Namaz ibadeti-8
NAMAZ’da “KIYAM” bir farkındalıktır. Bir de bu farkındalığın dil ile ifadesi vardır: HAMD! Bu; ayakta durarak ve “elhamdulillah” diyerek kulun sonsuz azamet karşısında duyduğu minnet, şükran ve övgüye kalbin-aklın eşlik etmesi gerekir. Beden-dil ve kalbin eş zamanlılık ve ayniliği burada tezahür eder.
İmam Azam’ın
kurucusu olduğu Mezhebe (Hanefilik) göre namaz için kıyamda bir ayet okumak
yeterlidir. Her ne kadar ekseriyet, “namazda husûsen Fatiha Suresi okunmalıdır”
dese de “bir ayet” okuma konusu namazın mahiyeti ile alakasından dolayı
önemlidir. Çünkü,
Namazda, Kur’an-ı
Mubin’in bir ayeti olan “El hamdu lillahi Rabbil alemin”i okumak
kulluğun neliğini de, mahiyetini de, acziyetini de, gereklerini de… ifadede yeterlidir.
Burada namazda sadece bir ayet okuyun demiyoruz. Tabi ki mübarek Fatiha
Suresi’ni ve ondan sonra başka bir sure ve/ya ayetleri de okumak gerek. Bu daha
uygun, daha güzel ve daha makbuldür. Namazın hikmetini kavramamızı
kolaylaştıran sure ve ayetleri Fatiha’dan sonra okumak elbette sünnettir de.
Namazda
okunanların “duruşlar”ımızla uyumlu olduğu dikkatinizden kaçmamıştır. Çünkü
her duruş için farklı okumalar/zikirler vardır ve o duruşun dil ile ifadesi o
tesbihattır.
Demiştik ki KIYAM
halinde Allah’a kulluğumuzu sunuyoruz. O’na kul olmanın onurundan duyduğumuz
bahtiyarlığı, memnuniyeti takdim ediyoruz, buna şükrediyoruz. Çünkü Allah
Subhanehu Teala’ya kul olmak kainatın farkında olmaktır.
Namaz bir idrak
halidir
Kâinatın Sahibini,
yine “O’nun yaratmış olduğu bu alemde gördüklerimizden hareketle”
tanımak ve O’na (cc) iman etmek bir idraktir. Namazla ve diğer ibadetlerle
bizde oluş(turul)an bu idrak ile Rabbimiz’in hayatımızda her şeyden daha çok
yer aldığını ve her şeyden daha değerli olduğunu ifade ediyoruz. Öyle ki;
Sadece dünyada
değil, koca evrende yalnız kalsam da salatı ikame ederim, anlayışıdır namaz. Çünkü namaz Allah’a
(cc) can u gönülden kul olmayı kabul etmektir. Bu anlamda namazda Fatiha
okumanın önemi başka bir değer kazanır.
Fatiha’da HAMD
ile yaradılışı düşünüyoruz. Allah’ın (cc) Rahman olmasının gereği devam eden yaradılışı
düşünüyor ve buna şahidlik ettiğimiz için HAMD ediyoruz. Varlık her hal
ü kârda yokluktan yeğdir. Ama bizi asıl mutlu kılan husus, varlığımızı borçlu
olduğumuz Rabbimiz’in bizi kendisinden haberdar etmesi ve bu vesileyle O’na
olan imanımızdır. Bu iman gereği namaz bizim için çok değerli ve çok
anlamlıdır. Yaratılan yaratıldığı andan itibaren Halık-i Zülcelal’i zikreder, biz
de bu zikre katılmak adına namazla da zikre duruyoruz, kulluğumuzun idrakinde
olduğumuzu tazeliyor ve bunu “Yüce Makama” takdim ediyoruz.
KIYAM halinde
okuduğumuz Fatiha’nın ilk bölümünde Rabbulalemin’e HAMD ettikten sonra O’nun
Rahman Rahim olduğunu; yaratmada Rahman, ebedi hayat için Rahim olduğunu
söylüyoruz. Keza Fatiha ile;
Din gününün Sahibi
olduğunu,
Bu sebeple
yalnızca O’na kulluk ettiğimizi-edeceğimizi ilan eder;
Sen’den gayrısı
fanidir, Sen’den başka hiçbir şeye kul olunmaz, olan şaşırmıştır, kaybetmiştir
muhabbetini, demek istiyoruz.
Yalnızca O’ndan
medet umduğumuzu-umacağımızı ifade ediyoruz;
Bende ne güç var
ne takat; çaremiz de Sen’sin İlahi..! darlığımızı genişleten, düştüğümüzde bizi
kaldıran sadece Sen’sin…
Sirat-i Mustakim’e
bizi eriştirmesini istiyoruz. O sirat ki bu yolu, bu güzergâhı O (cc) belirlemiş
ve bu yolun üstünde O (cc) vardır:
“İşte ben, hem
benim, hem sizin Rabbiniz olan Allah’a dayandım. Yeryüzünde bulunan hiçbir
canlı yoktur ki, Allah, onun perçeminden tutmuş olmasın. Şüphesiz Rabbim
sirat-i müstakim (dosdoğru bir yol) üzerindedir.”
Evet, Rabbimiz’in
yolu, sonunda da O’na varacağımız yoldur:
Sirat-i Müstakim,
yani O’nu (cc) bulacağımız yola yolculuk…
Devam edeceğiz
inşaallah…