayan isim mesleğimin belki de bir çok şeyini ona borçlu olduğum Alev Alatlı hocam.
“Yavrum daha aklımı yitirmedim, aklım başımda kitapların devamını ömrüm yettiğince yazıcam ama fazlada zaman yok gibi attığın makaleyi okudum şunu bilmelisin ki eğer bir şeyi savunucaksan o şeyin kendisini çok iyi bilmen lazım.
Rusyayla ilgili konuşacaksan Putin’i öyle bileceksin ki Putin olsa bunu yapardı diyeceksin. Yahudileri, siyonizmi iyi bil yavrum, Cadılar bayramında katledilen insanları da. Yapılanları bilmeden cadılar bayramını kutluyorlar sen bunu iyi bil.
Sosyalizmi konuşacaksan Marx ne yapardıyı ne derdiyi iyice bileceksin, eleştirdiğin şeyin yerine mutlaka bir şey koyacaksın, eğer yeni bir şey koyamıyorsan eleştirmeyeceksin bunları unutma!
Mantı açmasını da ülkeleri yorumlamasını da bileceksin! “Her cümlesini aklıma kazırdım, unutursam fırça yerdim. Ölüm haberini alınca ilk şunu düşündüm “Ben hayatım boyunca karşılaştığım her hangi bir kavramla düşünceyle felsefeyle acaba Alev hoca olsa burda ne cevap verirdi soruna cevap verebilcek miyim? Koca bir ansiklopediydi, her gece evinin üzerinde hangi yıldız var onu bile bilirdi. Ülkemiz için koca bir değer, çok büyük şans. Teoman Duralı gibi.. İnsan bazen yalnızca onları örten toprak olmak istiyor.. Mekanları cennet olsun.