Namaz, uykudan hayırlıdır!
Herkes
uykudayken, gecenin en sakin deminde, sabaha yakın seher vaktinde gecenin
sessizliğini bölen sabah ezanını hiç dinlediniz mi? Âlem uykudayken ve dünya
kendini sessiz moda almışken kuş cıvıltıları eşliğinde okunan ezan, insanın
ruhunu okşuyor adeta. Âlemler ötesinden huzura bir davet misali. Herkesten
farklı olmak için bir fırsat, bir çağrı… Bütün uyuyanlara inat uyanık olmak…
Diri olmak, namazla dirilmek, güne, güneşe, hayata en diri halde merhaba
diyebilmek… Gönlün huzuru, hayatın mutluluğu, ruhun dinginliği, ömrün bereketi,
yaşamın letafeti için sunulan en güzel nimetlerden biri, sabah namazı.
Sabah Namazını
diğer namazlardan farklı kılan gizem ezanında gizlidir. Diğer vakitlerden
farklı olarak söylenen bir söz, bizi dünyanın bütün uykularından alıp kendine
çekiyor. Çok özel bir çekim gizemi ile donatılmış bir söz:
“Es-Salâtühayrünmine'n-nevm.” (Namaz uykudan hayırlıdır.)
Bu gizemin
içinde gizlenmiş iki kelime ilişiveriyor kulağımıza ve çekiyor dikkatimizi: Salat
ve Nevm. Yani namaz ve uyku.
Adeta âlemin sırrını bize sunuyor gibi. Ya namazla diriliriz ya da bu hayatta
hep bir uyku haliyle yaşayıp gideriz. Kim bilir gaflet uykusu da buradan
geliyordur.
Gündüzümüzü
gündelik telaşlara, günlük kaygılara kurban ettikten sonra gecemizi de sözüm
ona gündüzün yorgunluğunu telafi için yaşarken aslî görevimiz olan kulluk
bilincinden yoksun kaldığımızı çoğu zaman fark bile etmeden yaşıyoruz.
Adımızdan gayrı bizi biz yapan hiçbir şeyimizin kalmadığı dünyada bir uyku arası
arafta yaşayıp gidiyoruz. Sonra da ahkâmlar kesip halimizin doğruluğuna dair
tezler savuruyoruz, lakin yanılgımızı uyku arasında işittiğimiz bir söz vuruyor
yüzümüze: “Es-Salâtühayrünmine'n-nevm.”
(Namaz uykudan hayırlıdır.)
Namaz ve uyku,
hayat ve ölüm... Dünyanın her sabah yeniden dirilişine adeta atıf yaparcasına sabahın
seher vaktinde minarelerden yükselen bu ses normal uykudan değil de gaflet
uykusundan uyanmamız için söyleniyor gibi. Yaşayan ölülerden bir farkımız
olması için bizi yaşamaya devam ediyor adeta: “Es-Salâtühayrünmine'n-nevm” (Namaz uykudan hayırlıdır.)
Üstad Sezai
Karakoç’un ömrünü vakfettiği Diriliş’in muştusu olarak kabul edelim bu sözü.
Adeta bir dirilişin giriş cümlesi: “Es-Salâtühayrünmine'n-nevm.”
Haydi, kalk,
doğrul yattığın gaflet uykusundan, bir diriliş konsun omuzlarına, bir inanç
düşsün ruhuna, bir eylem kuşansın ayakların ve kırılsın prangaların. Abdest ile
doğrul, namaz ile yoğrul ve inançla başla güne. Bak o vakit nasıl aydınlanıyor
ruhunun karanlık dehlizleri ve gün yüzüne ne güzel merhaba diyor kalbinin en
berrak yanları. Bir şükür sadeliğinde, bir hamd letafetinde ve bir kulluk
makamında ödüllerin en güzeli olan Allah’ın rızasına kavuşmanın huzuru doluyor
ömrüne.
“Ben, insanları ve cinleri ancak Bana
kulluk etsinler diye yarattım.”
(Zariyat Suresi, 56. Ayet) diyen Yüce Mevla'nın bu ayetine muhatap olmaktan
bizi mahrum kılan nedir? Yahut bu ayetteki kulluk kelimesini mi yanlış anladık?
Sorular üst üste gelince bazen içinden çıkılmaz hal aldığının farkına ben de
varıyorum, lakin doğru soruları sormadığımız zaman hakikate ulaşmamız da pek
mümkün görünmüyor. Bu âlemde var olma gayemiz en sade haliyle bizi
bildirilmişken hala çetrefilli meselelerin etrafında dolaşmanın bize ne faydası
olabilir ki?
Kulluk,
acziyetin en doğru ifadesidir. İnsan, insanlardan menfaat beklemeyi bıraktığı
zaman Allah'a muhtaç olduğunu anlayacak. İşte o vakit kulluk kavramının ne
olduğunu idrak edecek. İnsan, aciz olduğunu kabul ederek Allah’ın yanındaki
makamı yükselmeye başlar ancak. Aksi takdirde Allah muhafaza gizli şirkin
içinde yuvarlanıp gideceğiz.
Ya namaz hali
üzereyiz ya da uyku hali. Ya kulluk bilincindeyiz ya da yokluk yolunda savrulup
gidiyoruz.Bir dua çekip alsın bizi dünyanın debdebesinden. Bu sabah namaz ile
uyanalım dünya uykusundan. Haydi, gelin namazın bütün uykulardan daha hayırlı
olduğunu idrak edelim ve yaratılış gayemize uygun olarak kulluk kapısından
geçip Allah’ın huzurunda duralım. Çünkü biz artık biliyoruz ki;
“Es-Salâtühayrünmine'n-nevm”