Namaz İbadeti 3
Namaz öyle bir vuslat’tır ki alemde bundan daha yüce bir huzur ve mutluluk yoktur. Hiçbir sevinç, hiçbir neşe bu vuslatın yerine geçemeyeceği için en neşeli anınızı yarıda kesip ondan daha değerli, daha mutlu eyleyen vuslata koşarsınız.
Dikkat
buyurunuz lütfen!
Namaz öyle
bir vuslattır ki sadece en neşeli anlarınız değil, en acı anlarınız bile sizi
namaz kılmaktan alıkoyamıyor. Ve -Rabbulalemin cümlemizi muhafaza eylesin-hiçbir
acı bu vuslata mani olamaz. Ayrıca hiçbir dert, hiçbir tasa, hiçbir korku,
hiçbir acı namaz vuslatı kadar yara sarmaya muktedir değildir.
Rabbulalemin cümlemize
sağlıklı ömürler versin ama, diyelim ki annenizin yanındasınız, ona en muhtaç
olduğunuz yaştasınız ve gözlerinizin önünde anneniz kalp krizi geçirip vefat etti.
Tam bu sırada saate bakmışsınız ki sabah namazı geçmek üzere;
Ne
yaparsınız?
Abdestiniz
yoksa,
Kalkıp derhal
abdest alırsınız,
Estağfirullah,
estağfirullahi’l azim, dersiniz ve Allah-u Ekber!
Besmeleden
sonra:
Elhamdulillahi
Rabbilalemin!..
Annenizin
cansız bedeni yerde,
Sizi dünyaya
getiren, ona en muhtaç olduğunuz bir dönemde canınızdan çok sevdiğiniz anneniz
3 dakika önce öldü,
Ama siz
kalkmış “ELHAMDULİLLAH!” diyorsunuz.
Olacak iş mi!?
Olur;
Anne yerde,
gözlerinizde yaşlar gölet ve siz can-u gönülden Elhamdulillah,Allah’a
hamdolsun, diyorsunuz. Bugüne kadar bildiğiniz üzre “hamd” müferreh
durumlarda, anlarda ediliyordu, lakin şimdi annemizi kaybetmenin acısıyla
kavrulduğumuz bir anda, annemizi üç dakika önce bizden alan Allah’a cchamd
ediyoruz: “Alemlerin Rabbi olan Allah’a hamd olsun…”
Hakikaten bambaşka
bir durum. İzahı en zor konulardan biridir bu. Bu, bizim alem şuurumuz, hayat
ve memat bilincimiz ve en önemlisi yaratılmışın Yaradan’ına kulluğu ile alakalı
bir durumdur.
İşte namaz
tam da budur!
Alemlerin
Rabbi Allah Tebarek Teala’nın kulu olma şerefi böyle bir şeydir. Size yanı
başınızdaki annenizin cansız bedeni dururken “ELHAMDULİLLAH!” dedirtir
bu kulluk şerefi!
Ne büyük
bahtiyarlık!
Ne büyük
şeref!
Ne büyük
değer!..
Siz annem
öldü, bu namazı kılmasam da olur demezsiniz, diyemezsiniz çünkü kulluk yani
ibadet bilinciniz, namaz-marifet-muhabbet bilinciniz buna izin vermez. Namaza
durarak hayat gibi ölümün de sahibini zikredersiniz. O’na sığınırsınız ve
O’ndan medet talebinde bulunursunuz.
Namazı eda
ettikten sonra annenize ağlamaya devam edersiniz.
Annenizin
yanı başınızda duran cansız bedeninin kenarında namaza duran bir Müslüman şöyle
demiş olur:
Ey alemlerin
Rabbi Allah’ım!
Senin bana ve
kainata Rab’lığın her şeyden değerlidir. Annem öldü ama ben yine en
sığınılacak, en huzur verecek yerdeyim, kabul buyur benden kulluğumu!
Senin
kainatta ve bu dünyada takdir buyurduğun bu an sair anların yanında ne ki?Zaman
senin, anlar senin, halim de sana ayandır…
Aklınız
almıyor mu?
İşte
salat/namaz ibadeti ve ibadet yani kulluk akla boyun eğdirmektir. İbadet,
ömrümüzü onunla idare ettiğimiz, gelecek nesillere onunla yol gösterdiğimiz
büyük bir nimet olan akla “Huzur”da diz çöktürmektir, onu Allah’ın cc
kontrolüne sokmaktır.
Yani;
Namaz tam
ve kusursuz kulluk “gösterisi”dir. Hiçbir şeyin alıkoyamadığıkulluk
“gösterisi…”
…
Namaz,
vuslattır ve kulun Allah’ın huzurunda duruşudur demiştik. Resul-i Ekrem sav bir
hadis-i şerifinde, “mü’minlerin miracıdır namaz” buyurarak namazın
değerini ve mü’minlere bahşedilen onuru müjdelemiştir.
Miraç, kulun
Rabbi’nin huzuruna çıkışı, evrende yaratılmışların varabilecekleri en şerefli,
en bahtiyarlık duyulacak makamdır. Bu sebeple ısrarla diyoruz ki, eğer
mü’minler namaz bilincine erişirlerse dünyayı değiştirirler. Ömür boyu günde
beş kere Rabbulalemin’in huzuruna varmanın şuuru ile yaşayanların bu dünyaya
katacakları değeri düşünebiliyor musunuz? (Bu konuyu inşaallah NAMAZ NEDENİYETİ
başlıklı bir yazıda detaylandıracağız.)
Daha önce de
ifade etmiştim: biz namazı şekle indirgedik. Namazın nasıl kılınacağını
anlattık, niçin kılındığını ihmal ettik. Halbuki Rabbimiz Ankebut Suresi’nin
45. Ayet-i Celile’sinde:
Kitap’tan
sana vahyedilenleri oku/ilet! Namazıhakkıyla kıl! Çünkü namaz, çirkinliklerden
ve kötülüklerden alıkoyar. Elbette Allah’ı zikretmek en yüce ibadettir. Her ne
yapıyorsanız, Allah biliyor, buyurarak Müslümanların namazda Alemlerin
Yegâne Sahibi Allah Subhanehu Teala’yı anmalarına (zikr) yani namazda Allah’ı zikrederek
düşünmelerinin kadrini “Ekber/En yüce” olarak tarif etmiştir.
Bu ayet-i
celilede anlaşılıyor ki namazda zikr/düşünme/anma/hatırlama
esastır hatta diyebiliriz ki namaz baştan sona “zikr”dir: Allah’ı (cc) zikretmek
suretiyle kulluğumuzu hatırlamadır. Yani zikr Allah’ın huzurunda evrendeki
yerimizi, geldiğimiz yer, varacağımız yeri, haddimizi, hattımızı hatırlamadır.
Devam
edeceğiz inşaallah…