Dolar (USD)
32.47
Euro (EUR)
34.73
Gram Altın
2440.77
BIST 100
9915.62
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

28 Kasım 2021

​Namazın Dinimizdeki yeri ve önemi-3

Namazın, yüce dinimiz İslam’da apayrı bir önemi ve kıymeti vardır. Bunun için her Müslümanın, namazını titizlikle koruması ve samimiyetle yerine getirmesi elzemdir. Namazı, yoğun bir bağlılık ve dikkatle kılmak gerekir. Dua, istiğfar ve övgü manalarını taşıyan namaz; “tekbîr” ile başlayan, “selâm”la biten; belli fiil ve sözleri içine alan çok mühim bir görevdir. Bu görev; Rabbimize karşı tesbih, tazim ve şükrün çok güzel bir ifadesidir. İçerisinde zikir, tesbih, dua, kıyam, rükû ve secde gibi farklı ibadetler mevcuttur.

Namaz; bizi yaratan ve yaşatan Rabbimize en güzel bir şükür vesilesidir. Namaz, Rabbimize sadakatin, O’na iltica etmenin, O’nun lütfundan nasiplenmenin ve O’na aidiyetin makes bulduğu çok önemli bir ibadettir.

Namaz, maddî ve manevî arınmadır. Kişiye; sorumluluk bilincini, nizam, intizam ve disiplin şuurunu kazandırır. Müminin miracı olan namaz, İlahî davete icabet ve Rabbimizle buluşmadır. Namaz; bedeni olduğu kadar kalbi de temizleyen ve kişiyi kötülüklere karşı koruyan sağlam bir kalkandır. Evet, namaz, kişi ile günah arasında bir perdedir. Âyet-i kerimede buyuruldu ki: “Kitaptan sana vahyedilenleri oku, namazı özenle kıl! Kuşkusuz namaz, hayâsızlıktan ve kötülükten meneder. Zikrullâh (Allah’ı anmak,) her şeyden önemlidir. Allah yaptıklarınızı bilir.” (Ankebut 45)

Âyet-i kerimeye göre; abdest, kıraat, rüku, secde gibi zahirî şurût ve erkânına; bir de ihlas, hüşu, takva gibi manevî şartlarına itina gösterilerek kılınan namaz; sağ duyu sahibi erdemli Müslüman toplumların edepsizlik, hayâsızlık ve kötülük sayıp reddettiği tutum ve davranışlarla uyuşmaz. Namaz, âdeta bir vâiz ve nasihatçı gibi, kişiyi bu davranışlardan men eder. Böylece âyet-i kerimede namazın ahlakî tesirlerine, kötülüklere karşı koruyucu özelliğine işaret edilmektedir. Ayrıca âyet-i kerimede, namaz kıldıkları halde hak hukuk gözetmeyen, edep ve ahlak kurallarına uymayan namaz kılanlara da dolaylı bir uyarı yapılmaktadır.

Birçok müfessire göre buradaki “zikrullâh”tan maksat namazdır. Nitekim Cuma sure-i celilesinde de cuma namazı için aynı tabir kullanılmıştır. Âyet-i kerimede buyuruldu ki: “Ey iman edenler! Cuma günü namaz için çağrı yapıldığı zaman, hemen Allah’ın zikrine koşun ve alışverişi bırakın. Eğer bilirseniz bu, sizin için daha hayırlıdır.” (Cuma 9)

Âyet-i kerimede; namazın “zikir” kelimesiyle anılması; onun tam bir ibadet bilinciyle ve Allah’ın huzurunda bulunulduğu şuuruyla eda edilmesi gerektiğine ima vardır. Bu şekilde namaz kılarak Allah’ı anmak en büyük ibadettir. Namazın, insandaki Allahü Teâlâya âidiyet ve kulluk şuurunu güçlendirme işlevi, diğer faydalarından daha önemlidir. Yine âyet-i kerimede; namazın böyle bir bilinç ve sorumluluk duygusundan uzak olarak kılındığı oranda ibadet kalitesini de kaybedeceğine işaret vardır.

Namaz, mümini her türlü manevî kirden arındıran bir ırmaktır. Efendimiz aleyhissalatü vesselam buyurdu ki: “Ne dersiniz, birinizin evinin önünden bir nehir aksa ve her gün o nehirde beş kez yıkansa, bu durum o kişide kir namına bir şey bırakır mı?” Oradakiler; Hayır, o kişide kir namına bir şey bırakmaz, deyince Efendimiz aleyhisselam: “İşte günde kılınan beş vakit namaz da böyledir. Allah onunla hataları siler.” (Buhari)

Nasıl ki günde beş kez yıkanan bir kimsenin üzerinde kir namına bir şey kalmazsa, günde beş vakit namazını sıhhatli bir şekilde kılan bir kimsenin üzerinde de günah namına bir şey kalmaz.

Bizi kötülüklerden alıkoyan namaz; kalp huzuru ile kılınca bizi ferahlandırır ve içimizi huzurla doldurur. Efendimiz aleyhisselam, dünya meşgaleleriyle yorulduğu ve sıkıldığı zamanlarda: “Ey Bilal, kalk da bizi ferahlandır!” (Ebû Davud) Yani haydi, ezan oku da namaz kılalım, buyururlardı. Namaza çağrı olan ezanda “hayye ale’l-felâh” yani (haydi felaha, haydi kurtuluşa) denmesi de bu hakikate işarettir. Şunu da unutmamalıdır ki; namaz kılmak ve onu hakkıyla eda edebilmek, apayrı bir nimettir ve şükretmeyi gerektirir!..

(Devamı haftaya…)